HUKUK SÖZLÜĞÜ 2024
AcentaTicari mümessil ticari vekil, satış memuru veya müstahdem gibi bir sıfatı olmaksızın bir sözleşmeye dayanarak belirli bir bölge içinde daimi bir suretle ticari bir işletmeyi ilgilendiren akidlerde aracılık etmeyi veya bunları o işletme adına yapmayı mesle
AcirKiraya veren kimse
AcizÖdeme güçsüzlüğü.
Aciz vesikasıAlacaklı alacağının tamamını alamamışsa kalan miktar için kendisine verilen vesika (İİK 143)
Açık artırmaBir malın, teklif veren kişiler arasında en yüksek bedeli öneren kimseye satılmasını sağlayan satış biçimi.
AdaÇevresi yollarla sınırlandırılmış bulunan, çeşitli parselleri kapsayan arsa parçası.
AdâdAdetler; sayılar
AdaletHaklılık; hakka uygunluk
Adem-i ifâYapmamak; yerine getirmemek; borcu ödememek
Adem-i iştirakKatılmamak
Adem-i selahiyetYetkisizlik
Adem-i vüsukGercek olmamak
Adi kiraKiraya verenin, belli bir ücret karşılığında bir şeyin kullanılmasını kiracıya bıraktığı sözleşme.
Adi şirketIki veya daha çok kimsenin, ortak bir amaca ulaşmak için emeklerini ve mallarını birleştirmeyi kabul ettikleri sözleşme ile kurulan ortaklık.
adliadaletle ilgili demektir. adalet teşkilatı bünyesinde anlamına da gelir.
Adlî kazaCezai, hukuki, ticari, nizalı, nizasız yargı
Adlî müzaharetAdli yardım
AharBaşkası; üçüncü kişi; yabancı
Ahde vefaSöze bağlılık, sözleşmeye bağlılık
AhitSöz verme
AhkamHükümler
Ahkâmı huzuriyyeHakim önünde yargılanmayla ilgili yöntem hükümleri
Ahkâmı mahsusaÖzel hükümler
Ahkâmı müteferiaAyrıntılı hükümler
Ahkâmı mütehalifeAykırı değişik hükümler
AhvâlDurumlar; haller; vaziyetler
Ahval-i ŞahsiyeHakiki şahısların hukuki varlıklarıyla ilgili olan hukuki hallerdir : Doğum, evlenme, boşanma, evlat edinme, tabii bir çocuğu tanıma, ölüm vakıaları gibi (MK35 ve; Nüfus K).
AhzAlmak
AhzukabzBir miktar meblağın elden tesellüm edilmesi veya o miktar meblağın kasa hesabına kaydı
Aile hukukuAile ilişkilerini düzeneleyen hukuk kurallarıdır.
Aile şirketiBir ailenin bireylerinden oluşan ortaklık.
Aile yurduBir kimsenin, ailenin gereksiniminden büyük olmamak ve bizzat kendisinin veya ailesinin işletmesi ya da oturması koşuluyla, aile bireylerinin geçimi ve oturmasını sağlamak amacıyla ayırdığı taşınmaz ve ekleri.
AkametNeticesizlik, kısırlık, sonuç alınmama.
AkarTaşınmaz mal; kiraya verilen ve gelir sağlayan şeyler
Akarâtı mevkufeVakfedilmiş, gelir getiren mallar
AkdetmekSözleşmek; kararlaştırmak; düzenlemek; bağlamak
Akd-i mebhusünanhSözü geçen akit, anlaşma, sözleşme
Akd-i mezburSözü geçen akit, anlaşma, sözleşme
Akd-i muvazaaKarşılıklı ödün verilerek yapılan akit, anlaşma, sözleşme
Akd-i sahihGeçerli, doğru, kusursuz akit, anlaşma, sözleşme
AnagayrimenkulKat mülkiyetine konu olan taşınmazın bütünü.
AnayapıKat mülkiyetine konu olan taşınmazın esas yapı kısmı.
AngajeSözle veya yazılı olarak bağlanan; bağımlı
Ani edimBir anda yapılan belli davranış ya da davranışlarla yerine getirilen edim
AnmuhakemetinMuhakeme yaparak; yargılama yoluyla
AntrepoGümrüklere gelen ticari eşyanın konulduğu, korunduğu yer; ardiye; ambar
apostille5 Ekim 1961 tarihli Lahey Sözleşmesi hükümleri uyarınca, kararda imzası olan hakimin, o yargı yerinde yetkili ve görevli olduğunu gösterir tasdik şerhi.
APPELİstinaf
Arazi mahluleMutasarrıfın mirasçı bırakmadan ölümü ile mahlûl olan arazi-i emiriyye
Arazi-i emiriyyeBeytülmâle ait olarak devlet tarafından kişilere dağıtılan yerler, topraklar; beylik arazi
Arâzi-i haraciyyeHaraca bağlı arazi;
Arâzi-i memlûkeMülk; timar toprağı; mülkiyet yolu ile tasarruf olunan yerler
Arâzi-i metrûkeHalkın gereksinimi ve kullanımı için terk edilen arazi
Arâzi-i mevâtHiç kimsenin tasarrufu altında olmayan ve halka terk ve tahsis edilmemiş bulunan,yüksek sesli bir kimsenin sesi işitilmeyecek derecede köy ve kasabalar gibi yerlerden uzak bulunan kıraç, taşlık, pırnallık gibi yerler
Arazi-i mevkufeGeliri belirli bir konuya tahsis olunan yer; vakıf olunmuş arazi
Arazi-i miriyeDevlete ait arazi
Arâzi-i öşriyeÜrününden onda bir Devlet payı alınan ve üzerinde her türlü mülkiyet tasarrufları bulunan arazi
AriyetMenkul ve muayyen bir malın karşılıksız olarak kullandırılmasının başka bir şahsa bırakılmasını ve kullanıldıktan sonra geri verilmesini tazammun eden akit(BK: 299 vd.)
Arîz ve amîkGenişlik ve derinliğine; enine boyuna;
ArsaBelediye sınırları içinde, belediye tarafından parsellenerek üzerine inşaat yapmak için ayrılan arazi parçası.
Arsa payıKat mülkiyetinde arsanın, kanunda belirtilen esasa göre bağımsız bölümlere ayrılan ortak mülkiyet payı.
ArzSunma; gösterme; bildirme; önüne koyma; anlatma (bir büyüğe)
ArzuhalDilekçe
AsgarîEn az; en aşağı; en azından; en düşük; en küçük
Ashab-ı intikalVerasetin geçişinde hak sahipleri
AsrîZamana uygun; çağdaş; modern
AtehBunama; bunaklık
AtıfYollama; yöneltme; yükleme; bağlama; eğme; meylettirme; ilişkili bulma
AvalBonoya imza atarak sorumluluk altına girmiş kişiler lehine verilen bir tür kefalettir.
AvansAlacağına sayılmak üzere önceden yapılan ödeme; öndelik
AvârızKazalar; belâlar; borçlanma ve hak kazanma yeterliliğini kısan veya yok eden haller
AvdetDönüş; geri gelme; dönme
AynPara dışında, kazanılabilen bütün servet öğeleri
AynîMala ilişkin; eşyaya bağlı; malın mülkiyeti ile ilgili; herkese karşı ileri sürülebilen
Ayni haklarEşya üzerinde doğrudan doğruya mutlak egemenlik yetkisi veren ve herkese karşı ileri sürülebilen haklar.
AzamîEn çok; en büyük; en yüksek
AzilVerilen temsil yetkisinin ortadan kaldırılması
AzimetGidiş; yola çıkma
AğlepKuvvetli, Büyük.
AbramaDeniz taşıtlarını yönetme
Arâzi-i mezrû‘aEkilen arazi
Arâzi-i selîhaÇıplak arazi
AcarAtılgan, gözü pek, yiğit, kabadayı, yılmaz, kabına sığmaz, güçlü, becelikli
AleyhKarşı, karşıt
ArgümanDelil, Kanıt, Dayanak, Tez, Sav
Ab-nakSulu, ıslak, nemli
AnudÇok inatçı
AlilHasta, sakat
AlâikAlakalar
AkdesEn mukaddes
AdüvvDüşman, hasım
AplikasyonYer tesbiti, tescilli haritalardaki parsel köşe noktalarının zeminde yeniden belirtilmesidir.
AkideynHer akitte, akti yapan iki taraf
Adem-i ifaYapmamamak,yerine getirmemek,borcu ödememek
AzletmekBir kişiyi görevden almak, çıkarmak
AmpirikDeneye dayalı.
AsgariEn az; en aşağı; en azından; en düşük; en küçük
Acele İtirazMahkemece verilmiş bir kararın tefhim veya tebliğinden itibaren belirli bir süre içerisinde yapılması gereken, genellikle kararı veren mahkemenin üst mahkemesine yapılan ve kanunda açıkça sayılan itiraz türüdür.
Açık BoşlukSomut olaya uygulanacak hükmün yasada yer almamasıdır. Kanunun soruna yanıt verememesi durumudur.
Açık BoşlukSomut olaya uygulanacak hükmün yasada yer almamasıdır. Kanunun soruna yanıt verememesi durumudur.
AkabindeArkasından, hemen arkadan, ardından, hemen ardından Örnek: Kulağı iki kesik tırnak kıskacına aldıktan sonra başı şiddetle sağa sola sarsar, akabinde yanaklarda patlayan iki şimşek alevi gözlerden çıkar.
Acele itirazVerilen kararın tefhim yada tebliğinden itibaren belirli bir süre içerisinde ( genellikle bir hafta ) yapılması gereken, kanunda açıkça sayılan itiraz türüdür. itiraz üzerine kararı veren makam değil itiraz mercii bir karar verir.
Aslibirincil,temel olarak alınan
ADAVETDüşmanlık
Acizlik Def’iBorçlunun içine düştüğü acizlik durumunda borcunu ödemeyeceği hususunda ileri sürdüğü bir çeşit savunma, defi.
AZINLIK HÜKÜMETİParlamenter sistemlerde, parlamentoda çoğunluğu olmayan bir partinin, öbür parti ya da partilerin hükümete fiilen katılmadan dışarıdan destek vermesiyle oluşturduğu hükümet biçimi.
atipikÖrnek dışı Düzensiz, değişik, değişken, tipik olmayan, herhangi bir grup içerisinde değerlendirilemeyen.
adiyen darpHer zamanki gibi. Adice. Fevkalade olmayarak.
arşivbelgelik, her türlü belgenin saklanıp muhafaza edildigi yer
agonican çekişme hali
ademi merkeziyetDevlet merkezinin gücünü azaltarak yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılmasını savunan siyasi görüş. Adem-i merkeziyet, “merkezin yokluğu” manasına gelir.
araziGenellikle, üzerinde yerleşim yeri bulunmayan, ekilebilen ya da boş toprak.
ADLİ TABİPGerektiğinde mahkemelere bilirkişi olarak rapor veren, adli tıpta görevli doktor.
ADLİ ZABITABir suç sonrası sanığı ve suç delillerini adli yetkililere sunan kolluk kuvveti.
ADLİ PSİKOLOGHukuksal sorunlar ve süreçlere psikolojik öğeleri de içeren bir genişlikte bakarak hukuksal alanın adil, etkin ve insan haklarına uygun sonuçlara kavuşmasını sağlamaya çalışan bilim adamı.
ArızîGelip geçici olan,eğreti,sonradan gelen
akârâtGelir sağlayan mallar, gayrimenkuller
antant kalmaBir konuda mutabık kalma, uzlaşmaya varma.
ahkamı huzuriyeHakim önünde yargılanmayla ilgili yöntem hükümleri
alındımakbuz
AvalistKefil Aval veren kimse.
ahizkabul etme
Adli müzaharetYargısal yardım
atıfetİyilik, bağış, kayra, lütuf, ihsan, inayet
Aded-i MürettebTamsayı
Adem-i LüzumKlasik fıkıh doktrininde akdin bağlayıcı olmaması (adem-i lüzûm) durumu genelde iki biçimde söz konusu edilmektedir. Birincisi, yapısı itibariyle bağlayıcı olan bir akdin bir sebeple bu bağlayıcılık niteliğini kazanamaması, diğeri akdin amacı ve yapısı itibariyle bağlayıcı olmamasıdır.
Adem-i Te’diyeVadesi geldiği halde ödememek
AgremanDevletler diğer devletlere gönderecekleri temsilciler için önceden o devletçe kabul edilir olup olmayacaklarını (persona grada) sorma işlemi. Buna agreman istemek denir. Karşı devlet o kimseyi kabul edince, sonradan tayinine itiraz edemez.
AkdemÖnce, daha evvel
AkîmKısır, verimsiz, başarısız, sonuçsuz.
Akord ÜcretParça başına hesaplanan ücret
AktifVergi Hukuku ve Muhasebe dilinde aktif: bilançonun, para ve nesne mevcudunu, alackaları ve mameleke dahil diğer kıymetlerin sıralandığı taraftır.
AktüerAktüer, bir olayın ihtimalini ve mali sonuçlarını değerlendirmek için istatistiksel teknikleri ve matematiksel becerileri kullanan kişiye verilen mesleki unvandır.
Alivre SatışSatıcının bir malı belli bir vade içinde teslimini taahhüt etmesidir. Henüz yetşmemiş mahsul alivre satılabilir. Bu terim genel olarak tarladaki mahsul ve ağaçtaki meyveler için kullanılır.
AlelıtlakYetkisi ve sorumluluğu çok olan. Herkesin yararlanabileceği (yer, nesne).
affectio societatisOrtaklık amacını eylemli olarak gerçekleştirme” diğer bir ifadeyle ortak sıfatıyla “bilfiil” ortaklık amacına hizmet etmek/emek vermek anlamındaki latince hukuk deyimi.
AriziGeçici,sonradan gelen
AddetmekSaymak
anasırunsur
AnayasaÖrgütlenmiş bir toplumda devletin yönetim biçimini belirten, yasama, yürütme, yargılama erklerinin nasıl kullanılacağını gösteren, yurttaşların hak ve ödevlerini, özgürlüklerini saptayan ve düzenleyen, yasa sıralamasında en önde gelen yasa.
Alt İşverenBir işverenden, işyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan, bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran gerçek veya tüzel kişi yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar
antolojiYazınsal ürünlerden güzel parçalar seçilerek oluşturulan ve türlü yöntemlere göre düzenlenen yapıt.
Ahval-i sahsiyeKişinin doğrudan şahsıyla ilgili hukukî haller
Alel UsulYöntemine uygun olarak
AhesteYavaş, ağır
Atalet1. Devinimsizlik, tembellik, çalışmadan oturma, gevşeklik, uyuşukluk. 2. İşsiz kalma, işsizlik
azledilmekGörevden alınmak
Abonman sözleşmeleriTüketicinin, belirli bir mal veya hizmeti sürekli veya düzenli aralıklarla edinmesini sağlayan sözleşmeler
AyrıkMüstesna, kural dışı, ayrı tutulan, diğerlerine benzemeyen, ayrıcalı.
Aşikarbesbelli olan, ortada olan, gizli olmayan
Ahkam-ı ŞahsiyeŞahsın kendisini alakalandıran hükümler.
Adli olguCeza Kanununda tanımlanmış olan suçları işleyerek veya işlenmiş olan herhangi bir suçtan etkilenerek hastaneye başvuran kişiler olarak tanımlanmaktadır. Böyle bir durum yaşandığında bu durum ‘adli olgu’ olarak nitelendirilir ve polisin haberi yoksa polise haber verilir. Bu kişilerin, tedavi süreçleri boyunca polis ya da asker tarafından tedavi sürecinin takip edilmesi gerekebilmektedir.
AkreditasyonBir kişi veya kurumu resmi olarak tanıma, kabul etme ve onaylama eylemi
Adli muayineOlayı saptamak ve delil, iz, eser ve emare bulmak amacı ile yapılan işlemdir.
azaüye
Bâ tapuTapulu; tapu ile tasarruf olunan
BâbKapı
Ba’dehûDaha sonra
Bâ’de’l-isticarKira sözleşmesinden sonra
Bâ’de’l-istirdadGeri aldıktan sonra
Bâdî olmakSebep olmak
Bağımsız bölümKat Mülkiyeti Kanunu’na göre, ana gayrimenkulun ayrı ayrı ve başlı başına kullanılmaya müsait bağımsız mülkiyete konu olabilen bölümleri.
BağıtAkit
BâhirBelli; besbelli; açık; apaçık
BahriDenize ait
Bâ-hususHele; özellikle; üstelik
BaîdUzak; ırak
Bâîs olmakSebep olmak; göndermek; gerektirmek
BakiSürekli; daimî; artan; kalan; kalımlı; kalıcı; ölümsüz; saklı duran
BakiyeArtan
BâlâYukarı; yüksek; üst; yüce
Bâligân-mâbelâğZiyadesiyle; bol bol
BaliğEren; varan; bulan; yetişen; toplam; büluğa; ergin;
BarizAçık; göze çarpan; belirgin
BasiretDoğru görüş; uzağı görüş; önceden görüş; seziş; uyanıklık; anlayış; kavrayış; dikkat; sağgörü
BatılDoğru ve haklı olmayan; çürük; bozuk; sakat; boş; hukuken geçersiz; dayanaksız; temelsiz; beyhude; hüküm ifade etmeyen
BayiBazı maddeleri satma izni olan kimse; satıcı; satış yeri
BecâYerine; uygun; bedava; karşılıksız; parasız; emeksiz
Becayişİki memurun kendi rızaları ile ilgili makamın tasdikıyle aralarında memuriyet, makam ve vazifelerini değiştirmeleri.
BedâyîSermayeler; anamallar;
Bedel-i misilEmsaline uygun peşin para
BedialarGöze güzel görünen şeyler; estetik
BedihîAçık olan; besbelli; apaçık; akla; kendiliğinden gelen
BediîGüzellik ölçülerine uyan; güzel; güzellik
BeherHer biri
BelagatIyi konuşma; sözle inandırma yeteneği; söz sanatlarını inceleyen bilgi dalı
BeraatAklanma
BerâtRütbe, nişan ve imtiyaz verildiğini bildiren ferman
Berâyı tetkikInceliyerek
BerhavaHavaya gitmiş; kaybolmuş; uçurulmuş; yararsız; boş
Berî-üz-zimmeZimmetten kurtulmuş; aklanmış
Ber-mucib-i talepTalep mucibince; istem gibi
Ber-vechOlduğu gibi; olarak
Ber-vech-i bâlâYukarıda olduğu gibi
Ber-vechi peşinPeşin olara
BilâtefrikTefrik etmeksizin; ayırmaksızın
BilbeyyineDelil ile; tanık ile; ispat ile
bilcümlebütün
Bil-cümleBütün; hepsi; tamamı
Bil-farzTutalım ki; diyelim ki; sayalım ki; söz gelişi
BilfiilGerçekten; fiilen; hakiki olarak; iş olarak; iş edinerek
BililtizamBile bile
BilistirdadGeri alarak; geri alınarak
BilmuvafakatRazı olarak
BilmüzakereMüzakere ederek; üzerinde görüşüp tartışarak
BilmüzayedeArtırma ile; artırarak
Bi-l-müzayedeMüzayede ile
Bi-l-rü’yeGörerek; görülerek
Bî-ma’nâManasız; anlamsız
BinâberinBundan dolayı; bunun üzerine; bu nedenle
Binâen-alâ-zâlikBundan dolayı; bunun üzerine
Binâen-aleyhBunun üzerine; dolayısıyla; bundan dolayı
Bi-n-netîceNetice olarak; sonuç olarak
BinniyabeNaip eliyle; vekillik ile; vekaleten
BisudFaydasız;yararsız.
BîtâpBitkin; güçsüz; takatsız; yorgun
Bî-tarafTarafsız
Bitarıkıl’evlâEvveliyetle; öncelikle
Bi-t-tabiTabiatiyle; doğal olarak
BonoBir kimsenin diğer bir kimseye veya onun emir ve havalesine, belirlenen vadede, belirli bir tutarı ödeme taahhüdünü içeren, özel biçim ve hükümlere tabi ticari senet; emre yazılı senet.
Borç ilişkisiİki taraf arasında mevcut olup bir şeyin verilmesi,yapılması veya yapılmamasını öngören hukuki bağdır.
Bölünebilir edimNiteliğinde veya değerinde esaslı bir değişme olmaksızın, birden ziyade parçalara ayrılarak ifa edilebilen edim
Bölünemez edimNiteliğinde veya değerinde esaslı bir değişme olmaksızın, birden ziyade parçalara ayrılarak ifa edilemeyen edim
ButlanGeçersizlik
BürûzBelirme; ortaya çıkma
binaenaleyhBundan dolayı, Bunun üzerine
BeynelmilelHerkes tarafından kabul edilen, uluslararası
BilmukabeleKarşılık olarak, (Davranış töresinde) ben de, size de, sizlere de.
Bühtanİftira, kara çalma
BiçareÇaresiz
BadireBirdenbire ortaya çıkan tehlikeli durum
BalotajBir şeçimde adaylardan hiçbirinin kanunun gerekli gördüğü oyu alamamış olması nedeniyle seçim kimsenin kazanamamış olma hali, bu şekilde seçimin sonuçsuz kalma hali
BürhanKesin Kanıt
BilasebepSebepsiz , sebep olmaksızın
bila tebliğTebliğ edilmeden
BehemehâlHer hâlde, ne olursa olsun, ne yapıp yapıp, mutlaka
BilakaydüşartKayıtsız ve şartsız olarak.
BehemahalHer halde, ne olursa olsun, ne yapıp yapıp, mutlaka.
BilvekaleVekaleten
BilabedelBedelsiz, ücretsiz.
BitapBitkin, yorgun.
bertafsilAyrıntılı
basiretli tacirtacirin genel ahlak kurallarına göre davranması gerektiğini ifade eder.
BetahsisHele, hususiyle
bedelsiz terkHerhangi bir eşyanın veya hakkın karşılığı alınmaksızın bırakılması
Bedelsiz devirBir hakkın, alacağın veya malın herhangi bir bedel alınmadan bir başkasına aktarılması
Bedelsiz temlikBir hakkın bedel alınmadan diğer bir kişiye geçirilmesi.
Bilaharesonradan, daha sonra, sonraları
belgitBir kişinin, yapmaya ya da ödemeye borçlu olduğu şeyi göstermek üzere imzaladığı resmi kağıt, senet.
BİLİRKİŞİBir davada, hukuk dışında kalan ve yargıcın bilmediği özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda görüşüne başvurulan kişi, ehlihibre, ehlivukuf.
Bidayet Mahkemesiİlk derece mahkemesi
BATIN1. Anlamı: Karın, Kuşak 2. Anlamı: Gizli, görünmeyen.
