İçindekiler
- Hizmet Tespit Davası
- Hizmet Tespit Davası Şartları Nelerdir?
- 1 Günlük Hizmet Tespiti Davası
- 1 Günlük Hizmet Tespit Davasında Hak Düşürücü Süre
- Hizmet Tespit Davasında Hak Düşürücü Süre
- 1999 Öncesi Hizmet Tespit Davası
- Hizmet Tespit Davasında İspat
- Hizmet Tespit Davasında Davalı
- Hizmet Tespit Davasında Arabuluculuk
- Hizmet Tespit Davasında Karşı Vekalet Ücreti
- Hizmet Tespit Davasından Dava Masrafı 2025
- Hizmet Tespit Davası Görevli ve Yetkili Mahkeme
- HİZMET TESPİT DAVASI DİLEKÇE ÖRNEĞİ 2025
- HİZMET TESPİT DAVASINDA YARGITAY KARARLARI 2025
- T.C. YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ E. 2015/17274 , K. 2015/18794 T. 9.11.2015
- T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2017/21-1074 K. 2020/989 T. 2.12.2020
Hizmet Tespit Davası
Hizmet tespit davası, işveren tarafından yanında çalışan işçinin çalışmasının SGK’ye bildirilmediği veya SGK’ye bildirimle beraber yatırılması gereken sigorta primlerinin eksik yatırıldığı durumlarında gündeme gelir.
Hizmet tespiti davalarında uygulamada iki durum sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan birincisi, işçinin sigortasız olarak çalıştırılmasıdır. Bir diğer durum ise, işçinin sigorta primlerinin eksik yatırılmasıdır. İşçi, SGK’ye bildirilmemiş olan çalışmasının veya eksik yatan sigorta pirimlerinin tespiti amacıyla hizmet tespiti davası açmalıdır.
Bu davayı işçi işverene karşı açmalıdır. Ancak Sosya Sigortalar Kurumu da davaya taraf olarak dahil edilmelidir. Çünkü, işçinin işveren yanındaki fiili çalışması tespit edilince buna bağlı olarak işçinin, işverenden talep edebileceği alacakları gündeme gelecektir. Bu sebeple, işverenin ayrıca kuruma ödemesi gereken primler (eksik yatan prim, hiç ödenmeyen prim) gündeme gelecektir.
Mahkemenin kabul kararı ile birlikte işveren, tespit edilen aylık çalışmaları SGK’ya bildirir ve eksik primlere ilişkin ödemeleri yapmakla yükümlü hale gelir. Tespiti gerçekleşen aylık süreler emeklilik hesabında dikkate alınır. Hizmet tespit davası sonucunda işverenin eksik bildirim yaptığı anlaşılırsa, işveren aleyhine ciddi miktarlarda idari para cezası kesilir.
Hizmet Tespit Davası Şartları Nelerdir?
Bu şartlar şu şekilde sıralanabilir;
- İşçi ile işveren arasında hizmet sözleşmesinin bulunması gerekmektedir.
- İşçinin çalıştığı işyerinin 5510 sayılı kanun hükümlerine uygun şartları sağlayan bir yer olması gerekir.
- İşçi hizmet ilişkisi kapsamında iş görme borcunu yerine getirmelidir.
- İşçinin sigortasız çalıştırıldığının veya sigorta primlerinin eksik ödendiği durumunun SGK tarafından daha öncesinden tespit edilmemiş olması gerekmektedir.
- İşçinin sigortalı sayılmayan kişilerden olmaması gerekir. (İşverenin işyerinde ücretsiz çalışan eşi, askerlik hizmetlerini er veya erbaş olarak yapanlar… gibi)
- Hak düşürücü süreye uygun olarak dava açılmalıdır.
1 Günlük Hizmet Tespiti Davası
1 günlük hizmet tespit davası, Sigorta başlangıç tarihinin tespiti davası nedir?
İşçinin işe giriş bildirgesi yapılmış olmasına ve işe giriş bildirgesinin Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarında var olmasına rağmen ilk işi başlama tarihi ve devam eden günler için sigorta prim kaydının yapılmamış olması durumunda gündeme gelecektir. Bu tür davalarda öncelikle Sosyal Güvenlik Kurumuna yazılı başvuru yapılarak işçinin davaya konu işveren yanında çalıştığı tarihler açısından ilk işe giriş bildirgesi ve Sgk prim kayıtlarını talep etmesi gerekmektedir. İlk İşe Giriş Bildirgesinin Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarında var olduğundan emin olmadan dava aşamasına geçilmemelidir. Zira davanın ilerleme şekli ve hak düşürücü süre hesabı bu bildirimin varlığına göre değişiklik gösterecektir.
İşçinin Sosyal Güvenlik Kurumunda işe giriş bildirgesinin bulunmasu durumunda, işçinin ilk işe giriş tarihi ve devamındaki çalışma süresi için dava açılması gerekir. Hizmet tespit davası dava şartı arabuluculuk kapsamında değildir.