BilirkişiBir konuda uzmanlığı bulunan kimse, ehlihibre, ehlivukuf.
Bireysel BaşvuruTemel hak ve özgürlükleri ihlal edilen kişilere tanınan ulusal ya da ulusal üstü denetim yapılan yargı yolu. Anayasa şikâyeti.
Bihakkın TahliyeCezanın infazından başladığı andan itibaren süre kapsamında, kişinin cezaevinde ya da şartlı tahliye olduğu zaman tamamlayacağı süre
BasiretsizGerçekleri görebilmekten uzak, ileri ve uzak görüşlü olmayan, sağgörüsüz.
BAMBölge Adliye Mahkemesi kısaltması
BehredârNasipli, hissedar, nimetlenmiş, faydalanmış
BehemehalKesin olarak,kesin bir biçimde, her durumda, ne olursa olsun.
BimarhaneHastahane
BeynelmilelUluslararası
Battal1. Kullanılmaz durumda olan, işe yaramaz, işlemez. 2. Boyutça alışılmış olandan, olağandan büyük.
Bila faizFaizsiz
Bila bedelBedelsiz
bilumumbütün, hep, kamu, genel
C.SAVCISIMÜDDEİUMUM
CâmiCem eden;
CâmiaTopluluk; zümre
CânîCinayet işlemiş olan kimse
Canîb-i beytülmalHazine tarafı
Canîb-i vakıfVakıf tarafı
CanîpYön; taraf; cihet; yan
CariUygulanan; yürürlükte olan
Cari FiyatBir malın satışında ilan veya fiyat listesi veya etiket ile umuma arz olunan veya ticaret odalarıyla belediyeler ve borsalar gibi salahiyetli yerlerce tesbit edilen fiyat.
Cây-i teemmülEtraflıca düşünülmeye değer; düşünülmesi yerinde olur
CebelDağ, yüksek tepe.
CebrîZorla yapılan; zor kullanarak yaptırılan; zor altında; güç kullanarak
Cebri icraKendi istekleriyle borçlarını ödemeyen borçluların, borçlarını Devlet kuvveti ile ödemelerinin sağlanması; ilgili icra dairelerinin, (gereğinde) zor kullanarak, borçluyu borcunu ödemeye zorlamaları
Cebri satımMalikinin isteğine bakılmaksızın, resmi makamlar tarafından yapılan satım
Celesat-ı âtiGelecekteki celseler, oturumlar
CelileBüyük; ulu
CelpnameYargılamada,davacı,davalı,tanık,bilirkişi gibi kimseleri mahkemeye getirtmek için yapılan çağrı
CelseMahkemelerde bir muhakemenin, duruşmanın ve sair meclislerle heyetlerde müzakerelerin yapılması için, nisap dairesinde, azanın her toplantısı. Celselerin açılması ve kapanması ve inzıbatı mahkeme veya heyet reislerine aittir.(CMUK.378)
CemanToplam olarak,toplamı
CemetmekToplamak; bir araya getirmek
Cemi ezmânBütün zamanlar; zamanların toplamı
cenupgüney
CeremeBaşkası tarafından yapılan veya kaza sonucu ortaya çıkan zararı ödeme; para cezası
Cerh ü iptalÇürütme ve yok sayma; geçersiz hale getirme
Cevâmi’Camiler; mescitler; toplanılan yerler
CevâzIzin; müsaade; caiz olma
Cevâz bahşIzin veren; müsaade eden
Cevaz-ı İstihdam KararıGörülen idari lüzum ve zarurete binaen azledilmek suretiyle vazifesinden uzaklaştırılan memurun yeniden memuriyete alınabilmesi için azleden dairece verilmesi icabeden karar.
CevherMaya; öz; değerli taş; elmas
CezaSuç işleyen kişilerin karşılaşacakları tepkidir,yani kanunun suç işleyen kimseye uygulanmasını öngördüğü müeyyidedir.
Ceza şartıCeza koşulu; alacaklının zararını karşılama şartı
CezrîAsıl ile ilgili; kökle ilgili; kökten; temelden
CibâyetAlma; toplama; vergilerin ve başkaca devlet gelirlerinin tahsili
CihetYön; taraf; amaç
Cins tashihiTapu kütüğünde kayıtlı bir taşınmazın niteliğinin değiştirilerek kütüğe, başka bir nitelikte tescil edilmesi.
CiroÇifte yetki veren havale; ticari senedin, arkasına yazılan yazı veya imza ile başkasına devri.
CismanîCisimle, bedenle ilgili; bedensel
cismanî zararKişinin vücut bütünlüğüne verilen zarar.
Cism-i câmidCansız cisim
CürmiyetSuç hali; suçluluk
Cürmü meşhutSuçüstü; göz önünde işlenen suç
CürümKabahat olmayan
Cürüm tasniiBir kimse hakkında cürüm uydurmak
CüzBir bütünü oluşturan bölümlerden her biri; kısım; parça; bölük
CevvalDavranışları çabuk ve kesin olan
CezaeviHükümlü ve tutukluların kaldığı yer, Ceza infaz kurumu
celb-i menafiFayda sağlamak
CereyanBir şeyin gelişme, olma durumu
Casus BelliSavaş nedeni, savaş gerektiren olay
CirantaBir senedi ciro eden, aktaran kimse
Cuz-i LayetecezzaBölünemeyen, parçalanamayan şirket payı, hisse.
Cebr-i İcraHukuka aykırı davrananları zorla kurallara uydurma,zorlama
Cevap layihasıCevap dilekçesi, Yanıt dilekçesi
Cemm-i GafirAlelade topluluk, kalabalık, sokak kalabalığı.
CeraimCürümler, suçlar
Cerbeze1.Haklı ve haksız sözlerle hakikati gizlemek, 2.Güzel konuşma. 3.Girişkenlik, beceriklilik.
Cedel“Çelişmeler öğretisi” anlamına gelmekte ve reddedilmek istenilen herhangi bir görüşün ya da tezin, imkansız ve saçma olduğunun tartışma yoluyla ortaya çıkarılmasında kullanılmaktadır.
CebirZor kullanma, zorlayış, zora başvurma, zor.
CünhaEski ceza hukukunda cürümden hafif, kabahatten ağır nitelikteki eylemler
CevazOnay, izin , uygunluk
Cürüm İsnadıBirine iftira atmak ve kara çalmak manasına gelir.
Cezayı kaldıran şahsi sebeplerSuçun işlendiği sırada bulunmayan, ancak suç işlendikten sonra ortaya çıkan ve kişiye hiç ceza verilmemesini veya cezada indirim yapılmasını sağlayan şahsi sebeplerdir.
CeraîmSuçlar, kabahatler manasına gelen kelime, hukukta; özellikle kolluktan cumhuriyet savcılığına gönderilen suç ihbarı üzerine kayıtların aynı adla tutulduğu deftere denir. Bu kayıt ceraim numarası alarak deftere işlenir.
cüzî icraBorçlunun malvarlığının bir kısmı ile, birkaç alacaklısına karşı olan sorumlulukları ile ilgilenir. İcra hukukunda haciz yolunu ifade eder.
ÇekÖdeme aracı; kanun ile belirlenen şekilde düzenlenen, keşidecinin emrinde para bulunan banka üzerinden çekilebilen havalesi
Çifte standartKişiye veya duruma göre farklı davranışlarda bulunma, tutarlı olmama
Çarter SözleşmesiEğer navlun sözleşmesinde eşyanın taşınması için geminin veya uçağın tamamı veya bir kısmı, yani yer tahsis edilmişse bu durumda çarter sözleşmesi söz konusudur.
ÇetrefilKarışık
DâfiDefi’de, savuda bulunan kimse
Dahiliye Vekâletiİçişleri Bakanlığı
DavaBir kimsenin diğer kimseden hakim huzurunda hakkını istemesi.
DâyinBorç veren; alacaklı
DeâvîDavalar
DefaâtKereler; kezler; yollar
Def’atenBir defada; birden
DefâtirDefterler; birlikte dikilmiş kağıtlar
DefiTaraflardan birinin, hususiyle müddeialeyhin kendisine karşı açılan davada edadan kurtulmak için bavurduğu her türü vasıta.
Def’i defDef’e karşı def’; savuya karşı savu
Defter-hâneTaşınmaz mallara ilişkin tasarrufların kayıt
Defter-i hakanîEskiden taşınmaz mala ilişkin tasarruf işlemlerinin kayıt ve tescil edildiği defter
Defter-i hakanî idaresiEskiden taşınmaz mala ilişkin tasarruf işlemlerinin kayıt ve tescil edildiği daire
Değer bahaBir malın iktisadi duruma göre kıymetini ifade eden fiyat
DelâletGösterme; yol gösterme; kılavuzluk; iz; işaret; aracılık
Delâlet-i bil’işareIşaret ederek, hatırlatarak gösterme
DelilKanıt; tanıt; ipucu
Delil-i celîAşikar delil; belli, apaçık kanıt
DemirbaşBir taşınmazın kiraya verilmesinde kiraya dahil olan, kiralamanın sonunda aynı cins ve değerde iade edilen veya değer eksilmesi kiracı tarafından tazmin edilen eşya
Demokratik devletHalkın devlet yönetimine katılması esasına dayanan devlettir.
DepozitoBir sözleşmeden dolayı doğabilecek zararlara karşı verilen teminat; bir taahhüt sırasında yatırılan güvence parası.
Der-akapHemen; arkasından
Derc etmekAraya sokmak; arasına sıkıştırmak
Derceb etmekCebe atmak; kendine alıkoymak
DerçSokma; arasına sıkıştırma; gazeteye yazma; toplama; biriktirme
DerdestGörülmekte olan
Der-dest-i rü’yetDava görülmek üzere ele alınan, eldeki dava
Der-kârMalum; aşikar; bilinen; belli
Dermeyan etmekIleri sürmek; öne sürmek; ortaya koymak; anlatmak
Der-pişEn önde; göz önünde bulunan; öngörü
Der-pîş etmekÖngörme; göz önünde bulundurma
Der-uhteÜstüne alma; yüklenme; üstlenme; sağlama
DesiseHile; oyun; entrika
DevairDaireler
Devlet ŞurasıDanıştay
Devletler Özel HukukuKişilerle devlet arasındaki bağı (tabiyeti), bir ülkede yabancıların sahip olduğu hakları ve çeşitli ülkelerde geçerli olan kanunların çatışması nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıkları çözmeyi ve bunun için çeşitli bağlama kuralları getirmeyi konu alan huku
Devremülk hakkıMesken olarak kullanılmaya elverişli bir yapı veya bağımsız bölümün ortak maliklerinden her biri lehine, bu yapı veya bağımsız bölümden yılın belli dönemlerinde istifade etmek üzere, müşterek mülkiyet payına bağlı olarak kurulan irtifak hakkı.
DeynBorç
Disiplin cezalarıBelli bir statü içinde bulunan kimselere hizmet ve iç düzenle ilgili kurallara aykırı davranışta bulundukları zaman uygulanan cezalardır.
Divan-ı MuhasebatBüyük Millet Meclisine bağlı ve devletin bütün varidat ve masraflariyle mallarını ve hesaplarını onun namına murakabe edenlerin hesaplarını tetkik ve muhakeme ile mükellef bir heyet.
Dîvân-ı MuhasebatSayıştay
DonatanGemisini gemi ticaretinde kullanan gemi sahibidir
DûçârTutulmuş; uğramış; yakalanmış
DûnAşağı; aşağılık; altta; aşağıda
DûrUzak
DüçârTutulmuş; uğramış; yakalanmış.
DüsturKaide, asıl kaide, hattı hareket kaidesi manalarında da kullanılmıştır ki hukuki hükümleri maksada uygun ve veciz surette ifade eden şekil.
DüstûrKanun; kaide; yasa; devlet yasalarını içine alan kitap; genel kural; başyasa; yasalar dergisi
DüzenlemeBir sözleşmeyi veya işlemi yapan kimsenin iradesini dinledikten sonra, iki tanık önünde ve yöntemine uygun olarak noter tarafından baştan sona kadar yazılarak, ilgililer ve hazır bulunanlar tarafından imzalanıp noter tarafından da onanan senet
DilekçeBir isteği üst makama ulaştıran yazı,
dilemmamüskül durum,ikilem
DispeççiDeniz kazasindan sonra gemi, yük ve navlunla ilgili kimselerin ugradiklari zararlari ve bunlar tarafindan yapilan masraflarin nasil, kimler tarafindan ve ne oranda karsilanacagini belirleyen uzman.
DemdemeHiddetli söz. Avaz. Hosa gitmeyen sesler
def-i mefasidZararı yok etmek
Düplik DilekçesiDavalının davacının replık dilekçesine verdiği cevap
DüvelDevletler
Düvel-i muazzamaBüyük Devletler
DefaatDefa, kez, kere, sefer
DuruşmaDavacı ile davalının yargıç karşısında hazır bulundukları yargılama evresi, Yargılamada iddia ve savunma makamlarının delillere dayanarak tartıştıkları, uyuşmazlıkların çözüldüğü süreç.
DYSDoküman Yönetim Sistemi
duhulGirme, Giriş
DoktirinBilimsel görüş , öğreti.
DönümEski bir alan ölçüsü. Dönümün metrekare olarak karşılığı 918,393 m² ‘dir.
deruhtekarşlamak, üzerine alma, üstlenme
daktiloskopiParmak izine dayanarak kimlik belirleme yöntemi. Parmak izi incelemesi.
dibacebaşlangıç , giriş, ön söz.
düsturGenel kural, Yasaları içine alan kitap, kanun , tuzuk , yonetmelikler kulliyati
DavanameCumhuriyet savcısının komuyu ilgilendiren ancak ceza davası niteliği taşımadığı için hukuk mahkemelerinde görülecek olan davayı açtığı belge
DAVACIMahkemede dava açan taraf.
DAVALIKendisine karşı mahkemede dava açılan kimse.
DAVA VEKİLİAvukat sayısı beşten az olan yerlerde avukat yetkisini taşıyan meslek adamı.
DarbımeselÇarpıcı söz, özlü söz.
Duruşma SalonuDuruşmaların yapıldığı yerdir.
Düyun-u UmumiyeGenel Borçlar İdaresi
derdestlik itirazıTarafları veya konusu bakımından halihazırda açılmış ve halen görülmekte olan bir davanın,aynı veya bir başka mahkeme önünde ikinci kez açılmasına yapılacak olan itirazı ifade etmektedir.
DizelgeListe
Devlet“Belirli bir toprak parçası üzerinde, egemen olan, belirli bir insan topluluğu”nun oluşturduğu bir siyasal düzen/bir tüzel kişiliktir.
Duplik Layihasıİkinci cevap dilekçesi. Davalının cevap dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmesi üzerine, davacının cevap dilekçesine karşı davalanın vereceği ikinci cevap dilekçesi.
DeruniKişilik hakkının manevi kolu, manevi kişilik hakkı.
DelegasyonHerhangi bir topluluğu temsil etmekle görevli yetkili kurul / Herhangi bir işin sorumluluğunun başka bir kişi ya da kuruma aktarılması / Yetkilendirme, Görevlendirme.
Divan-ı Ahkâm-ı AdliyeOsmanlı Devleti’nin günümüzün Yargıtay ve Danıştay eşdeğeri olarak hizmet veren üst kuruludur.
derkenarİlk derece mahkemesi tarafından verilen karara karşı istinaf/temyiz yoluna gidildiğine dair tensibe derkenar denir.
davayı mütekabilekarşı dava
Dain-i mürtehinBir alacağa teminat sağlamak amacıyla, bir mal üzerine kurulan ve herkese karşı ileri sürülebilen mutlak bir haktır.
DoktrinÖğreti.
DercedilmekToplanmak, (bir metne) yazılmış veya konmuş olmak.
DerpişGöz önünde tutma, öngörme
Duçar olmakMaruz kalmak
dun1.altta, aşağıda olan. 2.aşağı, aşağılık, alçak.
DepresyonRuhi veya bedeni düşkünlük hali, dermansızlık
DelaletGösterme, yol gösterme, kılavuzluk, iz, işaret, aracılık.
derpiş etmekÖngörmek,göz önünde bulundurmak
davanın ıslahıYargılama taraflarının usule ilişkin olarak yaptığı işlemlerinin gerekli giderleri karşılamak koşuluyla kanunda belirtilen süre içerisinde ve yöntemine uygun olarak tamamen veya kısmen düzeltilmesini sağlayan hukuksal bir yoldur.
EbniyeBinalar; yapılar
EcnebîYabancı; bir devlete göre,kendi uyruğunda bulunmayan gerçek veya tüzel kişiler
Ecr-i müsemmâTaraflar arasında belirlenen ücret
EcrimisilBir malın kullanılmasından doğan yararların para ölçüleriyle takdiri
EdaEdim; borçlanılan şey; borcun konusu
Eda davasıDavalının bir iş yapmaya,bir ifada bulunmaya veya bir iş yapmamaya,bir ifada bulunmamaya mahkum edilmesinin istenildiği dava
EdebIyi terbiye; naziklik; usluluk
EdimAralarındaki borç ilişkisi dolayısıyla alacaklının isteyebileceği, borçlunun da yerine getirmekle yükümlü bulunduğu bir davranış biçimi
Ef’âlEylemler; fiiller, işler; ameller
EfrâdFertler; bireyler
EhilEhliyetli; hak sahibi; bir hukuki işlem yapabilme yeteneğine sahip
Ehl-i hibreBilirkişi
Ehl-i vukûfBilirkişi
Ekalliyet(akalliyet)Azınlık
EklentiBir konutun veya bir binanın kullanılış amaçlarından herhangi birini tamamlayan ya da kolaylaştıran yapı.
EkserDaha ziyade; ençok; çoğu; çoğunca
EkseriyetÇoğunluk
Ekseriyeti araOy çokluğu
ElfazKelimeler; sözler
ElîmElemli; kederli acılı
El-yevmBugün; şimdi; halen
Emlak vergisiKonusu bina ve arazi olup, bu bina veya arazi malikinin, intifa hakkı sahibinin, her ikisi de yoksa malik gibi tasarruf eden kimsenin, bina ve arazinin değeri esas alınarak kanunda belirtilen oranlara göre ödediği vergi.
Emlâk-i sirfeYeri ve üzerinde binalar ve ağaçları mülk olan taşınmaz mallar
Emr-i makzîHükme bağlanmış iş
EmteaTicaret konusu her türlü mal
emtiaeşya, mallar.
EmvalMallar; mülkler
Emvâli menkuleTaşınır mallar;taşınabilir mallar
EnfüsiÖznel; subjektif
EnkazBina yıkıntıları; yıkıntı; moloz; eski hayvanların bakiyeleri
Envai mesalihIşlerin çeşitliği
ErbaaDört
ErbâbEhil; becerikli; muktedir; yetenekler; sahipler; malikler
Erbâb-ı vukufBilirkişiler
Esbab-ı mucibeGerekçe; gerektirici sebepler
EshâbSahipler; bir şeyin malikleri
EshamPay senedi; hisse senedi
EslemEn selâmetli; en emin; en doğru; en sağlam
EsnafIster gezici, ister bir dükkan veya bir sokağın belli bir yerinde sabit olsun, iktisadi faaliyeti nakdi sermayeden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleridir.
EşcarAğaçlar
EşhasŞahıslar; kişiler; kimseler
EşkâlBiçimler; suretler; tarzlar
EtfalÇocuklar, sübyanlar.
EvkafVakıflar
EvleviyetTercihli; haydihaydi; öncelikle
EvrâkYapraklar; kağıtlar; arşiv
Evrâkı müsbiteIspat edici belgeler; tesbit edici yazılar; tapu kütüğünü tamamlayan belgeler
EvsafNitelikler
Evsafı mümeyyizeBelirgin nitelikler
EvvelâBirinci olarak; herşeyden önce; ilk önce
EvvelemirdeHerşeyden evvel; işin başlangıcında; ilk iş olarak
EzcümleÖzellikle; özet olarak; sözün kısası; toplucası
EzmânZamanlar, vakitler; anlar; çağlar
Enterne etmekGöz altına almak, etkisiz hale getirmek
Ehven-i serKötünün iyisi
ElzemÇok gerekli
Edinilmiş MallarHer eşin mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir.
EcrimisilBir malın kullanılmasından doğan yararların para ölçüleriyle takdiri
EdaEdim; borçlanılan şey; borcun konusu
Eda davasıDavalının bir iş yapmaya,bir ifada bulunmaya veya bir iş yapmamaya,bir ifada bulunmamaya mahkum edilmesinin istenildiği dava
EKBEREn büyük, çok büyük
esbabı mucibeli ilamgerekçeli karar
EmsalBenzer, eş, denk, “Emsal teşkil etmek” mesela, misal (örnek) kökünden gelir. anlamı (manası) başka davalara, olaylara, vukuatlara örnek, denk veya benzeri alınıp etüd taslak veya baz alınabilecek türden olabilecek herşey hukuki terim kapsamında.
EtimolojiKelimelerin kaynağını bulmak için uğraşan bilim dalı; birşeyin kökenini arayıp bulma bilimi
Eşrafİleri gelenler; bir yerin tanınmış kimseleri; şerefliler
EmmiAmca
EratEr, onbaşı ve çavuşlara verilen genel ad. Erler.
EmareBaşlıbaşına bir hususun varlığını ispata yetmemekle beraber onun vuku bulduğuna işaret eden ve ancak diğer delillerle desteklenmesi kaydıyla hükme dayanak yapılabilen olgulardır.Belirti, iz, ipucu
EhlivukufBilirkişi
Ehli VukufBilirkişi
EfradBirey
EhemmiyetÖnem
emprevizyon nazariyesibeklenmedik/umulmadık hal kuramı, antlaşmaların yapıldığı koşullarda köklü bir değişim olması durumunda uygulanmamasına imkân veren uluslararası hukuk ilkesidir.
Ekâbir1.Devlet ileri gelenleri, makamca büyük kimseler. 2.Kendini beğenmiş kimseler için kullanılır.
EsbabBir işe sebep olma
EyyamGünler, zamanlar
erkİşi yapabilme kudreti , gücü
EşkalŞeklin çoğul hali, şekiller. Bir kimsenin tanınmasını sağlayan dış görünüşü
EvrakYazılı kağıt
Faal NedâmetSuç işleyen bir kimsenin suçundan sonra pişmanlık duyarak işlediği fiilin sonucunu önlemeye çalışması, suç işlediği sırada pişmanlık duyması. Aktif nedâmet.Aktif pişmanlık.