1 Günlük Hizmet Tespit Davasında Hak Düşürücü Süre
Hizmet tespit davaları 5510 sayılı kanun kapsamında 5 yıllık hak düşürücü süreye tabidir. Bu süre işçinin hizmetinin olduğu yılın sonundan başlayarak hesaplanmalıdır. Ancak 1 Günlük Hizmet Tespit Davalarında bu durum farklıdır. İşçinin Sosyal Güvenlik Kurumuna işe giriş bidirgesinin olması sebebiyle kanun koyucu burda kuruma sorumluluk yüklemiştir. İşçinin işe giriş bildirgesi varsa çalışma durumunun denetimi gerekirken denetlemeyen Sosyal Güvenlik Kurumu yani idarenin kusuru olması sebebiyle burda hak düşürücü sürenin işlemeyeceği ve işçinin her zaman dava açabileceği düzenlemesiyle idarenin kusuru kapsamında zarar gören kişinin korunması amaçlanmıştır. Bu sebeple, sigorta primleri hiçbir zaman yatırılmamış dahi olsa, işçinin Sosyal Güvenlik Kurumuna ilk işe giriş bildirgesinin yapılmış ise herhangi bir hak düşürücü süreye tabi olmadan her zaman dava açılması mümkündür. Bu durumda, 1999 yılı öncesi hizmet tespit davası açılabilir.
Hizmet Tespit Davasında Hak Düşürücü Süre
Hizmet tespit davasında zamanaşımı değil hak düşürücü süre gündeme gelmektedir. Zamanaşımının söz konusu olduğu dava türlerinde; davalının ilk itiraz olarak zamanaşımı iddiasında bulunması durumunda mahkeme bu hususu değerlendirmeye alır. Ancak hak düşürücü süre mahkeme tarafından re’sen değerlendirilir. Dolayısıyla, hizmet tespit davalarında mahkeme hak düşürücü süreyi re’sen dikkate alır. Mahkeme, hak düşürücü sürenin gündeme geldiği durumlarda davayı esasa girmeden usulden reddeder.
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu madde 86/9 uyarınca hizmet tespit davaları için, 5 yıllık hak düşürücü süre belirlenmiştir. Kanunda belirlenen 5 yıllık süre, hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak hesaplanmalıdır. Davacının aynı işyerinde çalışmasını sürdürmesi veya 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışması hak düşürücü sürenin işlemesine engel olmaz. Aynı şekilde hak düşürücü sürenin kesilmesi ve durması da bu durumlarda mümkün olmayacaktır. Ancak, 5 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanmadığı istisnai durumlar mevcuttur.
Hizmet tespit davalarında hak kaybına uğramamak için; mutlaka İş Hukuku alanında uzman avukatlardan hukuki destek alınmalıdır.
5 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanmadığı istisnai durumlar;
Sosyal Sigorta işlemleri Yönetmeliğinde işverence verilmesi gereken belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi, dört aylık sigorta primleri bordrosu, sigortalı hesap fişi gibi belgelerdir. Yönetmelikte sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması halinde; artık Kanun’un 79/10 (eski 8) maddesinde yer alan hak düşürücü süreden söz edilemez. Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutulmaktadır. Bu kapsamda, sayılan belgelerden birisi işveren tarafından kuruma verilmişse, kurumun işçinin çalışmasından haberdar olduğu kabul edilmelidir. Dolayısıyla, artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmelidir.
Yönetmelikle tespit edilen belgelerin (işe giriş bildirgesi) verilmesi durumunda hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi çalışmaların sigorta müfettiş raporu ile saptanması durumunda da hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemeyeceği açıktır.
1999 Öncesi Hizmet Tespit Davası
EYT’nin kabul edilmesi ve uygulamaya başlaması ile birlikte 1999 öncesi çalışmış ancak sigortası yapılmamış kişilerin sigorta başlangıç tarihlerini öne çekme konusunda pek çok soru gündeme gelmiştir.1999 öncesi hizmet tespiti, bir çalışanın 1999 yılı öncesinde fiilen çalıştığını ancak bu çalışmaların sosyal güvenlik kurumlarına bildirilmediğini veya eksik bildirildiğini iddia ettiği durumlarda, hizmetlerin tespit edilmesi ve sigorta başlangıç tarihinin düzeltilmesi amacıyla açılan davadır.
Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT), belirli bir prim gün sayısını ve sigortalılık süresini tamamlamış ancak yaş şartını yerine getiremeyen kişilerin emekli olabilmesi için düzenlenen yasal düzenlemedir. EYT kapsamında, 1999 öncesi çalışmaları bulunan kişiler de yer alabilir.EYT yasası ile hizmet tespiti arasında önemli bir ilişki bulunmaktadır. EYT’den yararlanabilmek için belirli bir sigorta başlangıç tarihine sahip olmanız gerekmektedir. Hizmet tespit davası ile sigorta başlangıç tarihinizi 1999 öncesine çekebilir ve bu sayede EYT kapsamında erken emekli olma şansınızı artırabilirsiniz.Mahkeme, çalışmanızın tespit edilmesi halinde sigorta başlangıç tarihinizi öne çekebilir ve bu sayede emeklilik için gerekli olan prim gün sayısı ve sigortalılık süresi yeniden hesaplanır. Bu durum, EYT kapsamında erken emekli olmanızı sağlayabilir.