FâhişAşırı; ağır; çok fazla
FaraziyeHukuk meselelerini, muayyen bir sistemin esaslarına muvakıf ve tenakuzlara mahal vermeyecek tarzda, halledebilmek için bu sistemin hükümleri ve hususiyetleri üzerine yapılan müşahede, mülahaza, kıyas, istikra ve hadiselerin verdiği mümkün mertebe toplu ne
FariğBir şeyi veya hakkı başkasına devreden; ferağda bulunan; feragat eden; taşınmaz maldaki tasarruf hakkını başkasına bırakan kişi
FarzZorunlu; baş koşul; boyun borcu; çok gerekli; varsayma
FâsılAyıran; bölen
FâsılaAralık; ara
Fasl etmeHalletme; neticelendirme
FehimeAnlayış
FekKaldırma; bir hukuki sınırlamanın kaldırılması; sona erdirme; bitirme
Fer’ îBağımlı; ekli; eklentili; ikinci derecede olan
FerâgatVazgeçme; el çekme; dinlenme
FerağDevir; devretme; bir hakkı birine geçirme; mirî veya vakıf arazinin yararlanma hakkının satışı
FerdTek; yalnız olan şey; eşi olmayan; tek olan sayı
FesâdKarıştırıcı; arabozucu; karışıklık; bozukluk; dolan
FeshBozma; bozulma; dağılma; dağıtma; kapatma; kaldırma
FesihDevam etmekte olan bir hukuki ilişkiyi, tek taraflı olarak ve ileriye dönük olmak üzere sonlandıran bozucu yenilik doğurucu irade beyanı.
FetretZayıflık,uyuşukluk.
fevkÜst,üst dereceli, astın üstünde yer alan
FevkindeÜstünde; aşan
FezlekeBir tahkikat veya muhakeme zabtının hülasası demektir.Bunda tafsilata girişilmeden işin ana hatları gösterilir. Bir teftiş raporunun kısaltılması halinde iktisab ettiği şekle de denir.
FıkraKanunların, nizamnamelerin ve talimatnamelerin sıralanan ayrı ayrı hükümlerini göstermek için kullanılan bir bölüm işaretidir.
FıktanYokluk
FırkaInsan kalabalığı grubu; parti
FıtrîTabii; yaradılışındaki; doğasındaki
Fi-i cârîGeçer değer
Fiil ehliyetBir kimsenin, kendi eylemleriyle haklar ve yükümlülükler yaratması yeteneği.
FilhakikaHakikatte; gerçekte; doğrusu
FuhûşHaddini aşma; kötülük; namusa aykırı hareket
FuzûlîBoşuna; yersiz; lüzumsuz; haksız; boşboğaz; erkek adı
Fuzûlî işgalBir taşınmaz malı sahibinin izin ve rızası olmadan ele geçirmek
Fuzuli şâgilHukuken geçerli bir hakkı olmadan bir yeri işgal eden
FürûhtSatma; satım; satış
FetevaHukuki Sorular ve Cevapları
Fakr-u zaruretFakirlik ve çaresizlik
FahhAğ, kapan, tuzak
FeragatHakkından kendi isteğiyle vazgeçme. el çekmek
FevtElden çıkarma, yitirme, yitme
Failbir eylemi gerceklestiren kisi
Faş etmekİfşa etmek; açıklamak; sırları açıklamak, gizli olanı açığa vurmak,
Fiktifİtibari
FuarBelli zamanlarda, belli yerlerde ticari mal sergilemek amacıyla açılan büyük sergi
Feth-i KabirMezar Açma İşlemidir.
fuzuli şagilKusurlu önem arz etmeksizin, bir malın zilyetliğini, yetkili kamu kurumunun izni, sahibinin rızası veya muvafakatı dışında eline geçiren, elinde bulunduran veya her ne surette olursa olsun bu malı tasarrufunda bulunduran gerçek veya tüzel kişilere Fuzuli Şagil denir.
fezleke veya tahkikat evrakıYapılan bir hukuki soruşturmada, tarafların ifadelerini, olayla ilgili kanıtları, tanık beyanlarını kısaca özetleyen, soruşturmacının görüşünü ve vardığı sonucu ortaya koyan rapor için kullanılır.
FahriOnursal
fıkıhİslâm hukuku
feraiz ilmiİslâm miras hukuku
Fasihaçık düzgün
Fer’i CezaAsıl cezaya ek olarak verilen ceza
Fait Du Princeİdarî sözleşmenin koşullarının, idârenin sözleşme yapma yetkisi dışındaki başka bir yetkisine dayanarak aldığı karar veya yaptığı işlemleriyle ağırlaşması durumunda özel şirketin bu zararının karşılanması için kullanılan ilke.
FaturaSatılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.
FirkatAyrılık acısı, üzüntüsü, ayrılış, ayrılma.
fasılbölüm, kısım, evre
Fekk-i HacizHukukî bir kısıtlama olan ‘ haczin ‘ kaldırılması
Fiili Yolİdarenin, hukuki bir dayanak olmadan faaliyet ve hizmet alanına girmeyen bir konuda eylemde bulunması İdarenin haksız fiili
Fiil Ehliyetiİşlem yapabilme ehliyetidir.
FûruAşağıya doğru devam eden alt soy hısımları ifade eder.
Gabin1) bir sözleşmede tarafların karşılıklı edimleri arasında açık bir orantısızlık bulunmasıdır. karşı tarafın özel durumundan aşırı faydalanma olarak da nitelenebilir*. gabin durumunda zarar gören taraf bir yıl içinde sözleşmeyi bozduğunu bildirerek verdiği
Gaî (gaiye)Gaye, maksat ve netice ile ilgili; amaca ilişkin
GaipGörünmeyen; hazır olmayan; yitik; yok olan kişi; kaybolan ve kendisinden uzun zaman haber alınamayan kişi
GalleGelir; hasılat; yarar
GaramatTazminat, diyat gibi edası lazımgelen şeylerdir.
Garaz(garez)gizli düşmanlık; asıl maksat; erek; amaç; hınç
garpbatı
GarsAğaç dikme
GasıbBaşkasının bir eşya, para yada kıymetli malını elinden veya tasarrufundan zorla haksız yere alan kimse
GaspBaşkasının bir eşya, para yada kıymetli malını elinden veya tasarrufundan zorla ve haksız alınması
GaybubetKaybolma; yokluk; göz önünde olmayış; yitiklik
Gayr (gayir)Ayrı; başka; özge; artık; diğer; yabancı
Gayrı vazıhKapalı
Gayr-i melhûzBeklenmedik; imkansız; olanaksız
Gayr-i mümkünOlanaksız; imkansız
GayrimenkulBir yerden bir yere taşınması olanaksız (taşınmaz) mal.
Gayrimenkul mükellefiyetBir taşınmaz malikinin, sahip olduğu mülkü nedeniyle ve özellikle o taşınmaz (gayrimenkul) teminat olmak üzere, diğer bir kimse lehine bir şey yapmaya veya vermeye zorunlu tutulması.
Gayrimenkul tellallığıTaraflar arasında (hiçbirine sürekli olarak bağlı olmaksızın), taşınmaza ilişkin sözleşmelerin (kira, satım vb.) yapılması hususunda ücret karşılığında aracılık etme mesleği; emlakçılık.
Geçici tescilHalen varolup da uyuşmazlığa neden olan ayni hakların korunması amacıyla tapu kütüğüne yapılan tescil.
Geçit hakkıBir taşınmaz üzerinden başka bir taşınmaz malikinin geçebilmesi için kurulan bir ayni hak.
Genel idareBütün ülkeyi kapsayan idare olup merkez teşkilatı”” ve “”taşra teşkilatı””ndan oluşur.”
Genel vekaletnameBir kimsenin, kendi adına her türlü işi yapması için başka bir kişiye vermiş olduğu vekillik belgesi.
Gerçek kişiİnsanlar.
GerçiGerçekten; vakıa
GıyâbHazır ve mevcut olmama; göz önünde bulunmama; uzaklaşma; kaybolma; arka
GiriftDolaşık; karışık; bir birinin içine girgin; tutma; yakalama
GrevIşçilerin aralarında anlaşarak veya bir kurululun kararına uyarak topluca iş bırakmalarıdır.
Gûna (gûne)Türlü; gidiş; tarz; yol; sıfat
GüzeranGeçici; geçen
GarraParlak, beyaz, güzel, Şa’şaalı.
Gayr-i müsavatEşitsizlik
gayri kabili rücuGeri dönülemez
GaiplikÖlüm tehlikesi içinde kayıp olmak ya da uzun süre haber alınamaması durumudur.
Gaiplik KarinesiBir kimsenin, ölüm tehlikesi içerisinde kaybolması ve uzun süre haber alınamaması sonucunda, yargıç kararıyla hukuki kişiliğine son verilmesidir.
GarametenHerkese eşit olarak
galizKaba ve çirkin, iğrenç.
GarantörGüvence veren ve bunun gerçekleşmesini gözeten ve denetleyen kimse, kuruluş veya devlet.
GarantörlükGarantör olma durumu.
GARDİYANCezaevlerinde düzeni, tutukluların kurallara uygun biçimde davranmalarını sağlamakla görevli kimse.
gayr-i resmîDevletin yürürlükte bulunan kanunları dışında kalan, kanun dışı, yasa dışı olan uygulamalar
GrafolojiYazıbilim
GrafolojikYazıbilimsel
Gerçek kişiSağ ve tam doğmak şartıyla anne karnına düşmeden ölüme kadarki süre boyunca insanı tanımlayan hukukî terim.
GüzünSonbahar, güz mevziminde
GensoruTürkiye Büyük Millet Meclisi’nde, milletvekillerince başbakana ya da bakanlardan birine bir sorunla ilgili olarak sorulan ve görüşmeler sonunda o konuda soruşturma açılması istenebilen soru.
HacetGerek; gereklilik
HacirBir şahsın medeni haklarını kullanma salahiyetinin mahkeme tarafından kaldırılması.
HacizBorçlunun, borcunu kendi arzusu ile ödememesi durumunda, alacaklının talebiyle, borçlunun (borca yetecek miktardaki) mal ve haklarına devlet aracılığıyla (icra dairesi tarafından) el konulması.
HâdisMeydana gelen; çıkan; yeni çıkan
HafiyyenGizli olarak; saklı olarak; gizlice
HafriyatKazı; kazılar; toprak kazma; toprak çıkarma
HailDuvar, çit, parmaklık, tahta perde gibi taşınmazları birbirinden ayıran işaret ve engeller
HaizSahip; elde bulunduran; taşıyan
HakHukuk düzeni tarafından şahıslara tanınmış olan yetkilerdir
Hak ehliyetiSağ doğmak şartıyla ana rahmine düştüğü andan ölüm anına kadar olan dönemde herkesin sahip olduğu medeni haklardan (evlenme, mülk edinme vb.) yararlanma yeteneği.
HakikiyeHakikate mensup; gerçek; sahici; doğru; gerçekten
HakkDoğruluk ve insaf; bir insana ait olan şey; dava ve iddiada hakikate uygunluk; harcanmış emek; pay; hisse
HakkaniyetHak ve adalete uygunluk; doğruluk
hakkı hıyarseçimlik hak
Hakk-ı mesilSu yolu hakkı
Hakk-ı mürûrGeçit hakkı
Hakk-ı şuf’aÖnalım hakkı
Hakk-ı şürbIçme hakkı; sudan yararlanmada sıra hakkı
Haksız fiilHukuk düzeninin izin vermediği, zarar verici eylemlerdir
Haksız iktisapBir kimsenin malvarlığında, haklı bir nedene dayanmaksızın başka bir kimsenin malvarlığı aleyhine meydana gelen artma ya da azalmama durumu
HalefiyetArdıl, yerine geçme, yerine geçen.
HalelBozma; bozukluk; eksiklik; zarar
Haleldar olmakBozulmak; çiğnenmek
Hali sabıka ircaEski hale getirme
HalitaKarışım
Hapsen TazyikBir kimseyi ifasına mecbur olduğu hususu yapmaya icbar için kanuni salahiyete binaen hapsetmektir.
Harâc-ı mukasemeArâzî-i hâriciyye mahsullerinden onda birden yarısına kadar alınan vergi
Harâc-ı muvazzafArâzî-i hâriciyye üzerine yerin tahammülüne göre,maktûiyet veçhile tayin olunan vergi
Hariciye VekâletiDışişleri Bakanlığı
HârîmBaşkasının giremeyeceği,girilmesine izin verilmeyen ev bölümü; harem
HarnupKeçi boynuzu
HartamaPedavra; köknar ve lâdin ağaçlarından elde edilen, çatı örtüsü olarak kullanılan ince tahta;
HasSıkıştırmadan bir yerin içine alma; hareketten menetme; etrafını çevirme; vakfetme
HasârâtZararlar; ziyanlar; hasarlar
Hasb-el-kanunKanun gereği
Hasb-el-memuriyyeMemuriyet gereği
HasebiyleYüzünden; dolayısıyla; bu nedenle
HasılatGelir.
Hasılat KirasıKiraya verenin, bir bedel karşılığında, hasılat veren bir malın veya hakkın kullanımını kiracıya bıraktığı sözleşme; ürün kirası.
HasîmIki düşmandan herbiri
HâsimHasmeden; kat’eden, kesip atan
HasrenMuhasara ederek; etrafını çevirerek
HâssÖzgü
HatîaGünah; kabahat; suç; yanlış; yanlışlık
HavaleYollama ödeyicisinin, para, değerli kağıtlar veya benzeri nesneleri, yollayıcı hesabına yollama alıcısına ödemek ve yollama alıcısının da bunları kendi adına teslim almak üzere yetkili kılındığı sözleşme.
HâviKapsar; kapsayan; içeren; içerir
Havza-i fahmiyyeKömür havzası; kömür bulunan bölge
HaylûletEngel olma; araya girme; yolu kapama
Hayr (hayır)Iyilik; iyi; faydalı iş; yarar
HayrâtSevap kazanmak için yapılan hayırlı işler; sevap için kurulan müessese
HazineDevletten ayrı bir kişilik oluşturmamakla beraber, bir taraftan bütçenin uygulanmasına ilişkin işlemleri, diğer taraftan da kamu gelir ve giderlerinin zaman olarak uygunluğunu sağlayan merkezi örgüt; Maliye Bakanlığı ve maliye dairelerinden oluşan örgüt;
Heder olmaZiyan olma
HedmYıkma; harap etme
HıfzSaklama; koruma
HibeBağışlama
Hidematı ammeKamu hizmeti
HilafıTersi; aksi; zıddı
HilkatYaratılma; yaratılış; tabiat
HimayeKoruma; korunma; birine arka çıkma
Hini davaDava sırasında
Hini hacetGerektiğinde
Hisse-i şayiaYaygın hisse; ortak pay
HitâmSon; bitim; tükenme; nihayet
Hizmet sözleşmesiİşçinin, belirli veya belirsiz bir zaman süresi içinde iş görmeyi ve işverenin de ona bir ücret vermeyi üstlendiği sözleşme.
Hod-be-hodKendi başına;kimseye danışmadan;kendiliğinden
HudaAktarma
HudûsSonradan peyda olma
Hukukİçtimai hayat nizamının muhafaza ve idamesi için cemiyet azası sıfatiyle fertlerle fertler, veya cemiyetle -yani devletle- fertler, yahut muhtelif devletler arasındaki münasebetleri tanzim eden usul ve kaidelerdir.
HukukîHukuksal olan.
Hukuki işlemBir veya birden çok kişinin, hukuksal bir sonuca yönelttiği irade açıklaması.
Hukuki tağyirBir kimsenin, kendisine ait olmayan menkul eşyalar üzerinde bazı işlemlerde bulunarak, bu eşyanın niteliğini değiştirmesi
Hukukun şeklî kaynaklarıHukuk Kurallarının hangi şekillere bürünmüş olarak bize verildiğini ve nerelerde bulunduklarını göstere kaynaktır.
HulâsaÖzet
HulûlGelip çatma; girme; borcun vadesinin gelmesi
Husule gelmekDoğmak; ortaya çıkmak; meydana gelmek; oluşmak
HusumetBir davanın ikamesi üzerine davacı ile müddeaaleyh arasında husule gelen vaziyeti ifade eder.
HusûmetHasım olma durumu; hasımlık; düşmanlık; (davada) karşı taraf olma
HusûsatBakımlar; işler; şekiller; yollar; konular; meseleler; maddeler
HususîÖzel; kişiye ait
HüccetSenet; delil; belge
HükkâmHakimler; yargıçlar
Hükmî şahsiyetTüzel kişilik
HükümlüHakkındaki mahkumiyet hükmü kesinleşmiş olan kimse.
HükümsüzlükBir hukuki işlemin, kanunun öngördüğü şekilde yapılamaması veya kanuna aykırı olarak yapılması halinde hukuki sonuç doğurmamasıdır.
Hüsnü ceryanIyi icra etmek
HüsnüniyetIyiniyet
HataYanılma, Yanılgı
Hadd-i MarufMakbul olan had, Emredilen, müsaade edilen hudud
HasletAhlak, nitelik, huy, mizaç
HodbehotKendi kendine, kendi kafasıyla, kendiliğinden, kimseye danışmadan.
HacizvaazEl koyma
Herc ü mercDarmadağınık. Karmakarışık. Allak bullak.
HükemaHakimler, Alimler
HamasetKahramanlık, yiğitlik, cesaret
HalefBir makamda, görevde sonra gelen kişi
HasımDüşman, husumet
HükümözlüYerel mahkeme tarafından hüküm kararı verilmiş ancak hükmü henüz kesinleşmemiş tutuklu
HususiÖzel, özel olarak, kişiye ait olan
HasılOlan, ortaya çıkan, görünen.
HüviyetKimlik
Hâzıkİşinin ehli, usta, Maharetli, becerikli, mahir, Usta doktor, uzman hekim.
HasretmekAdamak, ayırmak, tahsis etmek.
Hukuk Boşluğu: Somut bir olaya uygulanacak hükmün, yazılı ya da yazısız hukukta yer almamasıdır.
HısımlıkEvlenme ya da evlat edinme vasıtasıyla gerçek kişiler arasında oluşan bağdır.
Hilkat garibesi1.Bedeninde doğuştan normal olmayan gariplikler bulunan kimse. 2.Acayip, garip, tuhaf şey.
halazaYere dökülen tohumlardan ertesi yıl hiçbir tarımsal faaliyet olmaksızın kendiliğinden yetişen bitki.
HasretmeÖzgüleme,sınırlama;tahsis etme. Bir şeyin bütününü birine, bir şeye ayarımak
hasbelkaderRastlantı sonucu olarak, tesadüfen. Yazgıdan dolayı
hırsızBaşkasının malını çalan kimse, uğru
HülasaÖzet, fezleke
HarimGirilmesi yabancıya yasak olan, kutsal tutulan, korunulan yer
hissi kablel vukuOlacak bir hadiseyi önceden bilme-görme,hissetme. Önsezi, içine doğma.
HÂKİMMillet adına, yargı yetkisini kullanarak yasaya aykırı davranışlarda veya uyuşulmayan işlerde yasayı yerine getirmekle, adaleti gerçekleştirmekle görevli kimse, yargıç.
Hilaf-ı HakikatGerçeğe, hakikate karşı olan.
HakemTarafların aralarındaki anlaşmazlığı çözmek için yetkili olarak seçtikleri ve üzerinde anlaştıkları kişi, yargıcı
HükümBir dava mahkemesinin hukuksal uyuşmazlığı çözen son kararıdır.
HamilElinde bulunduran, taşıyan gerçek ya da tüzel kişidir.
Hakk-ı hıyarSeçimlik borçlarda seçim hakkı
Hacir altına almak-Hastalık, bunama vb. sebeplerden dolayı davranışlarının nasıl sonuç vereceğini bilemeyen bir kişiyi mahkeme aracılığıyla mal ve mülk yönetimi bakımından kısıtlamak -Medeni Kanun’a göre çeşitli haklarını kullanmaya yetkili olan kişinin bu haklarını mahkeme kararı ile elinden almak, haklarını kullanma bakımından kısıtlamak
hali sabıka ircaeski hâle getirme (bkz. HMK 95. md. vd.)
Hasbi1.Gönüllü olarak ve karşılık beklemeksizin yapılan. 2.Nedeni olmayan, nedensiz.
HünsaErkek ve dişi cinsellik organları kendisinde birlikte bulunan (birey)
HaymatlosHerhangi bir nedenle uyrukluğunu yitirmiş, hiçbir devletin yurttaşı olmayan, yurdu olmayan, yurtsuz (kimse).vatansız
HissikablelvukuÖnsezi
Hiffetİrade Sakatlanması, sonucunda ortaya çıkacak neticeyi öngöremeyip hata yapma, temkinsizlik
HâkimYargıç, yargılama yapan kişi
Hile-i ŞeriyyeŞekil bakımından hukuka uygun bir işlemi vasıta kılarak yasaklanmış bir sonucu elde etmek amacıyla yapılan muamele anlamında fıkıh terimi.
HileBir kimseyi aldatmak, yanıltmak için yapılan oyun, çıkar sağlamak için, değerli bir şeye değersiz bir şey katma.
HAGBHükmün açıklanmasının geri bırakılmasının kısaltması
Hıfzısıhhaİnsan sağlığını korumak için vücûdun ve içinde yaşanan çevrenin sağlık şartlarını inceleyen, buna göre tedbirler alan ve bu çalışmalardan bahseden hekimlik kolu, sağlık koruma, sağlık bilgisi, hijyen.
Hamule SenediTren ile taşımacılıkta kullanılan taşıma belgesi olup malların demiryolu ile taşınmasına ilişkin uluslararası anlaşmadır. Hamule, aslen Arapça bir kelime olup “yük” manasına gelmektedir.
Hava OyunuBir mal fiyatının yükseleceği umuduyla o maldan, sözde ileride teslim alınmak üzere, bir parti satın almak ve vakti geldiğinde bu malın değerine göre fiyat farkını satıcıdan almak veya ödemek şeklinde girişilen bir çeşit talih oyunu.