Hizmet Tespit Davasında İspat
Hizmet tespit davalarında ispat yükü davacıya aittir. Ancak aynı zamanda kamu düzenine ilişkin bir durum olması sebebiyle mahkeme tarafından resen araştırma da yapılır. Bu dava türünde en yaygın ispat aracı bordro tanıklarıdır. Davacı aynı çalışma döneminde beraber çalıştığı, işyerinde bordrosu görünen işçileri tanık olarak dinletmelidir. Bu durumda mahkeme tanık deliline dayanarak hüküm kuracaktır.
Hizmet Tespit Davasında Davalı
Geriye dönük sigorta tespit davası yani hizmet tespit davalarında davalı işveren iken Sosyal Güvenlik Kurumu dosyada feri müdahil olarak yer alacaktır.
Hizmet Tespit Davasında Arabuluculuk
İş Kanunu kapsamında bazı davalar zorunlu arabuluculuk düzenlemesi getirilmiştir. Zorunlu arabuluculuk kapsamında olan dava çeşitlerinde, arabuluculuk yoluna başvurmadan dava açmak mümkün değildir.
Hizmet tespiti davası ise niteliği gereği zorunlu arabuluculuk kapsamına dahil değildir. Bu sebeple, dava açmadan önce arabuluculuğa başvurma zorunluluğu bulunmamaktadır.
Hizmet Tespit Davasında Karşı Vekalet Ücreti
Hizmet tespit davasında karşı vekalet ücreti maktu olup, 2024-2025 yılı için 30.000,00 TL’dir. Davacının davayı kazanması durumunda davacı vekili lehine maktu vekalet ücretine hükmedilir. Vekalet ücreti davalı işverenden alınarak davalıya verilir. Feri müdahil Sosyal Güvenlik Kurumu karşı vekalet ücretinden sorumlu tutulmaz.
Hizmet Tespit Davasından Dava Masrafı 2025
Hizmet tespit davaları maktu harca tabidir. Hizmet tespit davalarında dava masrafı 2025 yılı için şu şekildedir;
Başvurma Harcı; 615,40TL
Vekalet Harcı; 87,50 TL
Peşin Harç; 615,40 TL
Gider Avansı (Taraf sayısı 3 iken); 3.025,00 TL
Vekalet Pulu; 138,00 TL
TOPLAM MASRAF; 4.481,30 TL
Hizmet Tespit Davası Görevli ve Yetkili Mahkeme
5510 Sayılı Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu‘na göre hizmet tespiti davalarında görevli mahkeme, İş Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise davalının yerleşim yeri mahkemesi olacaktır. İşçinin işyerinin bulunduğu yer de bu dava açısından yetkilidir.
HİZMET TESPİT DAVASI DİLEKÇE ÖRNEĞİ 2025
ANKARA NÖBETÇİ İŞ MAHKEMESİNE
DAVACI : İşçinin Ad- Soyad (TCKN:) Adres
VEKİLİ : Av. Başak ÖZEN
DAVALI : X Şirketi (VGN:) Adres
Sosyal Güvenlik Kurumu – Adres
KONU :Müvekkilin fiilen çalıştığı halde davalı işveren tarafından bildirilmeyen 27.03.2018 tarihinden 08.04.2020 tarihine kadar geçen süre içinde kesintisiz çalışmalarının tespiti istemidir.
AÇIKLAMALAR :
Müvekkil davalı işyerinde gece bekçisi olarak çalışmış bulunmaktadır.27.03.2018-08.04.2020 tarihleri arasında davalı işveren tarafından müvekkilimin sigorta kaydı yapılmayarak primleri de ödenmemiştir.Sosyal güvenlik hakkı Anayasal haklar arasında olup müvekkilim işverenin kusuru nedeniyle bu hakkından yoksun bırakılmıştır.(Davalının işyeri kayıtları, sigorta sicil kaydı ve tanık beyanları ile bu durum ispatlanacaktır.)
Hukuk Genel Kurulu’nun 28/04/2010 tarih, 2010/10-217 E.,2010/239 K. sayılı ilamında; “(“…Davanın yasal dayanağı, 506 sayılı Yasanın 79/10.maddesidir. Anılan Yasanın 6.maddesinde ifade edildiği üzere “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve feragat edilemez.“)Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi karşısında, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzenine ilişkin olduğu, bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğunun gözetilmesi zorunludur.
Sigorta kaydının yapılmaması ve primlerinin ödenmemesi müvekkilimin maddi ve manevi zarara uğramasına neden olmuştur. Bu durum müvekkilin emeklilik yaşının ve emeklilik işlemlerinin de gecikmesine sebep olmuştur.
HUKUKİ DELİLLER : Tanık anlatımları, işçinin sicil dosyası, maaş ödemelerine ilişkin belgeler, SGK’da bulunan hizmet durumu ve işe giriş çıkış zamanlarını gösterir bildirgeler,
HUKUKİ SEBEPLER : Mevzuatta Dayanılan kanun maddelerine burada yer verilmelidir.