HİTAMBitim, bitiş, sona eriş, son
hususi esbabı hükümÖzel hüküm sebepleri, kanunda sayılan deliller dışındaki delil yöntemleridir.(HMK m.192)
Iade-i muhakemeYargılamanın yenilenmesi
IaşeYaşatma; besleme; geçinme
IbâreDeyiş; cümle; paragraf; bir bölüm söz
IbhâmKapalı bırakma; açıklamama; belli etmeme; gizli kapaklı tutma
IbkaDevamlı, sürekli kılma; yerinde bırakma
IbraAklanma; temize çıkma; aklama; temize çıkarma Alacaklının, borçlusunda bulunan alacağından tamamen veya kısmen vazgeçmesi
IbrazGösterme; meydana çıkarma; sunma
IbtidaBaşlama; başlangıç; ilkin; en önce; başta
IcâbGerekme; gerek; bir sözleşme için ilk söylenen söz
Icabet etmeUyma
Icabı halDurumun gereği
IcarKiraya verme; kiraya verilme
Icâre-i müecceleSonradan alınacak kira
Icareteynli vakıfIvedili ve süreye bağlı kira sözleşmesi olan vakıf mallar
IcazetIzin; ruhsat, diploma
Icâzet-i lâhikaBir kimsenin izni olmadığı halde,yapıldıktan sonra bir şeyi kabul etmesi ve onaylaması
IcbarZorlamak
Icbar etmeZorlama
IcmâlKısaltma; özetleme; öz; özet genel toplamı
Icra tetkik merciiİcra-İflas dairesinin üzerinde olup, icra-iflas işlemlerinin doğru ve kanuna uygun olup olmadığını denetleyen ve ayrıca kanunun kendisine verdiği dava ve işleri gören özel mahkeme.
IçtihadÖzel görüş; anlayış; kavrayış
IçtimaToplanma; toplantı; bir araya gelme
IçtimaîSosyal; toplumsal
IçtinapKaçınma; çekinme
IdameDevam ettirme; sürdürme
Idâre-i husûsiyyeIl özel idaresi
IfaÖdeme; yerine getirme; bir işi yapma; edim
IfadatSözler
IfadeAnlatma; anlatış; anlatım
IfhamAnlatma; anlatılma; bildirme; bildirilme
IflasBorcunu ödemeyen veya ödemelerini tatil eden borçlu hakkında yapılan takip sonucunda, mahkeme kararı ile tespit ve ilan edilen durum.
IfrağBir durumdan başka bir duruma sokma
IfrazArazinin parçalanması; bölünmesi; parsellere ayırma; araziyi imar açısından uygun parçalara bölme
Ifşasına müeddiAçıklanma gereği
IhaleArtırma veya eksiltme biçimiyle yapılan ve en uygun fiyatı teklif edene (en çok artıran veya eksiltene) işin/malın verildiği sözleşme yöntemi.
IhâtaBir şeyin etrafını çevirme; sarma; kuşatma; etrafı çevrilme; anlayış; geniş bilgi
IhbarHaber verme; bildirme; bildirim
IhdasOrtaya çıkarma; kurma; bir şeyi ilk kez ortaya koyma
IhfaSaklama
Ihkak-ı hakKendiliğinden hak alma
Ihlal etmekZarar vermek; zedelemek; dokunmak; hakkını zedelemek; çiğnemek; bozmak
IhmalDikkatsizlikten ve özensizlikten kaynaklanan kusur; savsaklama; gerekli özeni göstermeme
IhraçÇıkarma; dışarıya mal satma; dış satım
IhrazBenimseme; sahipsiz bir malı sahiplenme
IhtarHatırlatma; dikkati çekme; uyarma; uyarım
IhtarnameBir kimseye, bir hususu yerine getirmesi veya getirmemesi için yapılan yazılı uyarı; hatırlatma belgesi.
IhticâcDelil veya tanık gösterme
IhtilafAnlaşmazlık; uyuşmazlık; çekişme; niza; görüş farklılığı
IhtilatKarışma; katılma; bir araya gelme
IhtimamÖzen; bir şey, iş ya da kişiye özel dikkat gösterme
Ihtirâzi kayıtÇekince; önkoşul; belli hakları kullanma hakkının saklı tutulması
Ihtiva etmekIçermek; kapsamak; içine almak; içinde bulundurmak
Ihtiyar etmekSeçmek; seçme hakkını kullanmak; tercih etmek; yeğlemek
IhtiyarîIsteğe bağlı; seçmeli; istemli
IhtiyatSakınma;
Ihtiyati tedbirDavacının, davasını kazanması durumunda, dava konusu şeye kavuşabilmesi için, davadan önce veya dava sırasında o şeyi garanti altına almasına yarayan önlem.
IhzârHazırlama; huzura getirme;
Ihzaren celbSanığı veya tanığı, kendi arzusu nedeniyle gelmediği için mahkeme önüne hakim kararı ile zorla getirtme
IhzarîHazırlayıcı; yetiştirici; hazırlık niteliğinde olan
Ika etmekYapmak; etmek; oluşturmak
IkâmeYerine koyma; yerine kullanma; dikme;yerine geçme; kaim olma; dava açma
Ikamet etmeBir yerde yerleşme iradesi ve niyetiyle oturma.
IkametgahBir kimsenin yerleşme kast ve niyetiyle oturduğu yer
IkmalTamamlama; bitirme; devamlı olarak yiyecek içecek ve diğer gerekli malzemenin sağlanması
IkrâhKorkutma; bir kimseyi yapmak istediği şeyi yapmamaya, yapmamak istediği şeyi yapmaya korkutarak zorlamak
IkrarSaklamayıp söyleme; bildirme; açıkça söyleme; kabul
IkrazBorç verme; ödünç verme
IktifâYeter bulma; yetinme
IktirânYakın varma; yanına gelme; yaklaşma; ulaşma; erişme
IktisabîKazanma ile ilgili; edinme ile ilgili
IktisadiEkonomik
IktisapKazanma; kazanım; edinme; bir şeyin mülkiyetini elde etme
IktizaGerekme; gerektirme; gereklilik; işe yarama ilâm yargı belgesi; mahkemenin verdiği nihaî (son ) kararın, iki taraftan her birine yöntemine göre verilen onamlı örnekleri; mahkeme kararı örneği (sureti)
I’lâmâtBir davanın mahkemece nasıl bir hükme bağlandığını gösteren resmi vesikalar; kararı bildiren belge
Ilamlı icra takibiPara veya paradan başka bir şey içeren konularda, önce bir mahkeme ilamı alınıp, ilamlara özgü icra takibi yapılması.
Ilamsız icra takibiElinde bir mahkeme ilamı bulunmayan veya bulunmasına rağmen ilamlı icra yoluna başvurmayan kişilerin, alacaklarını elde etmek için başvurdukları icra yolu.
Ila-nihâyeSonuna kadar
IlgaOrtadan kaldırma; yürürlükten kalkma; hükümden düşürme; geçersizleştirme
IlletHastalık; sakatlık; bozukluk; neden; sebep
Illiyet bağıNedensellik bağı; bir neden ile ortaya çıkan sonuç arasındaki ilişki
IlmîBilimsel
Ilmi içtihatlerHukuk bilginlerinin hukuki sorunlarda ileri sunmuş oldukları görüş, düşünce ve kanaatlerdir.
IlmühaberBelge; birinin herhangi bir durumunu (örneğin ikametgahını) gösteren durum belgesi
IltibâsKarıştırılma; benzeşim; karışıklık
IltihâkKatılma; karışma
IltisâkYapışma; bitişme; kavuşma
IltizamKendi için gerekli sayma; gerektirme
Iltizami muameleBir kimsenin malvarlığının aktifinde yer alan kalemlere dokunmaksızın, yalnızca pasifini artıran bir işlem yapması; taahhüt işlemi; borçlandırıcı işlem;
IlzâmSusturma; bağlama
ImâlYapma; yapılma; meydana getirme
ImârBayındırlık; bayındır duruma getirme; geliştirme
ImdiBuna göre; şu halde; o halde
ImhaYok etme; ortadan kaldırma; mahvetme
ImhâlMühlet verilmesi; süre verilmesi; erteleme; yeni bir önel tanıma
ImlâDoldurma; doldurulma; yazdırma; yazdırılma; bir dilin cümlelerini, kelimelerini doğru yazma bilgisi
ImtinaKaçınma; çekinme
ImtisâlGerekeni yapma; bir örneğe göre hareket etme; alınan emre boyun eğme
ImtiyazAyrıcalık; farklılık
InbiâsGönderilme; meydana çıkma; ileri gelme
Ind-el-hâceLâzım olduğu; gerektiği zaman
Ind-ettemyizTemyiz sonunda; temyiz olunduğunda
IndindeYanında
InfâkBeslemek; geçindirmek; nafakalandırmak
InfisahOrtadan kalkma; dağılma; fesholma.
InfisâhFesh olunma; bozulma; hükümsüz kalma; dağılma; kendiliğinden ortadan kalkma
InhisarTekel; monopol; alımın veya satımın tek bir elde toplanması
In’ikadBağlama; kurulma; toplanma
InkılâpDeğişme; bir halden başka bir hale dönme; devrim
InkıtaKesilme; kesinti; ara verme
InkıyâdBoyun eğme; kendini teslim etme
InkisâmTaksim olma; parçalanma; bölünme; ayrılma
InkişafAçılma; gelişme; gelişim; açınım
InkizaBitim; sona erme
InsicâmBir düzeye gitme; düzgün söz; düzgünlük; tutarlık
InşâîInşaya, yapıya ait
Inşaî hakYenilik doğuran hak; bir hukuki durumun ortadan kaldırılması, değiştirilmesi veya yeni bir hukuki durumun yaratılması için kişinin kullandığı hak
IntacSonuç verme; nitelendirilme; sonuçlandırılma; bitirme
IntifaYararlanma; bir şeyden istifade etme
Intifa hakkıYararlanma hakkı; başkasına ait bir malda, kullanma ve ürünlerinden yararlanma yetkilerine sahip olmayı içeren irtifak hakkı çeşidi
IntihâbSeçme; seçilme; seçim
IntikalBir mal üzerindeki tasarruf hakkının, kanun ile belli kimselere geçmesi
IntizâmDüzgünlük; çeki düzen; düzenlilik
IntizârBekleme; beklenilme; gözleme; gözlenilme
InzibâtYolunda olma; genel emniyetin yolunda olması; sıkı düzen
InzimâmEklenme; katılma; ilave
IphamBelirsizlik
IpkaKalma; yerinde bırakma; görevinde bırakma; yenileme
IpotekHak sahibine, alacağını, bir taşınmaz malın değerinden elde etme yetkisini veren sınırlı bir ayni hak.
Ipotek akit tablosuİpoteğin kurulması sırasında tapu memuru tarafından düzenlenen ve ipoteğin durumunu gösteren resmi senet.
Ipotek belgesiTapu sicil müdürlüğü tarafından verilen ve ipotek akit tablosunun özetini içeren belge.
Ipotekli borç SenediTaşınmaz rehni ile güvence altına alınmış kişisel bir hak nedeniyle, yetkili tapu görevlilerince ilgili taşınmaza değer biçilerek, taşınmaz değerinin bağlandığı (sürümünün kolaylaştırıldığı) kıymetli evrak.
IptalHukuk kurallarına aykırı biçimde yapılmışbir idari işlemin yargı organının kararıyla ortadan kaldırılmasıdır
IraeTayin etme; gösterme
Irae edilmekGösterilmek
IrasYapma; etme; birine (zarar) verme, sebep olma
Irat SenediBir alacak nedeniyle üzerinde gayrimenkul mükellefiyeti kurulan bir taşınmazın değerinin, taşınmazdan ödenmesi gerekli bir para borcu biçiminde bağımsızlaştırılarak, sürümünü artırmak için bağlandığı kıymetli evrak.
IrcaEski duruma çevirme; geri döndürme; indirgeme
Irca olunmaEski duruma getirme; çevirme; döndürme
IrsenIrs yoluyla; miras yoluyla (geçerek)
IrtibatBağlantı; ilişki; ilgili olma
IrtifakHacet talep etme; ihtiyaç duyma; yükümlenim
Irtifak haklarıBir taşınmaz üzerinde, bir kullanma ve yararlanmaya rıza göstermeyi veya mülkiyete özgü bazı hakların kullanılmasından kaçınmayı gerektiren ve diğer bir taşınmaz veya kişi yararına ayni hak olarak tesis edilen hukuki işlem.
Is’afYerine getirme
IsâlVardırma; vardırılma; ulaştırma; ulaştırılma
IsbâtŞahit ve delil göstererek doğrusunu ortaya çıkarma
Iskan ruhsatıBir binada oturulabilmesi için, yapının tamamlanmasından sonra ve İmar Kanunu’na göre, o yapının kullanılabileceğine ilişkin olarak verilen belge.
IskatDüşürme; hükümden düşürme; yok etme; iptal
IslahDüzeltme; davada tarafça düzeltme; iyileştirme; iyi bir hale getirme
IslahâtDüzeltme veya iyileştirme işleri
IsnadBir şeyi veya bir işi, birisi için yaptı diyebilme; bir şeye dayandırma; yükleme
IstılâhTerim
IstianeYardım isteme
IsticarKira ile tutma; kiralama
IsticvapSorguya çekme; sorguya çekilme
IstidaDilekçe; arzuhal; emanet bırakma; himaye (korunma) talep etme
Isti’dâdKabiliyet; akıllılık; anlayış; yetenek
IstidlâlBir kanıta dayanarak, bir nesneden sonuç çıkarma; kanıt ile anlama
Istifaİsteğe bağlı olarak bir görevden ayrılma.
IstifadeYararlanma; faydalanma
IstiglâlIpotek; ev, dükkân, tarla ve bunlara benzer taşınmazların geliri, karşılık gösterilerek rehine koyma
IstihapYanına almak
IstihdâfHedef tutma; amaç edinme; amaçlama
IstihdâmHizmete kabul etme; kullanma; çalıştırma
IstihkakHak istemek; hak ediş; bir şey üzerinde hak iddiasında bulunma
Istihkak davasıTaşınır veya taşınmaz bir mal üzerinde mülkiyet veya diğer bir aynî hak iddiasında bulunmayı konu alan dava
IstihlâkTüketim; kullanarak bitirme
IstihrâçÇıkarma; çıkarılma; netice çıkarma; anlam çıkarma; anlama
IstihsalÜretim; üretme; elde etme
IstikrazBorç alma; ödünç alma
IstilzâmGerektirmek
IstimâDavada dinleme; yargıcın duruşmada iki taraf veya vekillerinin sözlü olarak ileri sürdükleri sav ve savunmaları ile,tanık ve bilirkişinin beyanlarını dinlemesi
IstimâlKullanma
IstimvalIlgililerin rızası olmasa bile yasa gereğince ve değer pahası karşılığında kişilerin mallarına el konulması
IstinaDayanak; dayanma
IstinadDayanma; senet, delil sayma
Istinâd etmekDayanmak; bir şeyi dayanak(mesned) olarak almak
IstinkâfÇekimser kalma; çekinme; geri durma; sakınma
IstinsahSuret çıkarma
IstirdâdGeri alma; alınma; geri isteme
IstisnaAyrı tutma; kural dışı sayma
Istisna sözleşmesiYüklenicinin (müteahhidin), ücret karşılığında, iş sahibi için eser ortaya çıkarmayı borçlandığı sözleşme; eser sözleşmesi.
Iş’ârBildirme; yazı ile bildirme; gösterme
IşgalTapu kütüğüne göre sahipsiz mal durumuna geldiği anlaşılan taşınmaz malları edinme yolu.
IşhâdŞahit getirme; tanıklık ettirme; tanık gösterme
IşkâlZorlaştırma; güçleştirme
IştigalMeşgul olma; bir işle uğraşma
IştirâAlım hakkı; satın alma hakkı; hak sahibine istediği zamanda bir şeyin malikinden, o şeyin mülkiyetinin kendisine kararlaştırılan bedel karşılığında devrini isteme yetkisi veren hak
Iştira hakkıHak sahibine, istediği zamanda, bir malın malik
IştirâkKatılma; ortak olma; ortaklık
Iştirak halinde mülkiyetKanundan veya sözleşmeden ötürü birbirlerine ortaklık bağı ile bağlı bulunan kimselerin, bu ortaklıkları nedeniyle bir malın mülkiyetine elbirliğiyle sahip oldukları ve her birinin hakkının, o malın tamamını kapsadığı mülkiyet biçimi.
ItaVerme; ödeme
ItfaSöndürme; ödeme; bir borcu, ödeme, takas, af gibi bir sebeple kapatma; sona erdirme
ItlâkSalıverme; koyuverme; boşamak; demek; denilmek; tabir
ItmamTamamlama
IttibaUyma; itaat etme
IttihâdBir olma; birleşme; birlik
IttihâzEdinme; edinilme; kabul etme; sayma; tutma; alma
IttisâlBitişme; kavuşma; yakınlık
IvazKarşılık; bedel; eder; karşı bedel; mukabil eda; fiyat
Ivazlı akitIki tarafa borç yükleyen sözleşme
Ivazsız akitTek tarafa borç yükleyen sözleşme
IzaaKaybetme; yitirme
IzafeZammetmek; katmak; karıştırmak
IzaleGiderme; giderilme
Izale-i şüyuuHerhangi bir malın kendisinin veya satılarak bedelinin paylaştırılması suretiyle, bu mal üzerindeki ortaklığın (paydaşlığın) giderilmesi.
IzhârAçıklama
IzrarZarar verme; zarara sokma.
IztırârZorunluluk; çaresizlik.
Iztırar haliKişinin açlık,susuzluk hali nedeniyle yada mevcut bir tehlike nedeniyle;üçüncü kişiye verdiği zarardan dolayı sorumluluk durumuna ilişkin hukuki konumu. BK.mad.52/;765 s.TCK.mad.49/3; TMK.mad.753
ibkakalmış, bırakılmış
icazetMüsaade, ruhsat, mümeyyiz küçüklerin kendiliklerinden yaptıkları borçlandırıcı işlemleri velî veya vasîlerince sonradan verilen izin, müsaade.
ikrazBorç verme ;ödünç verme.
ittihaz etmekSaymak, tutmak, … olarak görmek.
IlkaKoymak, birakmak. Terk etmek, Öne atmak
ithamSuçlama, Suçlu görme.
ittihamSuç altında bulunmak, Suçlamak. Töhmet altında olmak, Suçlandırmak.
iftikarYoksulluğunu, fakirliğini açığa vurmak
ihtizazTitreşme, titreşim.
irtikâbBekleme, gözleme. Bir işe girişmek
islahTaraflardan birisinin davada yapmış olduğu bir usul işlemini kısmen veya tamamen düzeltmesidir.
irtikâpKötü iş yapma, kötülük etme. Yalan söyleme, hile yapma.
iltimasKayırma, ayrıcalık gösterme
ilânihayeSonsuza değin, sonsuza kadar
ihtisarenKısaca, özet halinde
iptidaBaşlangıç, ilk
istişare etmekDanışmak
ikrahKorkutma, tiksinme, iğrenme
isticvap nameYapılan sorgulamanın yazıldığı kağıt
ilhakKendine bağlama, kendine takma
indelhaceİhtiyaca binaen, ihtiyaca göre
intihalAşırma, bilgi hırsızlığı
ihtiyariİsteğe bağlı, seçmeli olan
inhisariKendi başına, tekelli
işmamHafif olarak duyurmak, koklatmak. Hissettirmek
ilanihayeSonsuza kadar.
irtikapmenfaat sağlama
Isdar etmekÇıkarmak
icbarZorlama, zorunda bırakma, zorla bir işi yaptırma.
iğfal etmekAldatmak, kandırmak, baştan çıkarmak
iktibas1.Ödünç alma. Alıntı. 2.Yabancı hukukun tamamen ya da bazı kanunlarının olduğu gibi veya değiştirilerek kabulüdür. Benimsenen hukukun, benimseyen ülke tarafından istenerek gönüllülük esasına dayalı, bilinçli olarak seçimi ve aktarılmasıdır.
intizamDüzenli, düzgün olma.Düzen, çekidüzen
ihyaYeniden canlandırma, çok iyi duruma getirme,geliştirme, güçlendirme.
illiyet rabıtasınedensellik bağı
iğfal kabiliyetialdatma,kandırma yeteneği
izale’i şüyuherhangi bir ortak malın ortaklar arasında paylaşılamaması sonucunda mahkeme yolu ile satılması ve paylaşılmasıdır. Paydaşlığın giderilmesi de denilebilir.
imhal etmekMehil vermek, Süre vermek, Sonraya bırakmak
istifhamSoru;
insicambir düzeye gitme; düzgün söz; düzgünlük; tutarlılık
imhalMühlet verilmesi,süre verilmesi, erteleme.
istizanbir şeyi yapmak için izin alma, izin isteme, yetki isteme
iftirabir kimseye gerçek olmayan, olumsuz bir durumu, bir suçu, amaçlı olarak, bilerek yükleme
ifşa etmekAfişe etmek , ortaya çıkarmak, ilan etmek , yaymak…
infazBir kararı, bir yargıyı yerine getirme, uygulama, yürütüm. Yargı sonunda verilen kararın uygulanması
iaşeyedirip , icirme , besleme bakma
ivediAcele , çabucak…
istimlakKamulaştırma,
itiyatAlışkanlık, Huy
isnatBir düşünceyi, bir konuyu bir kişi veya sebebe dayandırma, yükleme, atfetme
iddianameCeza yargılamasında, hazırlık soruşturmasının kamu davasının açılması için yeterli düzeye eriştiğinin anlaşılması üzerine savcının dava açtığını bildiren yazılı belge.
icmalözet
istinabeDavanın görülmekte olduğu mahkemeye gönderilmek üzere başka bir yerde bulunan bir tanığın, tanığın bulnduğu yerde ki mahkeme tarafından ifadesinin alınması
istida1.Dilekçe, arzuhâl. 2.Emanet bırakma , himaye talep etme.
Iztırarzorunluluk, çaresizlik, mecburiyet
istihlakTüketim
iltisakKavuşma, bitişme, birleşme, bağlantı
istihzaalay, ironi
iade-i mahkemeMahkeme tarafından verilerek kesinleşen bir hükümle ilgili olarak, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda belirlenen hallerde (CMK md.311) hükümlü lehine veya aleyhine olarak yeniden yargılama yapılmasına “yargılamanın yenilenmesi” veya “iade-i muhakeme” denilmektedir.
işbuBu, özellikle bu, tam olarak bu.
istikşafAraştırma
ittihazkabullenmek
ideDüşünce, fikir.
ikale sözleşmesiBozma sözleşmesi, işçi ve işveren arasında iş sözleşmesinin karşılıklı anlaşma ile sona erdirilmesi
ikrahKorkutma
icapöneri, teklif
iddet – iddet müddetiTürk Medeni Kanunu’na göre boşanan kadının tekrar evlenmesi için beklemesi gereken üç yüz günlük süre.
Ittıla EtmekÖğrenmek, haberdar olmak.