TALEP VE SONUÇ :Yukarıda arz ve izah edilen ve re’sen dikkate alınacak sebeplerle; müvekkilin davalı X şirketi yanında……..tarihleri arasında çalıştığının tespiti ile bu süreler içinde yatırılmayan primlerin davalı işveren tarafından yatırılmasına; müvekkilin bu hizmetlerinin diğer hizmetleri ile birleştirilmesine; yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ederiz.
Davacı Vekili
Av. Başak ÖZEN
HİZMET TESPİT DAVASINDA YARGITAY KARARLARI 2025
T.C. YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ E. 2015/17274 , K. 2015/18794 T. 9.11.2015
• KURUMA BİLDİRİMİN İŞE GİRİŞ TARİHİNDEN SONRA YAPILMASI ( Halinde Kuruma Bildirimin Yapıldığı Tarihten Önceki Çalışmalar Bildirgelerin Verildiği Tarihi de Kapsar Biçimde Kesintisiz Devam Etmiş İse Hak Düşürücü Sürenin Hesaplanmasında Bildirim Dışı Tutulan Sürenin Sonu Değil Kesintisiz Olarak Geçen Çalışmaların Sona Erdiği Yılın Sonunun Başlangıç Alınmasının Gerektiği – Hizmet Tespiti Davasında Hak Düşürücü Süre )
• HİZMET TESPİT DAVASI ( Davacının hizmetlerinin Bulunduğu Bildirilen Tarihten Önce Davalı Spor Kulubüyle Yapılmış Sözleşmelerinin Bulunduğu/Dava Konusu Döneme Ait İşe Giriş Bildirgesi Ya da Hizmetinin Bulunmadığının Anlaşıldığı – Mahkemece Sözleşme Sürelerinin Dikkate Alınarak Davanın Kabul Edildiği/TFF’den Gelen Sözleşmelerin Hak Düşürücü Süreye Etkisinin Bulunmadığı – Davanın Hak Düşürücü Süreye Uğradığı )
• HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE ( Hizmetin Geçtiği Yılın Sonundan Başlayarak 5 Yıl İçinde Açılmasının Gerektiği/Davacının Hizmetlerinin 01.02.2003 Tarihinden Sonra Kuruma Bildirildiği- Dava Konusu Döneme Ait İşe Giriş Bildirgesi Ya da Hizmetinin Bulunmadığının Anlaşıldığı -TFF’den Gelen Sözleşmelerin Hak Düşürücü Süreye Etkisinin Bulunmadığı/Hizmet Tespit Davası )
• KURUMA BİLDİRİMİN İŞE GİRİŞ TARİHİNDEN SONRA YAPILMASI ( Halinde Kuruma Bildirimin Yapıldığı Tarihten Önceki Çalışmalar Bildirgelerin Verildiği Tarihi de Kapsar Biçimde Kesintisiz Devam Etmiş İse Hak Düşürücü Sürenin Hesaplanmasında Bildirim Dışı Tutulan Sürenin Sonu Değil Kesintisiz Olarak Geçen Çalışmaların Sona Erdiği Yılın Sonunun Başlangıç Alınmasının Gerektiği – Hizmet Tespiti Davasında Hak Düşürücü Süre )
• HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRENİN HESAPLANMASI ( Hizmetin Geçtiği Yılın Sonundan Başlayarak 5 Yıl İçinde Açılmasının Gerektiği/Davacının Dava Konusu Döneme Ait İşe Giriş Bildirgesi Ya da Hizmetinin Bulunmadığının Anlaşıldığı – Sözleşmelerin Hak Düşürücü Süreye Etkisinin Bulunmadığı/Davanın Hak Düşürücü Süreye Uğradığının Kabulü İle Reddinin Geretkiği )
506/m. 79/10
ÖZET : Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir. Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Eldeki davada, davacı, 1996, 1997 ve 1998 yıllarında davalı Spor Kulübü’nde geçen hizmetlerinin tespitini istemiştir. Dosyanın tetkikinde; davacının, 26.08.1996-31.05.1997, 16.07.1997-31.05.1998 ve 01.02.1999- 31.05.1999 tarihleri arasını kapsayan davalı Spor Kulübü ile yapılmış sözleşmelerinin bulunduğu ancak hizmetlerinin 01.02.2003 tarihinden sonra davalı Kulüp tarafından Kurum’a bildirildiği bu haliyle dava konusu döneme ait işe giriş bildirgesi ya da hizmetinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece sözleşme süreleri dikkate alınarak davanın Kabulüne dair hüküm tesis edilmiştir. TFF’dan gelen sözleşmelerin hak düşürücü süreye bir etkisi bulunmamakta olup, davanın hak düşürücü süreye uğradığı belirgindir. Mahkemece, davanın hak düşürücü süreye uğradığının kabulüyle davanın reddine karar verilmesi gerekir.
DAVA : Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, ilamda belirtilen nedenlerle davanın kabulüne dair hüküm tesis edilmiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : Uyuşmazlığın çözümünde davanın yasal dayanağını ( mülga ) 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi oluşturur. Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalı, diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır. Ayrıca, eldeki davaya ilişkin kuvvetli delil niteliğinde olan kesinleşen işçi alacağı davasının; Kurumun taraf olmaması nedeniyle hak düşürücü süreye etkisi olmadığı bilhassa belirtilmelidir.
Eldeki davada, davacı, 1996, 1997 ve 1998 yıllarında davalı Spor Kulübü’nde geçen hizmetlerinin tespitini istemiştir. Dosyanın tetkikinde; davacının, 26.08.1996-31.05.1997, 16.07.1997-31.05.1998 ve 01.02.1999- 31.05.1999 tarihleri arasını kapsayan davalı Spor Kulübü ile yapılmış sözleşmelerinin bulunduğu ancak hizmetlerinin 01.02.2003 tarihinden sonra davalı Kulüp tarafından Kurum’a bildirildiği bu haliyle dava konusu döneme ait işe giriş bildirgesi ya da hizmetinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece sözleşme süreleri dikkate alınarak davanın Kabulüne dair hüküm tesis edilmiştir.
Mahkemenin kabulü hatalıdır. TFF’dan gelen sözleşmelerin hak düşürücü süreye bir etkisi bulunmamakta olup, davanın hak düşürücü süreye uğradığı belirgindir. Mahkemece, davanın hak düşürücü süreye uğradığının kabulüyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. O hâlde, davalılar avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan … Kulubü Başkanlığı’na iadesine, 09.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2017/21-1074 K. 2020/989 T. 2.12.2020
* HİZMET TESPİTİ İSTEMİ ( Fiili veya Gerçek Çalışmayı Ortaya Koyacak Belgelerin İşe Giriş Bildirgesiyle Birlikte 506 Sayılı Kanun’un 79. Maddesinde Belirtilen ve Sigortalının Çalışma Gün Sayısını Kazanç Durumunu Çalışma Tarihleriyle Birlikte Ortaya Koyan Aylık Sigorta Gün Bildirgeleri ile Dört Aylık Dönem Bordroları Gibi Kuruma Verilmesi Zorunlu Belgeler Olduğu – Yöntemince Düzenlenip Süresi İçerisinde Kuruma Verilen İşe Giriş Bildirgesinin Kişinin İşe Girdiğini Göstermekte ise de Fiili Çalışmanın Varlığının Ortaya Konulması Açısından Tek Başına Yeterli Kabul Edilemeyeceği )
* KURUMA VERİLEN İŞE GİRİŞ BİLDİRGESİNİN FİİLİ ÇALIŞMANIN VARLIĞININ ORTAYA KONULMASI AÇISINDAN TEK BAŞINA YETERLİ KABUL EDİLEMEYECEĞİ ( Bu Nedenle İşe Giriş Bildirgesinin Verildiği Ancak Yasal Diğer Belgelerin Bulunmadığı Durumlarda Çalışmayı Ortaya Koyabilecek İnandırıcı ve Yeterli Kanıtların Aranacağı – Kamu Düzenine Dayalı Bu Tür Davalarda Hâkimin Görevinin Gereği Doğrudan Soruşturmayı Genişleterek Sigortalılık Koşullarının Oluşup Oluşmadığını Belirlemesi Gerektiği )
* BORDRO İNCELEMESİ DIŞINDA BAŞKACA ARAŞTIRMA YAPILMAMASI ( Davacı Adına Davalı İşyeri Tarafından Düzenlenen 01.09.1983 İşe Giriş Tarihli Bildirgenin 03.10.1983 Tarihinde Kurum Kayıtlarına Girdiği ve 30.10.1983 Tarihinde Kanun Kapsamından Çıkarılan İşyerine Ait Dönem Bordosu Verilmediği – Mahkemece Dosyada Dönem Bordrosu Dışında Başkaca Araştırma Yapılmadığı ve Tanık Dinlenmediği/Yapılan Araştırma ve İncelemenin Hiçbir Şüpheye Yer Vermeyecek Derecede Davacının İddiasını Kanıtlamaya Yeterli Somutluk ve Açıklıkta Olmadığı Belirgin Olup Direnme Kararının Yerinde Olmadığı Sonucuna Varıldığı )
5510/m. Geç. 7
506/m. 2, 6, 60, 79, 108, Geç. 54
Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği/m.17 0
ÖZET : Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte, 506 Sayılı Kanun’un 79. maddesinde belirtilen ve sigortalının çalışma gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bildirgeleri ile dört aylık dönem bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe girdiğini göstermekte ise de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez.
Bu nedenle; işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışmayı ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı ve kamu düzenine dayalı bu tür davalarda, hâkim görevi gereği, doğrudan soruşturmayı genişleterek, sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir.