Islah Etmek(bir şeyi) daha iyi bir duruma getirmek, düzeltmek, iyileştirmek.
izahtan varesteAçıklanmaya gerek olmayan, apaçık ortada olan.
iradi1.Dışsal bir zorlama olmaksızın, kişilerin iradeleri sonucu olarak ortaya çıkan 2.İradeli, istençli 3.(Osmanlı Dönemi) iradeden gelmiş. Konulmuş, yerleştirilmiş
iddet müddetiBekleme süresi. Türk Medeni Kanunu’na göre boşanan kadının tekrar evlenmesi için beklemesi gereken üç yüz günlük süre.
ihtilâsNitelikli zimmet anlamına gelmekte olup zimmetin hile ya da aldatıcı bir yöntem ile gerçekleştirildiği durumlardır
istinaden(bir görüşe, gerekçeye) dayanarak, güvenerek, dayanılarak, dayandırarak.
ibranameİki taraf arasında herhangi bir alacak ya da verecek olmadığını ve tarafların bu konuda hak talep etmediğini gösteren belge
istivcapBir tarafın kendi aleyhine olan belli bir vakıa hakkında mahkeme tarafından dinlenmesi anlamına gelmekte olup, davanın aydınlatılmasına katkıda bulunan bir usul işlemidir.
isticvabBir tarafın kendi aleyhine olan belli bir veya birkaç vakıa hakkında mahkeme/hakim tarafından sorguya çekilmesi (dinlenmesi) demektir.
iktiham(Bir zorluğu) giderme, kaldırma, yenme; (olumsuz bir duruma) dayanma, katlanma
İadeGeri verme; geri çevirme; eski duruma getirme
İade-i MuhakemeMuhakemenin iadesi.
İbraBir kimsenin zimmetini haktan beri kılmaktır ki, iki kısımdır : biri ibra-i iskat, diğeri ibra-i istifadır.
İbrazTicari senetler muamelelerinde senedi, hamilin muhataba veya borçluya göstererek kabulünü veya tediyesini istemesine denir.
İcapİnşayı tasarruf için iptida söylenilen sözdür ki tasarruf onunla ispat olunur.
İcarKira
İcmâlÖzet, kısaltma, yorum
İcraBir mahkemenin ilamının veya idari bir kararın hükmünün yerne getirmek demektir.
İcra Vekilleri HeyetiBakanlar Kurulu
İctimaToplantı, toplanmak, biraraya gelmek
İçtihatHerhangi bir hukuki mesele hakkında hukuk alimlerinin fikir ve mütalâalarıdır.
İddianameSoruşturma sonunda savcının topladığı delilleri, şüphelilerin cezalandırılmasını talep ettiği kanun hükümlerini ve bu hükümlerde yer alan karşılıklarını, gerekçeleri ve kurduğu illiyet bağı ile birlikte izah-talep ettiği metin.
İfaYerine getirme
İfa EtmekYapmış olmak, yerine getirmek
İfratHerhangi bir konuda aşırı gitme, aşırılık
İfrazAyırmak, tefrik etmek.
İfsatKarışıklık, düzeni bozma
İfşaAçığa çıkarma, açığa vurma.
İhrazKazanmak, elde etmek.
İhsas.Kapalıca anlatım, hissettiriş.
İhsas-ı Rey1- Tarafını belli etmek 2- Hakimin devam etmekte olan davaya ilişkin görüşünü ( kararını ) belli ederek davanın seyrini etkilemesidir.
İhticaca Salih OlmakYazılı bir belegenin delil olabilme gücüne sahip olması.
İhtilafAnlaşmazlık, çekişme. Aykırılık. Söz, tutum, durum ve davranışlarda birbirine aykırı ve muhalif olma. Çelişki.
İhtilatKatılma, başkalarıyla ilişkilerde bulunma, haberdar yaşam.
İhtiraBilimsel buluşlar üzerindeki haklar
İhtirazi KayıtMuayyen hakları kullanmak hususunda serbestisini muhafaza etmek isteyen tarafın bu hususta vaki beyanıdır.
İhtiyati HacizRehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir borcun alacaklısının, borçlunun elinde veya üçüncü şahısta olan menkul ve gayrimenkul mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilmesidir.
İhzarHazır bulundurma, hazır hale getirme. Duruşmalarda hâkim önünde hazır bulundurma.
İkaleBir hukuki muamelenin vücut verdiği bir vaziyeti, ikinci bir hukuki muamele ile eski haline getirmek demektir.
İkametgâhMesken, konut, ikâmet edilen yer. Bir kimsenin yerleşmek niyetiyle oturduğu yer. Herkesin bir tek ikâmetgâhı vardır. Tüzelkişilerin bazen birden çok ikâmetgâhı bulunabilmektedir.
İkmalEksik malzemenin tamamlanması,temin edilmesi.
İkrarAleyhine hukuki neticeler husule getirebilen maddi veya hukuki bir vakıanın doğruluğunu tasdiktir.
İktisapBir şeyin mülkiyetini elde etmek demektir.
İktisat VekâletiEkonomi Bakanlığı
İktizâGerek;lüzüm.
İlamBir davanın mahkemece nasıl bir hükme bağlandığını gösteren resmi vesikalar; kararı bildiren belge.
İlgaKanun, tüzük veya yönetmeliklerin yeni bir kanun, tüzük veya yönetmelikle yürürlükten kaldırılmasıdır.
İlliyet bağıNedensellik bağı; bir neden ile ortaya çıkan sonuç arasındaki ilişki.
İltibasKaristirilma; benzeşim; karışıklık.
İltihakBaşka devletler tarafından imza edilmiş bulunan bir muahedeye iştirak etmek isteyen diğer bir devletin müracaat ettiği hukuki muameleye denir.
İlzamBir şeyi lazım kılmak.
İmtiyazFarklılık, ayrıcalık.
İnfazGereğini yapma;yerine getirme; icra etme
İnfisahAkdin kendiliğinden ortadan kalkmasıdır.
İnkılâpDevlet eliyle memleketin içtimai hayatının ve müesseselerinin makul ve ölçülü metotlar ile köklü bir surette yenileştirilmesi.
İntifa hakkıBaşkasına ait bir maldan yararlanma, başkasına ait bir malı kullanma hakkı.
İntihabSeçme,seçilme,seçim.
İptidai itirazIlk itiraz
İrad SenediBir alacak nedeniyle üzerinde gayrimenkul mükellefiyeti kurulan bir taşınmazın değerinin, taşınmazdan ödenmesi gerekli bir para borcu biçiminde bağımsızlaştırılarak, sürümünü artırmak için bağlandığı kıymetli evrak.
İrtifakMevcut bir mal üzerinde kullanma hakkı.
İrtihanRehin olarak alma, alınma.
İsticvapSorguya çekme.
İstihkakKazanılan şey, hakedilen.
İstihkak davasıTaşınır veya taşınmaz bir mal üzerinde mülkiyet veya diğer bir ayni hak iddiasında bulunmayı konu alan dava.
İstikakİspat davası
İstikrazÖdünç alma, borç alma.
İstiktaptarafı sorguya çeken yargıcın yeteri kadar ikna olmaması durumunda,senedi imza ettiği iddia olunan tarafa yazı yazdırması,imza attırması; yargıç, istiktap yoluyla elde edilen imza ile elde bulunan imzayı karşılaştırır ve ikna olmaya çalışır
İstimaDavada dinleme,yargıcın duruşmada iki taraf veya vekillerinin sözlü olarak ileri sürdükleri sav ve savunmaları ile tanık ve bilirkişinin beyanlarını dinlenmesi
İstimlâkKamulaştırma; kamu kurum ve kuruluşlarınca kamu yararı kararına dayanılarak özel mülkiyete konu taşınmazların bedeli peşin ödenerek alınması
İstimvalDevletin,olağanüstü durumlarda ilgililerin rızası olmasa bile yasa gereğince ve değer pahası karşılığında kişilerin elindeki mallara el koyması
İstinabeDosyanın görülmekte olduğu mahkemeye gönderilmek için başka bir yerde bulunan bir tanığın oradaki mahkeme tarafından ifadesinin alınması.
İstinkafSakınmak
İstirdatGeri almak.
İstisnaAyrı tutma; kural dışı sayma.
İstisna AkdiYüklenicinin (müteahhidin), ücret karşılığında, iş sahibi için eser ortaya çıkarmayı borçlandığı sözleşme; eser sözleşmesi.
İstizahAçıklama istemek
İştira(iştirâ) – alım hakkı; satın alma hakkı; hak sahibine istediği zamanda bir şeyin malikinden, o şeyin mülkiyetinin kendisine kararlaştırılan bedel karşılığında devrini isteme yetkisi veren hak
İştirak halinde mülkiyetKanundan veya sözleşmeden ötürü birbirlerine ortaklık bağı ile bağlı bulunan kimselerin, bu ortaklıkları nedeniyle bir malın mülkiyetine elbirliğiyle sahip oldukları ve her birinin hakkının, o malın tamamını kapsadığı mülkiyet biçimi
İtfaÖdeme
İtiyadiTekrarlanan, Alışkanlık haline gelen
İttisâlbitişme; kavuşma; yakınlık. “
İvazsız akittek tarafa borç yükleyen sözleşme
İvediAcele
İzale i ŞüyuOrtaklığın giderilmesi davası
İzale-i şuyuOrtaklığın giderilmesi,ortaklığa son verme
İzdivacEvlenme
İtikafBir yere çekilip ibadet etmek.
İrtihalGöçme, ölme
İstimrarSürüp gitme, süreklilik.
İhtisasUzmanlık, uzmanlaşma.
İta AmiriSatın alımlarda ihale ve ödeme onayı için imza yetkisine haiz kamu görevlisi
İstinadenBir görüşe, bir düşünceye dayanarak, güvenerek.
İhtivaİçine alma, içinde bulundurma, içerme
İş’arYazı ile haber vermek. Anlatmak, bildirmek.
İbranameAklama belgesi
İstinafTemerrüte düşen borçlunun borcun muaccel olması anından borcun ifasina kadar geçen zamandaki faiz.
İntihalAşırma (hırsızlık), başkasına ait düşünce, görüş, bilimsel eser, yazı ve dizelerin, kaynak gösterilmeden kendisine aitmiş gibi gösterilmesi.
İntifak HakkıBir eşyayı sadece kullanma ve ondan yararlanma yetkisi sağlayan ayni haktır.
İkrahBir kimseyi yapmak istediği şeyi yapmamaya, yapmamak istediği şeyi yapmaya korkutarak zorlamak
İka etmekgenetik olarak insan ırkının ıslahı bilimiYapmak,etmek,oluşturmak.
İKTİBASÖdünç alma. Alıntı.
İntaçSona erdirme, bitirme
İstihlafMirasçı murisin haklarını ve borçlarını istihlaf eder. ( ardıl (halef) olma. )
İstinafbir işe yeniden başlamak, Dava mahkemeleri ile Temyiz Mahkemesi arasındaki bir derece yüksek mahkemeye verilen isim.
İştibahŞüphelenme,şüphe,kuşkulanma:kuşku
İtiyadi suçlukasıtlı bir suçun temel şeklini ya da daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekillerini bir yıl içinde ve farklı zamanlarda ikiden fazla işleyen kişi
İktibasÖdünç alma, ödünç alınan şey, alıntı
İstihsalÜretim; üretme; elde etme
İkrazatBorç verme, Borçlar.
İsnatBir düşünceyi, bir konuyu bir kişi veya sebebe dayandırma, yükleme, atfetme. Karacılık, iftira.
İsnadBir şeyi veya bir işi, birisi için yaptı diyebilme, bir şeye dayandırma, yükleme.
İltisakKavuşma, birleşme, bitişme.
İLAMATBir davanın mahkemece nasıl bir hükme bağlandığını gösteren resmi vesikalar.
İrtikapKötü iş yapma, kötülük etme Yiyicilik. Yalan söyleme, hile yapma.
İLMÜHABERBirinin yer,hal,medeni durum vb şeylerini gösteren resmi belge. Bir şeyin teslim alındığını gösteren belge,alındı kağıdı
İstinaf Mahkemesiİstinaf, Arapça kökenli bir kelime olup,İstinaf Mahkemesi Yargıtay ile ilk derece mahkemeleri arasında olan yargısal denetimin adıdır.
İddiaİleri sürülerek savunulan düşünce, sav.
İstinadenBir görüşe, gerekçeye dayanarak, güvenerek, dayanılarak, dayandırarak.
İşarYazı ile bildirme.Yazı ile haber vermek. Anlatmak, bildirmek.
İstizagHerhangi bir konuda açıklayıcı bilgi isteme, bir sorunun açıklanmasını isteme.
İmtiyazBaşkalarına tanınmayan özel, kişisel hak veya şart, ayrıcalık
İstiktabSöyleyip yazdırma, yazısını kontrol etmek için bir kimseye bir kaç satır yazı yazdırma.
İşkalGüçleştirme,zorlaştırma, çetinleştirme,müşkilleştirme
İnhaBirini resmi bir göreve atamaya ya da bir üst aşamaya getirmeye ilişkin, ilgili makama yazılmış öneri yazısı.
İcbarZorlama
İnhisarTekel
İstişareDanışma
İbateBir yerde barındırma
İhtirazi KayıtTaraflardan birinin sözleşmelerin ya da uluslararası anlaşmaların bir maddesine çekince koyması, ihtirazi kayıt koyduğu konuda/maddede bir takım haklarını saklı tutması ya da şarta bağlaması şeklinde kendini gösteren şart
İzinsiz definÖlen kimsenin yasa dışı gömülmesi işlemi. İlgili yer Mezarlıklar Müdürlüğünde kayıt yapılmadan ve yine bu kurumdan izin alınmadan yapılan defin işlemidir.
İstikşafiKeşif, tanıma amaçlı görüşme
İkaYapma, etme.
İnsiyakİçgüdü
İçtimaiToplumsal
İlticasığınma
İntibakBir durum ya da çevreye uyma, uyum; uyarlama, uyarlanma.
İntişar etmekYayılmak, çıkmak, yayımlanmak.
İltisakKavuşma, bitişme, birleşme
İKBALYüksek bir makama ya da iyi bir duruma erişme
İstirdadbir şeyi sahibine iade etmek ve geri ödemek
İktifaYetinme
İstinaf Kanun Yoluİstinaf kanun yolu, ilk derece mahkemesi ile temyiz incelemesi arasında, ikinci derece bir denetim mekanizması ve kanun yoludur.
İNTİFA HAKKIBaşkasına ait taşınır ya da taşınmaz bir mal, bir hak ya da belirli bir mal varlığı üzerinde belirli bir kişiye tam yararlanma imkanı tanıyan bir irtifak hakkıdır.
İstinabeBir mahkemenin kendi yargı çevresi dışında ifa edilecek bir iş için bir başka mahkemeden iş yahut işlemin ifası isteminde bulunması
İzaleGiderme, sona erdirme
İstizahHerhangi bir durumla, sorunla ilgili olarak açıklayıcı bilgiler isteme.
İkale Sözleşmesiİşçi ve işverenin aralarında karşılıklı olarak yapacakları bir anlaşmayla iş akdine her zaman sona erdirebildikleri sözleşmeye denir
İkmalen Vergi Tarhıİkmalen vergi tarhı, her ne şekilde olursa olsun bir vergi tarh edildikten sonra bu vergiye müteallik olarak meydana çıkan ve defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak miktarı tespit olunan bir matrah veya matrah farkı üzerinden alınacak verginin tarh edilmesidir.
İnfial uyandırmakKızgınlığa yol açmak, öfke yaratmak
İntibakBir duruma, bir ortama ya da çevreye uyma, alışma.
İstikşafAslını anlamaya çalışma, keşfe çalışma, keşif çalışması yapma
İçtimaToplanma,bir araya gelme, toplantı
İhtarnameBir kişinin ya da kurumun hukuki boyutu olan durumlar için kanunlara, sözleşmelere ya da gelenek ve göreneklere dayanarak ilgili tarafa yazılı olarak hak ve taleplerini bildirmesi
İnikadAkdin kuruluşunu ve hukukî varlık kazanmasını ifade eden İslâm hukuku terimi
İmhalMühlet vermek
İyi niyetli 3. kişiBir hakkın kazanılmasında iyi niyeti hukuk düzeni tarafından korunan kişidir
İştirakOrtaklık, ortak olma, paydaşlık.
İvazlı İktisapBir malın mülkiyetinin veya bir menkul değerin, bir kişiden bir başka kişiye, karşılığında herhangi bir bedel (ivaz) sağlanmadan veya öngörülmeden, geçirilmesidir.
İta AmiriÖdemeye yetkili görevli
İtidalÖlçülülük; aşırı olmama; orta olma; ılımlılık
İmzaKendi ismini veya kendine ait bir işareti, kendisinin kabullenerek yazması.
İntizarBekleme, gözleme
İştirak NafakasıVelayeti kendisine verilmeyen eş aleyhine, ergin olmayan çocuk lehine herhangi bir talep olmaksızın da hâkim tarafından hükmedilen nafaka türüdür. Bu nafaka türünde eşlerin kusur durumunun hiçbir önemi yoktur. Bu nafaka türündeki amaç ergin olmayan çocuğun yetiştirilmesi, sağlık barınma, eğitim vs. giderlerine velayet kendisine verilmeyen eşin mali gücü oranında katılmasını sağlamaktır.
İhtarUyarı, uyarma, bir şeyi birine anımsatma
İtlafÖldürerek ortadan kaldırma, yok etme, öldürme
İTİZARKusurunu beyan edip af dileme
İkaleİbraname bir borcun sona ermesi anlamına gelirken; ikale, borcu doğuran hukuki işlemin sona erdirilmesi, eş deyişle, iş akdinin sonlandırılmasına karşılık gelmektedir.
İhtirazi kayıt1.Çekinme, sakınma, çekince 2.Belli hakların kullanma hakkının saklı tutulması
İşbuBu, özellikle bu.
İhtiyati HacizBir para alacağının zamanında ödenmesinin garanti altına alınması amacıyla, mahkeme kararı ile borçlunun mallarına önceden, geçici olarak el konulmasıdır
İvazsız tasarrufHerhangi bir karşılık alınmadan yapılan bir hukuki işlemlerdir. Borçlu tarafın herhangi bir kazanımı olmadan alacağından feragat etmesini, miras hissesinden vazgeçmesini veya bir mal vermeyi söz vermesi ivazsız tasarrufa örnek teşkil eder .
KaanîKanaat eden; yeter bulup fazlasını istemeyen; inanmış; kanmış
KaasırZorla işleten; kısa
KabilKabul eden; kabul edici; olan; olabilir
Kabl-el-işgalIşgalden önce
Kabulİcabın karşı tarafça olumlu biçimde cevaplandırılması.
KabzAlma; elde tutma; edinme
KabzeylemekAlmak; elde tutmak; edinmek
KadastroArazilerin,arsaların yerini, alanını, sınırlarını ve sahiplerini belirtip plana bağlama işi;
KadîmÇok eski zaman; eski
Kadri marufTakdir edilen miktar.
Kadük olmaDeğer yitimi.
KâffeHep; bütün; cümle
KâfiYeter; yeterli
KagirTaş veya tuğladan imal edilmiş yapı; kargir.
KaideKural; usul; ilke; prensip; esas; temel;yol; taban; ayaklık
KaimBaşka bir şeyin ya da kişinin yerine geçen
KâimBaşka bir şeyin ya da kişinin yerine geçen.
KaimeKağıt para
Kal’Koparma; sökme; çıkarma; çıkarılma; temelinden çekip alma
KalbetmeDeğiştirme; çevirme
Kambiyo senetleriPoliçe, çek ve bonodan ibarettir.
Kambiyo taahhüdüTicari bir senet üzerine imza koymak suretiyle doğan soyut borç.
Kamu düzeniBir ülkedeki kurum ve kuralların, devletin güvenliğini, kamu hizmetlerinin iyi işlemesini ve bireyler arasındaki ilişkilerde huzuru, hukuk ve ahlak kurallarına uygunluğu sağlamasıyla oluşan düzen.
Kamu hacziDevletin, Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi, resim, harç ve bunlara bağlı ceza, faiz ve zamlar ile kamu hizmetleri uygulamasından doğan ve ödenmeyen alacakları nedeniyle, borçlu durumundaki kişilerin mal ve haklarına el koyması.
Kamu haklarıŞahıslar ile devlet arasındaki ilişkiyi düzenleyen hukuk kurallarından, yani kamu hukukundan doğan haklardır.
Kamu hizmetiDevlet veya diğer kamu tüzel kişileri tarafından veya bunların gözetimi ve denetimi altındaki diğer kişilerce, kamunun genel ve ortak gereksinimlerini sağlamaya yönelik olarak sürdürülen faaliyetler.
Kamu hukukuDevletin örgütlenmesi, faaliyetleri, yetki ve görevleri ile devletle kişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk dalı.
Kamu mallarıÖzel mülkiyete konu olamayan ve doğrudan doğruya kamunun (halkın) yararlanmasına ayrılan mallar.
Kamu tüzel kişileriTamamen kamu yararının gerçekleşmesi için çalışan ve kamu gücü kullanan, kanunla veya kanunun verdiği açık yetkiyle kurulan kamu idare ve kurumları.
Kamu YararıKamunun, ulusal birliğin ve devletin gereksinimleriyle ilgili ve bunlara uygun olan durum.
KamulaştırmaDevlet veya kamu tüzel kişilerinin, kamu yararının gerektirdiği durumlarda ve karşılığını (bedelini) peşin ödemek koşuluyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunda gösterilen usullere göre mülk edinmesi.
KanaatbahşInandırıcı
KanunAnayasanın yetkili kıldığı organ tarafından bir şekilde ve bu ad altında tespit edilmiş bulunangenel, sürekli ve soyut hukuk kurallarıdır.
Kanun hükmünde kararnamelerTBMM’ nin bir kanunla yetki vermesi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belli konuları düzenlemek amacıyla çıkarılan yazılı hukuk kurallarıdır.
kanun sözcüsüsavcı
Kanun tasarısıNakanlar kurulunun hazırlayarak TBMM ‘ ne sunduğu kanun projeleridir.
Kanuni intifa hakkıKanun tarafından bazı kişilere tanınan ve hakkı doğuran olayın ortadan kalkmasıyla son bulan; hak sahibine, başkasına ait bir mal (hak) üzerinde kullanma ve ürünlerinden yararlanma yetkisi veren bir irtifak hakkı.
Kanuni ipotek hakkıKanunun öngördüğü bazı durumlarda, bazı kişilerin (kanun gereği) sahip olduğu ipotek kurma hakkı.
Kanuni müşavirVesayet altına alınmasına gerek olmayan ancak fiil ehliyetinden kısmen mahrum edilmesi kendi yararına olan reşit kimseye, bazı işler için görüşü alınmak üzere mahkemece atanan danışman.
Kanuni şuf’a hakkıKanundan (müşterek mülkiyet hakkından) doğan ve hissedarlık (paydaşlık) devam ettiği müddetçe varlığını koruyan, hak konusu şeyin bir üçüncü kişiye satılması halinde hak sahibine o şeyi öncelikle satın alma yetkisi veren hak.