Olayda; davacı adına davalı işyeri tarafından düzenlenen 01.09.1983 işe giriş tarihli bildirgenin 03.10.1983 tarih ve 94591 varide numarası ile Kurum kayıtlarına girdiği, 30.10.1983 tarihinde kanun kapsamından çıkarılan işyerine ait dönem bordosu verilmediği, mahkemece dosyada dönem bordrosu dışında başkaca araştırma yapılmadığı, tanık dinlenmediği anlaşıldığından, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin, hiçbir şüpheye yer vermeyecek derecede, davacının iddiasını kanıtlamaya yeterli somutluk ve açıklıkta olmadığı belirgin olup direnme kararının yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlere 506 Sayılı Kanun’un 60. maddesinin “G” bendine ilişkin hususlar ilave edilmek suretiyle bozulması gerekir.
DAVA : 1. Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Diyarbakır 2. İş Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
KARAR : I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 22.11.2012 harç tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin emekli olmak için Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına müracaatta bulunduğunu, SGK Başkanlığınca verilen yazılı cevapta 01/09/1983 tarihinden itibaren sigortalılık kaydına rastlandığının bildirildiğini, müvekkilinin 1983 yılında davalı yanında çalışmasına rağmen dönem bordrosu verilmediğinden hizmet tespiti yapılamadığını ileri sürerek davacının hizmetinin tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı … (SGK/Kurum) vekili, cevap dilekçesi ile davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
6. Davalı …; davaya cevap vermemiş, duruşmalara da katılmamıştır.
Mahkeme Kararı:
7. Diyarbakır 2. İş Mahkemesi’nin 17.09.2013 tarihli, 2012/1040 E., 2013/608 K. sayılı kararı ile; davalı …’ya ait işyerinin 01/09/1983 tarihinde 506 Sayılı Kanun kapsamına alındığı, 30/10/1983 tarihinde işyerinin kapandığı, 01/09/1983 işe giriş tarihli 94591 varide numaralı işe giriş bildirgesinin 03/10/1983 tarihinde Kuruma verildiği, işe giriş tarihi ile işe giriş bildirgesinin Kuruma veriliş tarihi arasında yaklaşık bir aylık bir süre bulunduğu, işyerinin Kanun kapsamına alınış tarihi ile kapsamdan çıkış tarihinin işe giriş bildirgesi ile uyumlu olduğu hatta işe giriş bildirgesinin işyerinin kapandığı gün verildiği, davacının çalışmamış olması hâlinde çalışmayan kişi için bir ay sonrasında işyeri kapanırken işe giriş bildirgesi verilmesinin hayatın olağan akışına uygun olmayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
8. Diyarbakır 2. İş Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 06.11.2014 tarihli ve 2014/2121 E, 2014/22857 K. sayılı kararı ile; “…Dava, davacının sigortalılık başlangıcının 01/09/1983 tarihi olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabülüne, davacının 01/09/1983 tarihinde 1 gün süre ile davalı yanında çalıştığının tespitine, karar verilmiş ise de bu sonuca eksik araştırma ve inceleme ile gidilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 Sayılı Kanun’un 108. maddesinin 1. fıkrasında; “Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 Sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihtir” hükmü düzenlenmiştir.
Bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için sigortalı işe giriş bildirgesinin varlığı yeterli değildir. Aynı zamanda o kimsenin Yasa’nın belirlediği biçimde (506 Sayılı Kanun’un 2. maddesi ve 5510 Sayılı Kanun’un 4/a maddesi) eylemli olarak çalışması da koşuldur. Bu yön 506 Sayılı Kanun’un 6. maddesiyle 5510 Sayılı Kanun’un 7/a maddesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1999/21-549-555, 2005/21-437-448 ve 2007/21-306-320 Sayılı kararlarında da vurgulanmıştır. Bu bakımdan davacının işyerinde eylemli olarak çalışıp çalışmadığının yöntemince araştırılması gerektiği ortadadır.
Bu tür davalar yalnızca bir günlük çalışmanın tespitinden ibaret olarak görülmemeli, bir günlük çalışmanın kabulüyle saptanacak sigortalılık başlangıcının sigortalıya sağlayacağı sigortalılık süresi ile birlikte kazandıracağı haklar dikkate alınmalı ve giriş bildirgesi ile birlikte eylemli çalışmanın bulunup bulunmadığı özellikle belirlenmeli, buna göre dönem bordrosunda yer alan ve davacının talep ettiği tarihte çalışması mevcut tanıklar ile gerektiğinde komşu işyerleri çalışanları olduğu kayıtlarla ya da emniyet yolu ile yaptırılacak araştırma ile belirlenen kimselerin beyanlarına başvurulmalı, sonucuna göre karar verilmelidir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 03/10/1983 varide tarihli işe giriş bildirgesi ile davacının 01/09/1983 tarihinde Eletrik Tesis Şantiyesi ünvanlı ve 12476 sicil numaralı işyerinde çalışmaya başladığının Kuruma bildirildiği, 12476 sicil numaralı işyerinin 01/09/1983-30/10/1983 tarihleri arasında kanun kapsamında bulunduğu, söz konusu işyerinden 1983/3. dönem bordrosunun Kuruma verilmediği, tanık beyanlarının alınmadığı anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş, Sosyal Güvenlik Kurumu, zabıta, maliye, meslek odası aracılığı ve muhtarlık marifetiyle davalı işyerine komşu işyerlerini tespit edip bu işyerlerinin davacının talep ettiği tarihte çalıştığı tespit edilen kayıtlı çalışanları, yoksa işyeri sahipleri araştırılıp tespit edilerek çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanını almak ve gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde ortaya koyduktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
10. Diyarbakır 2. İş Mahkemesi’nin 19.02.2016 tarihli ve 2015/55 E., 2016/148 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
11. Direnme kararı süresi içinde davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; ; davacının sigorta başlangıç tarihinin tespitine yönelik mahkemece yapılan araştırmanın yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
13. 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (5510 Sayılı Kanun) Geçici 7. maddesinin birinci fıkrasında; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı, 02/09/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08/06/1949 tarihli ve 5434 Sayılı Kanunlar ile 17/07/1964 tarihli ve 506 Sayılı Kanun’un Geçici 20. maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiili hizmet süresi zammı, itibari hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” düzenlemesinin yer alması ve genel olarak kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında, davanın yasal dayanağının mülga 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun (506 Sayılı Kanun) olduğu kabul edilmelidir.
14. 5510 Sayılı Kanun’un Geçici 7. maddesi uyarınca, uygulama yeri bulan 506 Sayılı Kanun’un 108. maddesine göre, “Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 Sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihtir.
Tahsis işlerinde nazara alınan sigortalılık süreleri, bu sürenin başlangıç tarihi ile, sigortalının tahsis yapılması için yazılı istekte bulunduğu tarih, tahsis için istekte bulunmuş olmayan sigortalılar için de ölüm tarihi arasında geçen süredir”.
15. Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında sigortalılık süresinin başlangıcı önem arz ettiğinden 506 Sayılı Kanun’un 108. maddesi aynı zamanda sigorta başlangıcının tespiti davalarının da yasal dayanağını oluşturmaktadır.
16. Ancak 06.03.1981 tarihli 2422 Sayılı Kanun’un 6. maddesiyle 506 Sayılı Kanun’un 60. maddesinde yapılan değişiklik ile malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları açısından sigortalılık süresinin en erken 18 yaşının doldurulması ile başlaması kabul edilmiştir.
17. 506 Sayılı Kanun’un “yaşlılık aylığından yararlanma şartları”nı düzenleyen 60. maddesinin “G” bendinde “Bu maddenin uygulanmasında: 18 yaşından önce Malüllük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortalarına tabi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Ancak, bu tarihten önceki süreler için ödenen malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
18. Diğer taraftan 506 Sayılı Kanun’un Geçici 54. maddesinde ise “01/04/1981 tarihinden önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescil edilmiş olanlar hakkında 60. maddenin (G) fıkrası hükmü uygulanmaz” denilerek 01.04.1981 tarihinden önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescil edilmiş olanlar istisna tutulmuştur.
19. Sonuç itibariyle 01.04.1981 tarihinden sonra çalışmaya başlayanlar yönünden 506 Sayılı Kanun kapsamında yaşlılık aylığına hak kazanılabilmesi için geçmesi gerekli sigortalılık süresinin başlangıcı Kanun’un 60. maddesinin “G” bendi uyarınca en erken 18 yaşının doldurulduğu tarih olacaktır. Sigortalının 18 yaşından önce çalışması var ise sigorta başlangıç tarihi 18 yaşını doldurduğu tarihten itibaren başlayacak, 18 yaşından önceki süreler için ödenen malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri ise prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilecektir.
20. 506 Sayılı Kanunun 108. maddesi gereğince sigortalılık başlangıç tarihinin belirlenmesine ilişkin açılan her dava, sigortalılığın saptanması istemini de içerdiğinden, Kanunun 79. maddesinin onuncu fıkrasına dayalı olan ve “hizmet tespiti davası” olarak nitelendirilen bir görünüm arz etmekte olup, bunun doğal sonucu olarak da söz konusu (1) bir günlük çalışmanın belirlenmesi talepli davada, hizmet tespiti davalarındaki kanıtlama yöntem ve ilkeleri benimsenip uygulanmalı, başka bir anlatımla, sigortalılıktan söz edilebilmesi için, çalışmanın varlığı, hizmet tespiti davaları yönünden kabul edilen yöntem ve ilkelere uygun biçimde saptanmalıdır. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında haksız ve adaletsiz bir durumun oluşmasına yol açabilecektir.
21. Aynı Kanun’un 79. maddesinde ise; “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır.” düzenlemesi bulunmaktadır.
22. Öte yandan 506 Sayılı Kanun’un 2. ve 6. maddelerinde öngörülen koşulların oluşmasıyla birlikte çalıştırılanlar, kendiliğinden sigortalı sayılırlar. Ancak, bu kimselerin ayrıca aynı Kanun’un 3. maddesinde sayılan istisnalara girmemesi gerekir. Çalıştırılanların, başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın sigortalı niteliğini kazanmaları 506 Sayılı Kanun’un 6. maddesinin birinci fıkrasında yer alan açık hüküm gereğidir.