KarabetYakınlık
Karâr-gîrKararlanmış; kararı verilmiş; karara bağlanmış
KârineIpucu; belirti; bilinen bir olgudan bilinmeyen bir olgunun (sonucun) çıkarılması
Karineyi halDuruma göre
KaryeKöy
KarzÖdünç
KasıtUygun olmadığını bilerek yapılan eylem.
KastKanunun suç saydığı bir eylemi ve onu meydana getirecek hareketin sonuçlarını bilerek ve isteyerek işlemek iradesi
Kat’Kesme; kesilme; karar verme; sona erdirme
Kat irtifakıYapılmakta veya ileride yapılacak olan bir binanın yapımı borcunu ve bina tamamlandığında da kat mülkiyeti kurulması yükümünü doğuran bir irtifak hakkı.
Kat malikiBağımsız bölümler üzerinde kurulan kat mülkiyeti hakkına sahip olan kişi.
Kat malikleri kuruluKat mülkiyetine konu taşınmazdaki bütün kat maliklerinin oluşturduğu kurul.
Kat mülkiyetiBir yapının bağımsız bölümleri üzerinde kurulan, arsa payı ve anagayrimenkuldeki ortak yerlerle bağlantılı özel bir mülkiyet hakkı.
Katibi adilNoter
Kâtib-i adilNoter
KatipYazıcı,daktilograf,yazman.
Katiyet kesbetmekHale gelmek
KavâidKaideler; usuller; kurallar; yasalar
KaviKuvvetli
Kaynak hakkıHak sahibine, bir başkasının arazisindeki kaynağın sularını almak ve kendi arazisine akıtmak (kullanmak) yetkisi veren bir irtifak hakkı.
KayyumBelirli bir işin görülmesi ya da bir malın veya malvarlığının yönetilmesi için sulh mahkemesince atanan kişidir.
Kazaî içtihatlerMahkemelerde vermiş oldukları kararlarda bir sorunun çözümlenmesiyle ilgili olarak kabul edilmiş olan ilkelerdir
Kazaî kararYargısal karar
Kaza-î merciYargı organı; mahkeme
Kazai rüşt15 yaşını bitirmemiş olan mümeyyiz bir küçüğün, ana ve babasının muvafakatiyle mahkemece reşit kılınması
Kazaî tefsirYargısal yorum
Kazanılmış HakYürürlükte olan hükümlere göre bir kimse yararına sabit olan hak, müktesep hak, hakkımüktesep.
Kaziyye-i muhkemeKesin hüküm
KazuistikÖnceden görülebilecek sorunları belirleyip bunlara ilşkin ayrıntılı çözüm üretme (juristische kasuistik = her hadiseyi hususiyeti zaviyesinden kavramaya çalışan hukuki hadisecilik)(Veli Kafes Hâkim-37658)
KeenlemyekünSanki hiç yokmuş gibi, sanki hiç olmamış gibi.
Ke-en-lem-yekünSanki yokmuş; hiç yokmuş; hiç olmamış gibi
KefaletKefil olma; kefillik, bir kimsenin alacaklısına karşı, o kimsenin borcunun yerine getirilmesini sağlamak yükümlülüğü altına girmek.
Keff-i yedElçekme; vazgeçme; karışmama
KemâlOlgunluk; tamlık; eksiksizlik
KerhenIğrenerek; istemiyerek; hoşlanmıyarak; zorla; zoraki
KesbÇalışıp kazanma; edinme
KesbetmekKazanmak; edinmek; sağlamak
KetmetmekGizlemek; saklamak; sır tutmak
KeyfiyetIş; durum; mesele
KezailikAynı şekilde
KıstâsÖlçü; ölçüt
KıstelyevmGöreve gelinmediği veya geç gelindiği için maaş veya gündelikten kesinti yapılması.
KışlakKışın hayvanların yayılıp otlamasına uygun yer. Bir veya birkaç köy ya da beldeye, ayrı ayrı veya ortak olarak, kış mevsiminde hayvanlarını barındırmaları ve otundan yararlanmaları için tahsis edilen veya öteden beri bu amaçla kullanıla gelen arazi.
KıyâsKarşılaştırma; oranlama; örnekseme
KifâyetKâfi olma; yetme; yetişme; yeterli olma; yeterlilik
KişiHak sahibi varlık
Kişisel haklarKişinin maddi ve manevi tüm varlığı ile ilgili bulunan ve bu varlığın serbestçe geliştirilmesi amacına yönelik olan hak ve hürriyetlerdir
Kitab’ül-icareIcar kitabı; Mecelle’de kira bölümü (faslı)
Kollektif şirketTicari bir işletmeyi ticari ünvan altında işletmek üzere hakiki şahıslar arasında kurulan ve ortaklardan hiçbirinin sorumluluğu sınırlanmamış olan ticari şirkettir.
Komşuİsim; konutları yakın olan kimselerin birbirlerine göre aldıkları ad sıfat; sınır ortaklığı bulunan, mücavir.
KonişmentoKonşimento, ya da taşıma senedi (bill of lading) üzerinde yükleyici, alıcı,ihbar mercii den başlıyarak her türlü bilginin yeraldığı kıymetli evraktır.
KonkordatoDürüst borçlunun önerip de en az üçte iki alacaklısının kabulü ve ticaret mahkemesinin onaması ile ortaya çıkan bir anlaşmayla, alacaklıların bir kısım alacaklarından vazgeçmesi ve borçlunun da bu anlaşmaya göre kabul edilen borcun belli yüzdesini, tamamı
Konsinyasyonmal satışları bazı hallerde doğrudan doğruya yapılmaz. Bir kişi aracılığıyla olur. Mal aracının deposuna, bir banka deposuna, umumi mağazalara veya gümrük antrepolarına gönderilir. Emanet suretiyle yapılan bu şekildeki satışlara, konsinyasyon suretiyle sa
KontratMukavele; sözleşme
Kovuşturmaİddianamenin savcılık aşamasından sonra mahkemenin kabul etmesiyle savcılıktan sonra karar verilmesine kadarki süreç.
Kuru mülkiyetBir mal üzerinde, (malikin sahip olduğu ayrıcalık ve yetkilere zarar gelmemek üzere) bir başkasına tanınan intifa veya sükna gibi fiili kullanma hakkının varlığı durumunda malikin sahip olduğu mülkiyet hakkı.
Kuvvei müsellahaGüvenlik kuvvetleri
KuyûdKayıtlar; bağlar; deftere geçirmeler
KülfetSıkıntı; zorluk; yük; zahmet; eziyet
KüsurArtık
KüşadAçma; işletmeye açmak
KütübKitaplar
KamusSözlük
Kaza-i taksimOrtakların kendi aralarında anlaşarak ortak mallarını paylaşamama durumunda ortaklığın giderilmesi talebiyle mahkemeye başvurmaları ile açılan dava süreci sonunda yargı yoluyla ortak mallarının paylaştırılması
KeşideBir çek veya poliçenin düzenlenerek imza edilmesi ve ilgiliye gösterilmek üzere lehtara veya hamile verilmesi işlemi
KodifikasyonKodifikasyon, yayımlanan mevzuatın derlenip toplanması ve mevzuatta yapılan değişikliklerin ilgili ana mevzuata işlenmesi faaliyetidir.
KülliyatHakkında yazılan tüm eserleri barındıran dizi
KollukSoruşturma işlemlerini yapan ve kanunlarda belirtilen güvenlik görevlileri
Kabili rücuDönülebilir
KaniKanmış, inanmış
KolektifBirçok kimseyi ya da nesneyi içine alan; birçok kişi ve nesnenin bir araya gelmesi sonucu olan.
Karineipucu; belirti; bilinen bir olgudan bilinmeyen bir olgunun (sonucun) çıkarılması; aksi ispatlanana kadar kabul edilen.
Kayın HısımlığıEvlenmeyle oluşan hısımlıktır. Eşin annesi, babası, kardeşi kayın hısmı sayılır.
Kan HısımlığıOrtak soydan gelen kişiler arasındaki bağdır. Anne, baba, çocuklar 1. dereceden; kardeşler 2 dereceden; amca, dayı, hala 3. dereceden kan hısmı sayılır.
Kahir EkseriyetEzici Çoğunluk
KriterKıstas; ölçüt; ölçü
KubbealtıTopkapı Sarayında vezirlerin devlet işlerini görmek üzere toplandıkları yer.
KulisBir işin bilinmeyen yönleri; meclis koridoru; Tiyatro sahne arkası
KronolojiOlayların zaman sırasına göre dizilişi, Tarihî olayların zaman sırasına göre oluşumunu inceleyen ilim
Kazaraİstenmeden ;kaza sonucu; kazaen
KeenlemyekunYokluk; Bir hukuki işlemin hüküm doğurması için uyulması gereken temel ve biçim koşullarından birinin bulunmaması hükümsüzlük.
KatılanVerilecek karar sonrasında itiraz ve diğer hakları talep eden müşteki veya mağdur
ketmi veresemirasçılığın gizlenmesi: Hasımlı veraset ilamı alınmak üzere açılacak bir dava ile, miras bırakanın tüm mirasçılarının belirlenmesi ve davacının bu mirasçılar arasında yer alıp almadığının saptanmasıdır.
KeşifBir olay veya durumun oluş sebeplerini anlayabilmek için yerinde inceleme yapma
KeşideciÇek veya poliçeyi, düzenleyerek ve imza ederek, muhataba ya da lehdara yapılacak ödeme için, ödeme emri veren gerçek ya da tüzel kişidir.
Kamus-i TürkiTürkçe sözlük
Kanun-i Esasi“Temel Kanun” ya da Anayasa anlamındadır. Osmanlı Devleti’nin ilk ve son anayasası 23 Aralık 1876’da ilan edilmiş, 1878’de II. Abdülhamit tarafından askıya alınmış, 24 Temmuz 1908 ihtilali sonucunda yeniden yürürlüğe girmiş ve kısmen 20 Nisan 1924 tarihine kadar yürürlükte kalmıştır.
KadimBaşlangıcı geçmişin derinliklerinde bulunan, pek çok eskiye uzanan, öncesiz
KadirşinasDeğerbilir, İyilikbilir.
KonvansiyonGenellikle bir gelenek biçimini alan, üzerinde anlaşmaya varılmış, şart koşulmuş veya genel kabul görmüş standartlar, normlar, sosyal normlar veya kriterler kümesidir.
KıyasKanunda açıkça yazılmayan bir fiilin, kanunda suç olarak tanzim edilen bir fiile benzetilerek cezalandırılması anlamına gelmekte olup maddi ceza hukukunda kıyas yasağı ilkesi mevcuttur.
Kainbulunan, olan.
Kıymetli EvrakKısaca, kıymetli evrak, hakkın senede bağlı olduğu ve hakkın senetsiz olarak ileri sürülemediği ve devrinin mümkün olmadığı,içerdikleri hakkı temsil etmeleri bakımından bizatihi bir değer ifade eden senetlerdir.
katib-i adilnoter
KülliBütün, tmle ilgili
Keşide etmekÇek, bono, poliçe, senet gibi değerli kağıt hükmündeki belgeleri doldurmak, düzenlemek veya imzalamak.
KısasBir suçluya ceza olarak, başkasına yaptığı kötülüğün aynısını verme, uygulama.
Kesinlik Sınırıİstinaf ve temyiz kanun yollarına başvurulabilmesi için kanunla öngörülmüş olan parasal sınırlardır.
ketmetme (ketm)saklama, bir haberi sözü, gizli tutma
kifayet1.yetecek ölçüde, miktarda olma, yeterli olma, yetme. 2.bir işi başarabilecek, yapabilecek yetenekte olma.
Ketmi vereseGerçekte mirasçı sıfatına sahip olduğu halde bir kimsenin bu sıfatı gizlenerek, yok sayılarak mirasın intikalinin ve paylaşılmasının sağlanmasıdır.
kuvertürSigorta hukukunda teminat.
KlozSigorta sözleşmelerinin kapsamını genişleten veya daraltan özel şartları ihtiva eden ek maddelerdir.
Küllî icraYalnızca bir alacaklının hukuka başvurmasına rağmen, diğer her alacaklının haciz sonrasındaki satıştan ödeme almasına külli takip denir. Bu tip icrada borçlu kişinin tüm mal varlığına el konulmaktadır. İflas hukukunda iflas yolunu ifade eder.
Kod KanunBir alanda yeni baştan düzenleme yapan kanundur. Örneğin 1983 tarihli ve 2872 Sayılı ‘Çevre Kanunu’ bir kod kanun, bu Kanunda değişiklik öngören herhangi bir kanun ise çerçeve kanundur.
LaakalEn az
Lâ-akallEn azından; daha aşağı olmaz
Lâfz (lafız)Söz
LâhikYetişen; ulaşan; eklenen; sonradan tayin edilen; yenisi
LâübâlîIlişiksiz; kayıtsız; saygısız; senli benli
Lâ-yete gayyerSabit; değişmez; bozulmaz
LayihaDilekçe; yazılı dilek; istek; tasarı
Lede-l-hâceHacet,ihtiyaç görüldüğü zaman
LedelicapIcap ettiğinde
LevâzımGerekli şeyler; malzeme; malzemeler
Literatürherhangi bir bilim dalinda yazilmiş olan yazi veya eserlerin bütünü.
Livâ’Bayrak; mülkî idarede kazâ ile vilâyet arasında bir derece; sancak
Lokavtİşveren tarafından kendi teşebbüsüyle veya bir işveren kuruluşun kararına uyarak işçilerin topluca işten uzaklaştırılmasıdır
LükataBuluntu; sokakta bulunup alınan sahibi belli olmayan şey.
LiyakatLayık olma, yaraşırlık, uygunluk, değim
Lâ-yüs’elYaptığından sorumlu tutulmayan, yaptığı hakkında soru sorulmayan
LehBir şeyden veya bir kimseden yana olma, aleyh karşıtı
LevvamÇekiştiren, dedikodu yapan, başa kalkan
LiberalKişi özgürlükleri, düşünce özgürlüğü ve siyasi özgürlükler yanlısı kişi; başkalarına karşı hoşgörülü olan kimse, hoşgörüye dayanan tutum.
LehtarSenet üzerinde adı yazılı olan kişi. Hamiline veya emrine yazılı senetlerde ise lehtar senedi elinde bulunduran ya da emrinde tutan kişidir
LiteralKelimesi kelimesine, her şeyi harfi harfine yerine getiren, yalın sade.
LahiyaGerekçeli karardan sonra verilen itiraz.
LalettayinRastgele, gelişigüzel, sıradan
Lehdaryararlanan. sigortadan faydalanan gerçek ya da tüzel kişi veya kişilerdir.
LayüselKendisinden hesap sorulamayan,sorumsuz
Likit alacakTutarı belli (muayyen), bilinebilir, hesaplanabilir alacak anlamındadır.
Lağvetmek1- Bir kuruluşu kaldırmak, işleyişine son vermek. 2- Hükümsüz kılmak, feshetmek, dağıtmak.
LevazımGerekli olan şeyler, gereçler.
Liyakat1.layık olma, yaraşma, yaraşırlık, uygunluk. 2.yeterlilik, yetenek
Maada…başka
MaarifTahsil ile elde edilen ilim, malûmat, bilgi. meharet. üstadlık. hüner.
Madde-i sabıkaYukardaki hükümler; geçen hükümler; daha önce anılan maddeler
Maddi edimBorçlunun malvarlığı ile ifa edeceği edim türü
Maddi malTaşınır ve taşınmaz mallar gibi fiziksel varlığı olan, gözle görülüp elle tutulabilen mal.
MadrûbDövülmüş; darbolunmuş; vurulmuş
Ma’dûdSayılı;
MadunAlt aşamada bulunan, birinin buyruğu altında görevli,Ast.
MafevkÜst
MağsûbGasbedilmiş; zorla alınmış mahal yer
Mahalli hukukYöresel dar hukuk.
Mahalli idarelerKöy, kasaba ve şehir adı verilen belli yerleşim alanlarındaki mahalli ihtiyaçları gidermek üzere çeşitli kamu hizmetlerini yürütmekte olan kuruluşlardır
MahcurVesayet altına alınmış kişi; kısıtlı
MahcuzHaczedilen; hacizli; üzerine haciz konulmuş
MahdutSınırlanmış; tahdit edilmiş
MahfuzSaklı; gizli
MahirBecerikli – İşinin Ehli.
MahiyetNitelik; bir şeyin aslı, esası, içyüzü
MahkumunbihHüküm konusu
MahlûlHallolunmuş; çözülmüş; mirasçısı bulunmayan ve hükümete kalan
Mahpusİradesi dışında, bir mekanda tutulan, hapsedilen
MahrukatYakacak,yakıt.
MahrumYoksun; dilediğini, istediğini elde edemeyen
MahsulâtMahsuller; ürünler
MahsupHesap edilmiş; hesaba dahil edilmiş
MahsusÖzgü; özel; müstakil; özel olarak
MahzarErişen, ulaşan.
Makable ŞamilGeçmişe uygulanan, geçmişe şâmil olan.
Makable şâmilGeçmişe dokunan; geçmişe etkili olan; geçmişteki olayları da etkileyen
Makable teşmilBir hükmün etkisinin geriye yürütülmesi
MakaddimTakdim eden dilediğini öne alan ve ileri geçiren,her şeyi yerli yerine koyan demektir.
MakrûnYakınlaştırılmış; yaklaştırılmış; yakın; ulaşmış
MaksûrKasrolunmuş; kısıtlanmış; kısıtlı
MAKSUTKAST EDİLEN- İSTENİLEN GÜDÜLEN AMAÇLANAN.
MaktuGötürü; belirli; miktarda; değeri biçilmiş; pazarlıksız
MaktulKasten öldürülen kişi.
MakulAkla Uygun- Mantıklı- Ölçülü.
MakuleÇeşit; tür; soy
MalHakikî veya hükmî bi kimsenin mülkiyeti altında bulunan, taşınır veya taşınmaz varlıkların bütünü (Varlık, servet, para, ticaret eşyası gibi.)
Mal birliğiEşlerin, (evlilik sözleşmesinde birliğe dahil olmayacaklarını belirttiği mallar istisna olmak üzere) evlenme zamanında her birinin malik olduğu ve evliliğin devamı süresince mülk edindiği bütün malların dahil olduğu birlik üzerinde kocanın (karının şahsi
MatrahBir verginin miktarını belirtmek için esas alınan değer.
MatufYöneltilmiş; yönelik
MazarratZarar; zararlar; zarar verici; zarar verme
MazbataTutanak
Mazbut vakıfYönetimi devlet tarafından ele alınmış vakıf
MazharErişen; bir şeyden yararlanma; ulaşma
Mazireti sahihaGerçek engel
MazmûnÖdenmesi gereken şey
MaznunZanlı; sanık
MeailSorunlar
MebaliğMeblağlar; tutarlar; ganimetler; paralar
MebânîBinalar; yapılar
MebdeEvvel;başlangıç; prensip; ilk unsur
MebiSatılan şey
MeblâğPara tutarı; akçe
MebnîBuna dayanan; ….den dolayı; ……den ötürü; bu sebeple; bu yüzden; üzerinde kurulu
MecâriSu yolları; akıntı yerleri; su yatakları; mecralar
MeccanîParasız; bedava
MecmuToplam, yığılmış, bir araya getirilmiş.
MecmuuTümü; tamamı; hepsi
MecraBir işin gidiş, oluş yolu; akarsu yatağı; su yolu
MecruhiyetYaralama
Me’curKiraya verilen şey; kiralanan
meczumanlaşılan
MeçhulBilinmeyen; tanınmayan
MeçzumAnlaşılan
MedarDayanak; yardım; elverişli
Medarı tatbikUygulanabilir
MedihÖvgü- Övme
MedlûlDelillendirilmiş; delil getirilmiş şey; bir kelimeden veya işaretten anlaşılan
Mefhumu muhalifKarşıt kavram
MefruğunbihDevir konusu şey
MefruğunlehKendisine bir şey ya da hak devrolunan kimse
MefruşatDöşeme; ev eşyası.
MefsuhFeshedilmiş
MehilSüre; önel
MelhuzMuhtemel; gerekebilecek; umulur; beklenir
MemalikÜlke
MemnuMenedilmiş; yasaklanmış; yasak
MemurKamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri yapmak üzere atanmış olan kişilerdir.
MenYasak etme; bırakmama; durdurma; esirgeme; vermeme; önleme
Men etmekEngellemek; yasaklamak
MenâfiMenfaatler; yararlar; çıkarlar
MenafilYararlar
Menba’Kaynaklar; çıkış yeri
Menfaati ammeKamu yararı
MenfîOlumsuz
Menfi edimBorçlunun bir şeyi yapmamak şeklinde icra edeceği edim türü.
Menfi ZararOlumsuz zaradır.
Men’i muaraza davasıBir mal üzerinde;başka bir kimse tarafından ileri sürülen hak veya yapıların el atmanın önlenmesi isteğiyle açılan dava
MenkulTaşınır; taşınır mal
MenkuzBozulan
MenşeKaynak; kök; başlangıç
MeraBir veya birkaç köy veya beldeye ayrı ayrı veya ortak olarak,hayvanları otlatmaları ve otundan yararlanmaları için tahsis edilen veya öteden beri bu amaçla kullanılagelen arazi
MerbutBağlı
MerhunRehnedilen mal
Mer’iYürürlükte; geçerli
MeriyetYürürlük
MersuleGönderilen
MesağIzin; ruhsat; cevaz
MesahaÖlçme; ölçümleme
MesailMeseleler
MesâkinMeskenler; oturulacak yerler
MeskûnIçinde insan oturan; oturulan; yerleşilmiş
MesmuDinlenen; dinlenebilir; karar için incelenebilir
MesnedIsnad edilen şey; dayanılan şey; dayanak; rütbe
MesulSorumlu
MeşfuŞuf’a (önalım) hakkının ilişkin olduğu mal
MeşhûdGörülen
MeşhudatŞahitlik
Meşru müdafaaUğranılan bir saldırı karşısında kişinin kendisini korumak için başvurduğu yol.
MeşruhatAçıklamalar verilmiş, şerhler konulmuş, tafsilât.
meşruiyetHukuka uygunluk.
MeşrutŞart koşulmuş; şartlı; şarta bağlı
Meşruta tevliyet davasıVakfeden kişinin mütevelliği kime şart kıldığı yolundaki uyuşmazlıkla ilgili dava
MetrukTerk Edilmiş.
MetrukiyetYürürlükte bulunan kanunun uygulanmaması durumu.