23. Ne var ki, 506 Sayılı Kanun’un 2. ve 6. maddelerindeki hükümler birlikte değerlendirildiğinde, sigortalılığın oluşumu için fiili çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Fiili ve gerçek bir çalışmanın varlığı tespit edilmediği sürece hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemez.
24. Sosyal güvenlik hukukunun hem kamu hukuku hem de özel hukuk alanında kalan özellikleri dikkate alındığında, özellikle hizmet tespiti davalarında kendiliğinden araştırma ilkesinin ağır bastığı görülür. Gerçekten hizmet tespiti davaları, taraflarca hazırlama ilkesi kapsamı dışında olup, kendiliğinden araştırma ilkesi söz konusudur.
25. Sigortalılık başlangıç tarihi ve hizmet tespitine yönelik davaların kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi icabettiği Yargıtay’ın yerleşmiş içtihadı gereği olduğundan, kamu düzenini ilgilendiren hizmet tespiti davalarında, hâkimin özel bir duyarlılık göstererek delilleri kendiliğinden toplaması ve sonucuna göre karar vermesi gerekir. Kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı bu davalarda ispat yükü, bir tarafa yüklenemez.
26. Öte yandan, hizmet tespiti davalarının amacı, hizmetlerin karşılığı olan sosyal güvenlik haklarının korunması olduğundan, tespiti istenen dönemde kişinin sigortalı niteliği taşıyıp taşımadığı ile yapılan işin kanun kapsamına girip girmediği araştırılmalıdır. Çalışma iddiasının gerçeğe uygunluğu ancak bu koşullar varsa inceleme konusu yapılabilecektir.
27. Öncelikle fiili çalışmanın varlığının hangi kanıt ve olgularla belirleneceği üzerinde durulmalıdır.
28. Hemen belirtilmelidir ki, fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte, 506 Sayılı Kanun’un 79. maddesinde belirtilen ve sigortalının çalışma gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bildirgeleri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 17. maddesinde belirtilen dört aylık dönem bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe girdiğini göstermekte ise de, fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Bu nedenle; işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışmayı ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı ve kamu düzenine dayalı bu tür davalarda, hâkim görevi gereği, doğrudan soruşturmayı genişleterek, sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu davalarda da iş yerinde tutulması gerekli dosyalar ile kurumdaki belge ve kanıtlardan yararlanılmalı, ücret bordroları getirtilmeli, müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı, aynı dönemde iş yerinde çalışanlar saptanmalı, sigortalının hangi işte hangi süre ile çalıştığı açıklanmalı, gerektiğinde komşu iş yeri çalışanlarının da bilgilerine başvurularak gerçek çalışma olgusu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı biçimde kanıtlanmalıdır.
29. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun (HGK) 16.06.1999 tarihli ve 1999/21-510 E., 1999/527 K.; 30.06.1999 tarihli ve 1999/21-549 E., 1999/555 K.; 05.02.2003 tarihli ve 2003/21-35 E.,2003/64 K.; 06.07.2005 tarihli ve 2005/21-437 E., 2005/448 K.; 30.05.2007 tarihli ve 2007/21-306 E., 2007/320 K.; 15.10.2003 tarihli ve 2003/21-634 E., 2003/572 K.; 03.11.2004 tarihli ve 2004/21-480 E., 2004-579 K.; 03.11.2004 tarihli ve 2004/21-479 E., 2004/578 K. ile 10.11.2004 tarihli ve 2004/21-538 E, 2004/621 K.sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
30. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya gelince; davacı adına davalı … (Elektrik Tesis Şantiyesi) unvanlı işyeri tarafından düzenlenen 01.09.1983 işe giriş tarihli bildirgenin 03.10.1983 tarih ve 94591 varide numarası ile Kurum kayıtlarına girdiği, 30.10.1983 tarihinde kanun kapsamından çıkarılan işyerine ait dönem bordosu verilmediği, mahkemece dosyada dönem bordrosu dışında başkaca araştırma yapılmadığı, tanık dinlenmediği anlaşıldığından, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin, hiçbir şüpheye yer vermeyecek derecede, davacının iddiasını kanıtlamaya yeterli somutluk ve açıklıkta olmadığı belirgin olup direnme kararının yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.
31. Şu hâlde direnme kararı, Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlere 506 Sayılı Kanun’un 60. maddesinin “G” bendine ilişkin hususlar ilave edilmek suretiyle bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilave nedenlerden dolayı 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
SONUÇ : Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 02.12.2020 tarihinde oybirliği ile ve kesin olarak karar verildi.
Merhaba ben 2001 yılı Şubat ayında ise başladım fakat sigorta girişimi Mayıs 2001 olarak başlattılar.halen aynı isyerinde çalışmaktayım. Hizmet tespit davası açabilir miyim.bu üç ay için kazanırsam eyt den emekli olabiliyorum . Bilgi alabilirmiyim . Teşekkürler
Merhaba, SGK giriş bildirgelerinizi incelemden net bir cevap veremeyiz. Hukuki danışmanlık için mesai saatleri içerisinde avukatlık büromuzla iletişime geçebilirsiniz.