MevaşiKoyun,keçi,öküz,inek gibi hayvanlar; geviş getiren hayvanlar; hayvan
Mevdaddı mahsusaÖzel hükümler
MevhûmVarsayılan; var olarak kabul edilen; kuruntuya dayanan
MevkufVakfedilen şey
MevridVaracak yer
MevsukiyetSağlamlık
MezrûâtEkilip biçilmiş tohumlar; ekinler
MezunIzinli; yetkili; bir okulu (kursu) bitiren kişi
MezuniyetIzin; yetki; bir okulu (kursu) bitirip diploma alma
MikâpBir şeyin küp olarak değeri (örneğin; metremikâp
MilkKudret; tasarruf; mülk
MinvalŞekil
MirasÖlen bir yakınından kalan mal mülk, para veya servet.
Miras ŞirketiMirasın açılmasından, bölüştürülmesine kadar, mirasa dahil olan mal, hak ve borçların oluşturduğu topluluk.
MisillûBenzer; örnek gibi
MuaccelIvedi; peşin; vadesi (eceli) gelmiş; ödenmesi gereken hale gelmiş.
MuacceliyetBorcun vadesinin gelmiş olması
MuaddelDeğişik
Muaddün-li-l-istiglâlKiraya verilmek üzere yapılmış şey; kiralık eşya
MuadilDenk; eşit
MuafiyetAffedilmiş olma; bağışıklık; yükümlülük dışında tutulmuş
MuâhedeAntlaşma; karşılıklı ant içme
MuahharSonraya bırakılmış; tehir edilmiş; sonraki
MuallakHavada boşta duran; sürüncemede kalmış
MuamelatMuameleler; işlemler
MuarazaÇekişme; sataşma; birbirine karşı gelme; bir hak talebi; kavga
MUASSIRAynı yüzyıl içinde olan.
MuavinYardımcı
MuayyenBelirli; belli; saptanmış
Muayyen mâ-adâBaşka; dışında
MubayaaSatın alma
MucibinceGereğince; uyarınca
MucipGerektiren; gerektirici; icapcı; öneri sahibi
Mucip sebeplerGerektirici sebepler; gerekçe
MugayirAykırı; zıt; ters
MuhakemeYargılama
MuhammenTahmin edilen
MuharrerYazılı; yazılmış
MuhassasTahsis olunmuş; tayin edilmiş; özgü
MuhataraRiziko; zarara uğrama tehlikesi; tehlike; zarar ve ziyan
MuhayyerlikBir sözleşme ile,belirlenen edimin yerine bir başkasını geçirmek yetkisi; seçimlik hak
MuhdesatSonradan yapılmış; sonradan meydana gelmiş şeyler; yeni şeyler
MuhikHaklı; geçerli; uygun; gerekli
Muhkem kaziyeKesin hüküm
MuhtarÖzerk; bağımsız; köyde devlet işlerini gören köyün başı
MuhtelifÇeşitli; değişik; farklı
Muhtevîİçeren, barındıran.
MuhtıraUyarı
MukabeleihilmisilKarşılıklılık esası
MukabilKarşılık; karşı
Mukabil davaMukabil dava.
MukaddemÖnce; önce gelen; daha öncede bulunan
MukadderatKader; yazgı; ölçülebilen,sayılabilen şeyler
MukarrerKararlaştırılmış
MukarreratKararlar; kararlaştırılan şeyler
MukataaArazinin belli bir ücret karşılığında kiraya verilmesi; bağ,bahçe,arsa durumuna getirilen ekim toprağı için verilen vergi
MukaveleSözleşme; akit; bağıt
MukayyetKayıtlı; sınırlı; kaydolunmuş; deftere geçirilmiş
MukrizIkraz eden; borç veren; ödünç veren
MuktaziGerekli
MunkatiKesilmiş; ara verilmiş
MunkaziBitmek
MunsifaneInsaflı ölçüde
MuntafîSönme; ortadan kalkma
MuntazırBekleyen; gözetleyen
MurabahaKanunun belirlediğinden fazla faiz alınması; tefecilik
MurakabeDenetleme; kontrol; gözetme
MurakıpDenetçi
MurisKazandıran; veren; miras bırakan, ölümüyle, hakkında miras hukuku hükümlerinin uygulandığı kişi; miras bırakan
MurtabitBağlantılı
MusaddakTasdikli; onaylı
MusakkaSulu tarla;suyu bulunan taşınmaz.
MusakkafÜstü tavanla örtülmüş; tavanı,damı olan;
MusakkafatGelir getiren kapalı (damlı) binalar
MusalehMirasçı
MutadAlışılmış; âdet olunmuş; normal
MutakabatUzlaşı
MutalebeTalepte bulunma; istemde bulunma
MutallakaBoşanmış kadın
MutasarrıfTasarruf eden; sancakların en büyük mülki amiri
MutavassıtAracı; aracılık eden; vasıta olan
MutazammınIçine alan, üstüne alan; kefil olan; ödemeyi üstlenen
MutazarrırZarar gören kimse
MuteberGeçerli; itibarlı; hatırı sayılır; güvenilir; sağlam
MuteberiyetGeçerlik; geçerlilik
Mutlak hakHerkese karşı ileri sürülebilen haklardır.
Mutlak muvazaaTarafların gerçekte herhangi bir muamele yapmayı düşünmedikleri halde, sadece üçüncü şahısları yanıltmak amacıyla, aralarında bir muamele yapılmış gibi göstermeleri
MuttaliÖğrenme; haberdar olma; bilgilenme
muvaceheyüzleştirme
MuvâceheYüzleştirme; yüz yüze gelme
MuvafakatUygun görme; onama; razı olma; rızası olma
MuvaffakatUygun görmek, onaylamak, kabul etmek.
MuvafıkUygun; yerinde
MuvakkatGeçici; süreksiz
MuvâzaaDanışıklı işlem
MuvâzeneDenge
MuzâfIzafe edilmiş; bağlı; bağlanmış; katılmış; yönelik
MübâdeleBir şeyin başka bir şeyle değiştirilmesi; değiştirme; değiş-tokuş; değişim
MübaşirYargıç tarafından verilen emir ve tedvirleri tatbik ile vazifeli adliye memurudur.
MübayaaSatın alma
MübayenetZıtlık, iki şey arasındaki zıddiyet, aykırılık.
MübâyenetBirbirine zıt olan şeyler, kaideler, iddialar, hükümler arasındaki görünüş
MübâyinZıt; aykırı; ters
MübeyyinGösterir
MücâvirKomşu olan; yanında bulunan
MücbirZorlayıcı; zorlayan
MücerredSoyut; genel
MücmelKısa ve öz olarak anlatılmış; açıklanmadıkça ne anlama geldiği anlaşılamayan ibare
MüctemianTopluca; toplu olarak
MüdafiSavunucu; savunan
Müdahalenin men’iTaşınır veya taşınmaz bir mala karşı yapılan maddi elatma veya sataşmanın, ayni hakka dayanılarak önlenmesi.
MüdahilDavaya müdahale eden
MüddeaDavacının dava ettiği şey; dava konusu
MüddeaaleyhDavalı; hakkında dava açılan kişi
MüddeabihDava konusu
MüddeiDavacı; iddia eden kişi
Müddei aleyhDavalı; hakkında dava açılan kişi
Müddei umumiSavcı
müdde-i umumiCumhuriyet Savcısı,iddiacı
MüddeiumumiyeCumhuriyet savcısı.
Müdrikİdrak eden.
MüebbetSonsuz; süresiz
MüeccelVadeli; vadeye bağlanmış; zamanı henüz gelmemiş
MüeddîTediye eden; eda eden; doğuran
MüessesKurulmuş; kurulu; tesis edilmiş
MüessirTesir eden; etkili; tesirli
MüeyyidTeyid eden; doğrulayan; kuvvetlendiren
MüeyyideYaptırım; destek; hukuk kurallarının uygulanmasını sağlamak ve zorlamak için yasalara konulan hükümler; bir kuralın emir ve yasaklarına uyulmadığı zaman karşılaşılacak olan tepkidir.
MüflisIflas eden kişi; mahkemelerce iflasına karar verilen kimsedir
MühürBazı kişi ve kurumların, yaptıkları işlemi veya koruma altına aldıkları eşyayı belgelendirmek için kullandıkları kazılı damga vb. araç.
MükellefYükümlü; ödevli; görevli
MükellefiyetYükümlülük; bir kimseye veya bir şeye yükletilen yüküm; görev
MükerrirTekerrür.
MüktesepKazanılmış kazanılmış hak
MüktesipIktisap eden; kazanan; edinen
MülâhazaDüşünce; görüş
MülâhazâtDüşünceler
mülgaKaldırılmış, ilgâ edilmiş.
Mülhak evkaf(vakıf)Vakıf yöneticileri(mütevelliler) tarafından yönetilen ve Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından denetlenen vakıflar
MülkiÜlke ile ilgili; ülke yönetimine ilişkin
Mülkiyet hakkıKişiye, kanunların öngördüğü sınırlar içinde, sahibi olduğu maldan ve malın hukuki ve doğal ürünlerinden yararlanma ve o mal üzerinde tasarruf etme yetkisi veren egemenlik hakkı.
MültezemGerekli görülen; kayırılan
MülzemBağlı
MümâseletBenzeme; benzeyiş; andırma
MümasilÖrnek; misâl; benzeyen; andıran
Mümellek-ün-lehKendisine bir şey temlik olunan kimse
MümellikTemlik eden; mülk olarak veren kişi
MümessilTemsil eden; temsilci
MümeyyizSezgin; temyiz eden; iyiyi kötüden ayırma yeteneğine (temyiz gücüne) sahip kimse.
MümtâzÜstün; ayrıcalıklı; imtiyazlı
MümteniÇekinen; imtina eden; olamaz;
MünakaleBir taşınmazla ilgili yeni kayıtla eski kayıt arasında bağlantı kurma. (tedavül)
MünakaşaArtırma ve eksiltme.
Mün’akit olmakBir sözleşmenin kurulması; akdin oluşması; üzerinde anlaşma yapılmak
MünasipUygun
MünâzaaUyuşmazlık; çekişme; anlaşmazlık
MünaziünfihNiza konusu; uyuşmazlık konusu olan şey; dava konusu
MünbaisDoğan; ileri gelen
MüncerSonuçlanan; şu veya bu sonuca varan
MündemicIçinde bulunan; (içinde)yatan
MünderecatIçerik; kapsam; içindekiler
MünferidenTek tek; ayrı ayrı; tek başına
MünfesihInfisah etmiş; bozulmuş; dağılmış
MünhalBoş, görevlisi bulunmayan.
Münhasır..ye özgü; ..ye ayrılmış; ..ye mahsus; sınırlanmış; ayrılmış
MünkasemBölünmüş
MünkatiKesilen; kesilmiş; kesik; aralıklı
MünkirInkar eden
MünselipKaybetme, keybeden
MüntakilIntikal eden; geçen
müntehapşeçilen,seçilmiş bulunan
MüntehîNihayet bulan; sona eren; son; en son; bir şeyi tamamlayan
MürâdifEş anlam; aynı anlam
MürafaaSözlü duruşma; genellikle Yargıtay’da veya İdare Mahkeme’lerinde yapılan duruşmaya verilen ad
MüraselâtGönderilen şeyler; mektuplar; yazışmalar
MürettepTertip edilmiş; düzenlenmiş
MürtebitBağlantılı; ilişkili; ilgili
MürtefiKaldırma kaldırılmış
MürtehinRehin alacaklısı; ipotek hakkına sahip
Mürur hakkıGeçit hakkı
Müruru zamanZaman aşımı; bir davanın açılması veya hükmün yerine getirilmesi için kanunen belirli zamanın geçmesi
MüsaadeIzin; yardım; uygun olma; serbestlik
MüsadereZoralım; bir kimsenin taşınır veya taşınmaz bir malının, kendi isteği olmaksızın devlet tarafından elinden alınması
MüsakkafÜzeri dam ile örtülü bina
MüsamahaHoş görme; göz yumma; tolerans tanıma
MüsâvâtEşitlik
MüsaviEşit; eş düzeyde; aynı seviyede
MüseccelTescilli; yazılmış; kayıtlı; damgalanmış
Müspet edimBorçlunun, belli bir şeyi yapmak ya da vermek şeklinde olumlu bir davranış biçimi ile yerine getireceği edim türü
MüstacelIvedi; tez; hemen yapılması gerekli
MüstacelenIvedi olarak; acele olarak
MüstaceliyetIvedilik; acil olma hali
Müstagallât-ı mevkufeHayır kurumlarına gerekli geliri sağlamak üzere vakfedilmiş mallar
MüstehakHak eden
MüstehikIstihkak sahibi; hak kazanmış; haketmiş; layık
MüstelzimGerektirici; doğurucu; sonuç doğurucu
müstemirsürekli, kesintisiz
MüstemirenSürekli,aralıksız
MüstenidenDayanarak; bir şeye dayanarak; delil göstererek
MüstesnaAyrık; istisna olan; kural dışı
Müşâ’Ortaklar arasında beraberce kullanıldığı halde paylara ayrılmamış şey; ortak mal
MüşâbehetBenzeyiş; benzeme
MüşâbihBenzeyiş; benzeme
Müşârün-ileyhAdı geçen; anılan; ilim ve resmi mevkii yüksek olan kimse
MüşkilâtZorluk; güçlük
müştekiŞikayette bulunan, şahsî davacı. İlgili makama derdini aktaran.
MüştemilâtEklenti
MüşterâIştira edilmiş; satın alınmış
Müşterek mülkiyetBirden çok kişinin, kanun veya hukuki işlem nedeniyle, bir mala, fiilen bölüşmedikleri belirli paylar oranında malik olmaları.
mütakabilTekâbül eyleyen, karşı karşıya gelen, karşılıklı durum arzeden.
MütâlaaGörüş; irdeleme; düşünce
MüteadditBirden fazla; çeşitli
MüteahhidünbihTaahüt edilen,yapılması istenilen şey
MüteahhitTaahhüt eden; yüklenici; belli bir inşaatı (eseri) yapmayı üstlenen
MüteallikIlişkin; bir şeye dair; ilgili
MüteamelAlışılagelmiş
MütebakiGeriye kalan; artan
MütecavizDevletlerarası hukukuna göre meşru müdafaa dışında olarakdiğer bir devlete silahla tecavüz eden devletin durumudur.
MütedâirDair olan; ilişkin; değin
MütedavilElden ele geçen; dönen; dolaşan; tedavül eden
MüteferriEklenti; eklenmiş; ekli; ilişkin; aynı kökten
MüteferriâtTeferruat; ayrıntı
MüteferrikDağınık; çeşitli; ayrı ayrı; türlü
MütegayyibKaybolmuş; yitmiş
MütehammilTahammüllü; dayanıklı
MütehassılDoğan; hasıl olan; meydana gelen
MütehavvilDeğişken; kararsız
MütekabiliyetKarşılıklılık
Mütekabiliyet EsasıBir devletin, başka bir devletin vatandaşlarına uyguladığı hukuki veya fiili bir davranış biçimine karşılık, diğer devletin de aynı şekilde davranması.
MütemadiFailin harekete geçmesiylehitam bulmıyarak, icrası bir müddet uzayan suçtur; kanuna muhalif olarak bir kimseyi tevkif ve hapsetmek, memnu silah taşımak gibi.
MütemâyilEğilimli; taraflı görünen
MütemerridTemerrüde düşen (kimse); yapması gereken bir şeyi yapmamakta direnen
Mütemmim cüzTamamlayıcı parça; mahalli örf ve adete göre, bir nesnenin esaslı unsuru olan, o nesne yok edilmedikçe veya parçalanmadıkça yahut niteliği bozulmadıkça ondan ayrılması mümkün olmayan parçalar, o nesnenin tamamlayıcı parçasıdır.
mütemmimcüzTamamlayıcı parça, bir şeyin kullanılmasında, kendisinden yararlanılmasında önemli etki ve katkısı bulunan ve asıl şeyden ayrılması imkânsız veya büyük tahribâta sebeb olan parçalar. Nelerin mütemmim cüz olduğunu geleneklere göre belirlemek mümkündür. Bir
MütenakısÇelişik
MütenasipUygun; denk
MüterâfikBeraber bulunan; karışık; birlikte
MüterettibSıralanmış; ait olan; …..üstüne düşen; gereken; meydana gelen; dolayı; meydana gelen
MütesarlülfesatÇabuk bozulan
MüteselsilZincirleme; dayanışmalı; ardı ardına
Müteselsil SorumlulukBirden çok kimsenin, bir borcun veya zararın (tamamının) ödenmesinden, zincirleme olarak ve tek başına sorumlu olması.
MütevakkıfBağlı
MüteveffâVefat etmiş; miras bırakan
MütevelliBir vakfın yönetiminin kendisine verildiği kişi; vakıf yönetim kurulu
MütevellitDoğan; ileri gelen
Müttefik-un-aleyhÜzerine ittifak edilmiş; anlaşma sağlanmış
MüttehazVerilen; ittihaz olunan; kabul edilen; yürürlükte bulunan
MüttehitBirleşik
MüvekkilKendisini vekil ile temsil ettiren kişi; vekil eden.
MüvezziDağıtıcı
MüzaheretYardım; koruma
MüzakereBir mesele hakkında karar vermeden evvel karar verecek kimseler arasında görüşlerin ortaya atılmasıdır.
MüzayakaSıkıntı, darlık, parasızlık.
MüzayedeArtırma; açık artırma
MüzekkereYargılama makamının, bir kararın yerine getirilmesi konusunda belli bir makama yazdığıyazı.
MevkufiyetTutukluluk durumu, Alıkonulma durumu.
MezkurBahsi geçen, Zikredilen
MütemadiyenDevamli olarak
MübaseretBir işe başlama, Girişme
MütalaaAdli davada bilirkişilerin verdikleri fikirler
MevkuteBelirli aralıklarla çıkan (periyodik) yayın
MağdurHaksızlığa uğramış
MehazBir eser yazılırken başvurulan kaynak, su akacak yer, su mecrası
Mahluliyet kararıMirasçısı olmadığı için mal varlığının Devlete kaldığına dair mahkeme kararı.
MütemekkinYerleşen, ikamet eden, sakin olan
MüstahsilÜretimle uğraşan kimse, yetiştirici
MüennesDişi, Dişilikle ilgili olan
MündemiçBir şeyin içinde var olan, bulunan, saklı olan.
MuterizKarşı gelen, itiraz eden, itirazcı
Nafaka yükümüBir kimsenin kanunun öngördüğü yoksulluğa düşmüş olan yakınlarına yardım etmekle yükümlü olmasıdır.
NâfıaBayındırlık işleri
NağahaniAnsızın
NahiyeBucak; bölge; kenar; kısım; çevre
Nail olmakErişmek; kavuşmak
NaiplikVekâlet
nakızBozan, bozucu aksini yapan. Bir ibâdetin geçerliliğini önleyen, bozan.
NâkızBozma; kaldırma;
Nâm-ı müstearTakma ad; eğreti ad nasb atama; tayin etme; dikme; saplama
Nası ızrarSuç olarak düzenlenen mala zarar verme fiili.
NâsıbNasbeden; diken; tayin eden; atayan
NâşîNeşet eden; ileri gelen; ötürü; dolayı; sebebiyle
NâtıkBildiren; bildirici; gösterici; söyleyen; konuşan; idrak eden; düşünen nazara almak göz önüne almak
NavlunGemi ile yapılan taşımacılıkta sözleşmeyle belirlenen mal taşıma bedeli.
Navlun mukavelesiDeniz yoluyla eşya taşımak üzere yapılan sözleşmedir.
Nazarı dikkatGöz önüne almak
NazırBakan, vekil.
NebâtBitki
NedbeYara izi
Nef’îÇıkar ile ilgili; faydacı
NemaBüyüme; gelişme; kazanç; kâr; getiri; faiz
NesebenSoyla ilgili; soy bakımından
NesepAna baba ile çocuklar arasındaki hukuki bağ.
Neşet etmekDoğmak; ileri gelmek; kaynaklanmak
Netice-i talepİddia olunan şey.
NeviÇeşit; tür
Nez’Sökme; kaldırma; yoketme
NezafetTemizlik,paklık
NezaretDenetim; gözetim; bakanlık
NezetmekKaldırmak; ayırmak; ilişiği koparmak
NısfYarım; yarı; yarısı
nısıfyarı pay
NidâÇağırma; bağırma; ünlem
Nihai kararYargılama sonunda verilen karar.”
Nisbî hakAncak belirli bir şahsa veya şahıslara karşı ileri sürülebilen daha geniş bir kitleye karşı kullanılma imkanı olmayan sıradan haklar.
Nispi muvazaaYapılan asıl muamelenin şartlarını ya da konusunu farklı şekilde göstermeleri
NiyâbetVekillik;
NizaIhtilaf; çekişme; uyuşmazlık
Nizâm-nâmeTüzük
Nizasız ve fasılasızUyuşmazlık konusu olmadan ve hiç ara vermeden; ihtilâfsız ve arasız
Nokta-i nazarGörüş; bakış açısı
NukudNakitler; paralar
NükûlVazgeçme; cayma; kaçınma
NümuneÖrnek
NüveBir şeyin özü, Çekirdek.
NagamâtNağmeler, ağhenkler, güzel sesler.
NezdindeHuzurunda, gözetiminde, yanında
NesayihNasihatler
NormKural olarak benimsenmiş, yerleşmiş ilke ya da yasaya uygun durum, düzgü
NamütenahiUcu bucağı olmayan, sonsuz
NormatifBir kural değerini, gücünü taşıyan, düzgüsel.
Nispi ButlanHukukta kendiliğinden geçersiz olma, kanuna, kamu düzenine, ahlaka aykırılık halidir. İşlem hukuken vardır ama yapıldığı andan itibaren geçersizdir.
Nizami1. Nizâma ve düzene ait, nizâmında olan, tertipli, muntazam. 2. Kanun ve nizama uygun.
NosyonAnlayış
NiyabetToplu mahkemelerde bir hakimin,mahkemenin yetki alanı içerisinde;ancak duruşma salonu dışında yapacağı işlemleri mahkeme adına yapmakla görevlendirilmesidir.
Nehbü-Garetyağma, malın yağması
NOTERÇeşitli belge ve işlemlere geçerlik kazandırmak ve yasanın öngördüğü diğer görevleri yerine getirmekle yükümlü, belli nitelikleri ve kendine özgü bir hukuk statüsü olan kamu görevlisi, kâtibiadil.
NefasetKıymetli olma, nefis olma durumu. Değerlilik.
NedametPişmanlık
NeşetMeydana gelmek, vücuda gelmek. Büyüyüp kat ve kamet sahibi olmak. Yetişmek, ileri gelmek
NizamnameTüzük
nisapderece; istenilen had; asıl; esas; yeter sayı; bir kurulun toplanabilmesi veya karar alabilmesi için gerekli sayıda üyenin bir araya gelmiş olması
NazariyeKuram
nisabDerece; istenilen had; asıl; esas; yeter sayı; bir kurulun toplanabilmesi veya karar alabilmesi için gerekli sayıda üyenin bir araya gelmiş olması
Nevi şahsına münhasırKendi türüne özgü, emsalsiz, özgün. Bkz. Latince: Sui generis.
nevakısnoksan; eksiklikler, noksanlar
nesafet(nasfet)Soyut ve katı nitelikteki kuralların uygulamada doğurduğu haksız uygulamaları yumuşatarak adalet ve hakkaniyete uygun hale getirilmesi.
nushÖğüt, nasihat
naçarÇaresiz
NâşiÖtürü, dolayı,yüzünden
NeşirYayma, dağıtma, yayım
NeşriyatYayın
numerus clausussınırlı sayıda
Non Bis İn İdemAynı dava nedeni için iki kez yargılama yapılamayacağına dair hukuki bir ilkedir.
Objektif iyiniyetİnsanlar arasındaki münasebetleri kanun, örf ve adetten başka tanzim eden ve hukuk dışındaki mevcut olan ahlak, adap, haysiyet, şeref, doğruluk, insaniyet vs. esaslara denir.
Olası kastKişinin, suçun kanunî tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi hâli.
OlvecheO şekilde
OnamaOnamak işi, uygun bulma, tasvip.
Orta mallarıYollar, köprüler, camiler gibi herkesin kullanabileceği kamu malları.
OrtaçTümleç olabilen,isim ve sıfat gibi kullanılan fiil asıllı kelime sıfat-fiil. ör: gelen çocuk, adı batası adam.
Ortak YerlerKat mülkiyetine tabi anagayrimenkulün, kat maliklerince ortaklaşa kullanılıp yararlanılan yerleri.
Ordino1-Bir poliçenin arkasına yazılan havale emri, 2- Tüccarın malını gümrükten çekebilmesi için vapur kumpanyasından yük konşimentosuna karşılık verilen havale, 3- Denizcilik işletmelerinde gemi adamlarını gemilere atama belgesi.
OmbudsmanKamu denetçisi, şikayetleri ve birtakım teşebbüsleri ele alıp değerlendiren ve bunlara her iki taraf için de tatmin edici çözümler bulan kişidir.
OnurÖz saygı
Ölüme bağlı tasarrufGerçek kişilerin, ölümünden sonra hukuki etki ve hükümler doğurmak üzere yapmış olduğu hukuki işlem.
Ölünceye Kadar bakma akdiTaraflardan birinin, ölünceye dek bakma ve kendisini görüp gözetme koşuluyla, malvarlığını veya bir kısım malları öbürküne geçirme (intikal ettirme) borcu altına girdiği sözleşme.
Özel haklarŞahıslar ile şahıslar arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarından,yani özel hukukundan doğan haklardır.
Özel hukukKişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk dalı.
ÖzgülemekBir şey veya bir yeri birine,bir şeye ayırmak,vermek, hasretmek, tahsis etmek.
Örtülü BoşlukSomut olaya uygulanacak hükmün, yasada yer almasına rağmen, yeterli biçimde arz olunmamasıdır.
Ölüm KarinesiKişinin ölümüne kesin gözle bakılacak şekilde kaybolmasıdır.
Öjenikgenetik olarak insan ırkının ıslahı bilimi
özelge (Mukteza)Bir konudaki görüşü ve yapılması gereken uygulamayı bildiren yazı. Mükelleflerin vergi durumları ve uygulanması bakımından tereddüde düştükleri hususlar hakkında bilgi istemeleri üzerine kendilerine yetkili makamlarca yazılı olarak verilen görüşlerdir.
önelsüre
öndelikavans
ÖNEL-iş sözleşmesine göre işçinin işten çıkarılması durumunda tanınan belirli süre -bir işin bitirilmesi için tanınan ek süre.
PaftaKadastrosu yapılan yerlerin ada ve parsellerinin, belli ölçülerle çizilmiş haritaları.
ParaketeGeminin saatteki hızını anlamak için kullanılan araç.”
Parselİmar düzeni bakımından belli ölçüler gözönüne alınarak sınırlandırılmış arazi parçalarından her biri.
PaydaşBir bütünün belli bir kısmından (paydan) yararlanan; hissedar.
PedavraKöknar ve lâdin ağaçlarından elde edilen, çatı örtüsü olarak kullanılan ince tahta; hartama.
Peşin Harçİ l a m s ı z takiplerde, takip talebinde bulunan alacaklıdan, alacağın binde beşi oranında tahsil edilen miktar
Pey sürmekBir sözleşmeyi yapmak için ileri sürülen taminât miktarı önerilen bedel, şart-ı cezâî miktarı.
Pozitif hukukBelli bir anda belli bir ülkede yürürlükte bulunan hukuk kurallarının tümü.
PedersahiAtaerkil
PlebisitHalk oylaması
PoliçeBelirli bir sürenin sonunda belirli bir parayı kendi adına veya bir başkasının emrine ödemesi için alacaklının borçluya yazdığı bildiri.
PerdebirunAğzı bozuk,kötü söz söyleyen, açık saçık konuşan
PratikaKıyı sağlık idaresi tarafından gemilere verilen giriş çıkış izni
PotkalKaza veya başka bir olayı karadakilere bildirmek için gemilerden denize salınan,içinde mektup olan şişe
Pacta SuntAhde vefa, uluslararası hukuk kurallarının oluşmasında etkili olan ve devletin anayasasında var olan ve devlete antlaşma yapma yetkisi tanıyan kuraldır. Antlaşmalar hukuku kuralıdır. Bu kuralın bağlayıcı niteliği, iyi niyet ilkesine dayanmaktadır.
Paraf1.Yalnız adın veya ad ve soyadın başharfleriyle atılan kısa imza. 2.Bir yazının görüldüğünü, işlem gördüğünü veya o yazıdan haberdar olunduğunu gösteren kısaltılmış imza.
PeyderpeyAzar azar, yavaş yavaş
persona non grataistenmeyen kişi
Peçeleme SözleşmesiVergi mükellefleri ve sorumluları; özel hukuk biçimlerini ve kurumlarını olağan kullanımları dışında kötüye kullanarak vergi kaçırma amacı güdüyorlarsa bu amaca yönelik olarak yaptıkları sözleşmelere peçeleme sözleşmesi denir.
Pragmatik(Fr. Pragmatique) Faydacı, yararcı, eylemle ilgili.
PinhanGizli, saklı, gizlenmiş.
RâbıtaBağlantı; bağ; düzen; tertip
RâciRücu eden; geri dönen; ilgisi olan
RahinRehin veren; rehneden
RakabeDevri ve devir alınması olanaklı bulunan şeyin kendisi; örneğin tarla,köle gibi; mala(şeye) hakim olabilme kudreti; çıplak mülkiyet
RaptBağlama; bağlanma; iliştirme; bağlaç
RayiçSürüm değeri; geçerli olan
Rayiç DeğerBir iktisadi kıymetin, değerleme günündeki normal alım-satım değeri; piyasa değeri.
Ref etmekKaldırmak; örneğin itirazın ref’i (kaldırılması)
RefikArkadaş
RehinBir borcun yerine getirilmemesi halinde, alacaklarının teminatı olmak üzere ve paraya çevirtme hakkıyla birlikte alacaklı lehine verilen taşınır veya taşınmaz mal güvencesi.
ReisievvelBirinci reis
ReplikDavacının, davalının cevap layihasına (yazısına) karşı verdiği cevap.
ResenKendiliğinden; herhangi bir isteğe gerek olmadan; otomatikman
Re’sen1. Kendi başına, kendiliğinden. “
ResimDevlet daire ve kurumlarında görülen hizmet ve yapılan giderlerin karşılığı olarak, sadece o işle ilgisi bulunan kişilerden alınan bir gelir.
Resmi gazeteBaşbakanlık tarafından çıkarılan ve kanunların, kanun hükmündeki kararnamelerin, tüzüklerin ve bazı yönetmeliklerin yürürlüğe girmesi için yayımladığı gazetedir.
Resmi SenetResmi bir makam ve görevlinin, usulüne göre düzenlediği veya onayladığı belge.
ResülmâlAnamal; sermaye
ReşitErgin; rüşt yaşını doldurmuş; onsekiz yaşını dolduran veya onsekiz yaşını doldurmamasına rağmen evlenen veya yasal olarak erginliğine mahkemece karar verilen kişi
Rûz-nâmeGündem; yevmiye defteri; takvim
RücuDönme; geri dönme; cayma; sözünden dönme; sözünü geri alma; bir ödemede bulunan kimsenin, bu bedeli, asıl ödeme yapması gereken kişiden istemesi;
RüçhanÖncelik; üstünlük; imtiyaz
RüsumResimler; devlet dairelerinde ve diğer kamu kuruluşlarında görülen hizmet ve harcamaların karşılığı olarak alınan vergiler
Rü’yetDavanın bakılmakta olması.
RadRedden, Geri çeviren,
RehnümaRehber, kılavuz
Rıza-i taksimOrtakların kendi aralarında anlaşmak suretiyle ortak mallarını paylaşmaları durumu
ReddiyatDavadaki masrafları karşılamak için tarafların önceden yatırdığı gider avasından para çekme işlemi
RâhinRehin veren kişi
rizikozarara uğrama tehlikesi, tehlike, zarar ve ziya
Rehnedilenİpotekli, İpotekli mal.
RuznameGünlük
RantabiliteSermayenin parasal verimliliğini ifade eder.
ReferandumHalk oylaması. Halkın türlü siyasi ve toplumsal sorunlar karşısında olumlu veya olumsuz görüşünü belirlemek için başvurulan oylama.
Rachatİdârenin imtiyaz sahibinin hiçbir kusuru olmasa dahi, hizmet ve kamu yararının gerektirmesi nedeniyle, sözleşmeyi tek yanlı feshettiğinde, imtiyaz sahibinin zararını tamamen gidermek zorunda olmasıdır. 2 Devletin durumunun iyi oldugu zamanlarda sermaye piyasasından kendi tahvillerini alması işlemidir. Yani devlet, durumu iyiyse ve bütçe fazlası varsa piyasadan kendi tahvillerini geri satın alır.
RÖDÖVANSGelir, irat. Maden İşletme Kirası
REZONANSBir sistemin (genellikle doğrusal bir sistemin) bazı frekanslarda diğerlerine nazaran daha büyük genliklerde salınması eğilimidir
ReisBaşkan
RüştErginlik
Re’sen Vergi TarhıResen vergi tarhı, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanunî ölçülere dayanılarak tespitine imkân bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunmasıdır. İnceleme raporunda bu maddeye göre belirlenen matrah veya matrah farkı resen takdir olunmuş sayılır.
RecimŞeriat düzeninde bir insanı taşa tutarak öldürme cezası.
RödevansDaha ziyade yeraltı kaynaklarının işletilmesi ve kâr paylarının rödevans şeklinde ifade edilmesinden dolayı, bu tür sözleşmelere rödevans sözleşmesi, imtiyaz payına da rödevans ücreti denilmektedir. İmtiyaz hakkı.
RölativistBağıntıcı, göreci
Ram1. İtaat eden, boyun eğen, itaatli, münkad. 2. Teslim olmak, hükmü altına girmek
rehnli tahvilGenellikle konut yapımına finansman sağlamak için çıkarılan ve karşılığında ipotekle güvence verilen borç senedi.
ResepsiyonBir toplumun hukukî mevzuatının bir başka toplum tarafından, kendi hukuku olmak üzere alınması olgusunu ifade etmektedir. İktibas.
Sâdır olmakÇıkmak
SafahatEvreler, safhalar
Sâlif-üz-zikrZikri geçen; bildirilen
SalihElverişli; uygun
SaniyenIkinci olarak
SarahatAçıklık; netlik; sarihlik; aydınlık
SarfiyatHarcamalar; giderler
SariBulaşan; bulaşıcı
Satış vaadiBir kimsenin, taşınmaz malını bir başkasına satmayı (ileride yapılacak satım akdini) taahhüt ettiği sözleşme.
SavcılıkDevlet adına kamu davasını açan makamdır.
SâyEmek; çalışma
SayıştayDevlet mallarını kabız ve sarf ve idare ve edenlerin hesaplarını tetkik ve muhakeme ile mükellef bir heyet.Divanı muhasebat
Saylıkİçerisinde düz taşların bulunduğu, imar ihyaya elverişli arazi.
SebketmekVâki olmak; yapılmak; olmak; ileri geçmek
SehimPay; hisse
SehvenYanlışlıkla.
Selahiyetİzin,müsade,yetki.
SelbZorla alma; kaldırma; giderme
SelefÖnce gelen kimse
SemenSatış parası; satış sözleşmesinde, satana mal teslimine karşılık olarak ödenecek para
SemereBir maldan elde edilen ürünler; Tabii Semere
SenedâtSenetler
Sened-i hâkanîTapu senedi
SenetBir kimsenin yapmaya ya da ödemeye borçlu olduğu şeyi göstermek için imzaladığı resmi kâğıt, belgit.
SenevîSenelik; yıllık
SerdetmekIleri sürmek; öne sürmek; ortaya çıkmak; belirtmek
seyirtmekKoşmak, koşar adım yürümek
Seyrân-gâhGezme yeri; dolaşma yeri
Sigorta primiSigorta ettirenin sigortacıya ödemekle yükümlü olduğu ücrettir.
SinYaşanılan süre
SinkâfErkeklik organı ve ilgili sövgülerin tümünün kısaltılmış biçimi.
SirayetBulaşma; yayılma; geçme
SirkatHırsızlık; çalma; çalınma
SiyanetKoruma
Siyasi haklarHerhangi bir biçimde devletin yönetimine ve siyasi kuruluşlarına katılmaya yönelik haklardır
SkarYara izi, kesi, iyileşmiş yara.
SoruşturmaSuçun işlenmesinden başlayarak yargı verilinceye dek, kolluk, savcı, yargıç yönünden yapılan inceleme, araştırma ve kanıtların toplanması işleminin tümü.”
Sosyal devletFertlerin sosyal durumlarıyla ilgilenen, onlara asgari bir hayat düzeyi sağlamayı, sosyal adaleti ve sosyal güvenliği gerçekleştirmeyi ödev bilen devlettir.
Sosyal ilişkilerŞahısların birbirleriyle veya toplumla olan ilişkileridir.
Sosyal kurallarSosyal ilişkileri düzenleyen din, ahlak, görgü ve hukuk kurallarıdır.
Sosyal ve ekonomik haklarKişinin sosyal ve ekonomik faaliyetleriyle ilgili bulunan hak ve hürrriyetlerdir.
Sözleşmeİki veya daha çok kişinin, aralarında bir hukuki bağ yaratmak, bu bağı değiştirmek veya ortadan kaldırmak amacıyla, karşılıklı ve birbirine uygun iradelerini beyan ederek yaptığı hukuki işlem; akit.
Sözleşmeden DönmeTaraflardan birinin, mevcut sözleşmeden cayması; sözleşmeden rücu.
Suç1. Törelere, ahlak kurallarına aykırı davranış. 2. huk. Yasalara aykırı davranış, cürüm.
SudurVerilen ; çıkan
SuiniyetKötüniyet
SukutDüşme; düşüş
SulhBarış.
Sureti mahsusaÖzel olarak; özellikle; belli amaçla
Sureti mümtazeÖncelikli
Suveri müsaddakaOnanmış örnek
SübûtSabit olma; gerçekleşme; ispatlama; ispatlanma; kanıtlama
SüknaOturma yeri; oturulacak yer; konut
Sükna hakkıBir evde veya evin bir bölümünde oturma hakkı veren kişiye bağlı bir irtifak hakkı; oturma hakkı, bir evde veya evin bir bölümünde oturma imkanı veren bir irtifak hakkı.
SülüsânÜçte iki
Sürekli edimBorçluyu belli bir süre, belli davranış ya da davranış biçimleri ile bağlı bulunmakla yükümlü kılan edim
Süreli icapBir kimsenin, belli bir süre bağlı olmak niyeti ile beyan ettiği icap.
Süresiz icapKabul haberinin kendisine ulaşması ile ilgili olarak herhangi bir süre tayin etmediği icap
sürüm1. Bir ticaret malının satılır olması, “
Saik-i mümbitNiyetiyle bekleneni verebilen, randımanlı, faydalı
Sarfı nazarSayılmama, vazgeçme, dikkate almama.
SefirElçi, Büyükelçi
SefaretElçilik, büyükelçilik
Self-determinasyon hakkıUlusların kendi geleceklerini belirleme hakkı.
SermediyetSonsuzluk, süreklilik, ebedilik
SultaOtorite, Baskı
Sarf-i nazar etmekVazgeçmek
SeraserBaştan başa, bütün, hep mecmuan, külliyen
Sebepsiz zenginleşmeİki mal varlığı arasında, birinin zararına olan haklı bir sebep olmaksızın meydana gelen değer kaymalarını ifade eder. Bu kaymalar, zenginleşmenin veya fakirleşmenin davranışları ile olabileceği gibi, tabi kuvvetlerin sonucu da olabilir.
Savileri sürülen düşünce, iddia, tez
SaikSebep
Sıra cetveliSatış tutarının tüm alacaklıların alacağını karşılamaması durumunda düzenlenen çizelgedir.
SanıkSuç işlediği sanılan kişi.
SinkafAğır bir küfre tekabul eden kelime.
Suni HısımlıkEvlatlık ile evlat edinen arasındaki bağdır.
semenisatış sözleşmesinde alıcının borcu
SüjeSüje
SüjeMuhakemede kendine ait bir statüsü bulunan ve diğer bireylerden bağımsız olarak gerçekleştireceği işlemlerle muhakemenin ilerlemesine katkı yapan kimsedir
sarfinazarHesaba katmamak, saymamak, vazgeçmek.
sadır olmakortaya Çıkmak
Sahihgerçek, düzgün, doğru, legal, hukuka uygun
Sâkıtsusan; herhangi bir görüş bildirmeyen; düşen; düşücü; hükümsüz
Salâhiyetyetki; bir davaya bakabilme
SarfHarcama, tüketme, kullanma
savıcıbaşından savan kimse
seddedilmişKapatılmış. Hududlanmış
SANIKKovuşturmanın başlamasından itibaren hükmün kesinleşmesine kadar, suç şüphesi altında bulunan kişi.
SUÇLUSuç işlemiş kişi, mücrim.
SAVCIDevlet adına ve yararına davalar açan, kamu haklarını ve hukuku yerine getirmek üzere yargıç katında sanıkları kovuşturan görevli, müddeiumumi.
SarihKolay anlaşılır, belli veya belirgin, açık
SınaiSanayi ile ilgili, endüstriyel
SALIKOlmuş veya olacak bir olay, bir olgu ile ilgili verilen bilgi, haber
SilsileBirbirine bağlı, birbiriyle ilgili şeylerin oluşturduğu dizi, sıra
simsarlıkarabuluculuk
Sabit olmakBir şeyin varlığı, doğruluğu, gerçekliği kesin olarak belli olmak.
Sübut bulmak(bir suç, durum vb.) belgeyle, delille ortaya konulmak, kuşkuya yer bırakmayacak bir biçimde ortaya çıkmak.
sübuta ermekGerçekleşmiş eylemin kuşkuya yer olmayacak bir biçimde kanıtlanması, ispat edilmesi.
sübutKuşkuya yer bırakmayacak bir biçimde ortaya çıkma, gerçekleşme, belgelenme.
Sakıt olmakGeçerliliği kalmamak, düşmek.
Suç vasfının değişmesiSuç vasfının değişmesi, savcı tarafından hazırlanan iddianamede şüphelinin yargılanmasını talep ettiği sevk maddelerinin şüpheliye isnat edilen suça uymaması, başka bir deyişle mahkemece suç tipinin farklı bir hukuki nitelemeye tabi tutulmasıdır.
Sovtajsigortacılık sektöründe hasar gören malın hasar almayan bölümünün sigortacı tarafından alınarak gelir haline getirilmesine veya hasarlı malın değer taşıyan bölümünün sigortalıya bırakılarak, sigorta şirketinin bu değeri tazminat ödemesinden düşmesine verilen isimdir.
Siber ZorbalıkDijital teknolojiler kullanılarak gerçekleştirilen zorbalıktır. Bu tür zorbalıklar sosyal medyada, mesajlaşma platformlarında, oyun platformlarında ve cep telefonlarında görülebilir. Hedef seçilen kişileri korkutmaya, kızdırmaya ya da utandırmaya yönelik olarak tekrarlanan bir davranıştır.
seyrüseferGidiş geliş; trafik
SUJE1.Fail 2.Muhakemede kendine ait bir statüsü bulunan ve diğer bireylerden bağımsız olarak gerçekleştireceği işlemlerle muhakemenin ilerlemesine katkı yapan kimsedir.
Sui generis“Kendine özgü”, “emsalsiz”, “özgün” anlamlarına gelen, Hukuk gibi birçok disiplinde kullanılan Latince bir ifade. Nevi şahsına münhasır.
sebatSözünden veya kararlarından dönmeme, bir işi sonuna değin sürdürme, direşme.
sukutu hak müddetihak düşürücü süre
SübutKuşkuya yer bırakmayacak bir biçimde ortaya çıkma, gerçekleşme, belgelenme.
Suça Sürüklenen ÇocukKanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen on sekiz yaşından küçük çocuk.
SorguSuç niteliğinde görülen bir konuyla ilgili olarak, durumun aydınlanması için yargıcın sanığa sorular sorması ve sanığın bunları yanıtlaması işi.
Saik hatasıİradenin oluşmasında etkili olan bir konuda düşüncenin gerçek duruma uygun olmaması, kişinin olayları yanlış algılayıp, bunları yanlış değerlendirerek, beklenti ve tahminlerinde isabetsiz bir kararla iradesini oluşturmasının sonucu olan yanılmadır.
SıhhîSağlıkla ilgili, sağlığa âit
SuçKanunlar tarafından yanlış veya zararlı olduğu için ceza tehdidiyle yasaklanan ve bazı durumlarda cezalandırılabilen davranıştır.
Sınırlı EhliyetliAyırt etme gücüne sahip, ergin olan ve kısıtlı olmayan kişiler. Tam ehliyetli olduğu halde birtakım sebeplerden ehliyeti sınırlandırılmış kişiler. Yasal danışmanları olmadan borç altına giremezler.
Sınırlı EhliyetsizAyırt etme gücüne sahip, ergin olmayanlar ve kısıtlılardır. Ergin olmayanlar veli, vasi olmadan borç altına giremezler. Ayrıca vasilerin rızası olsa dahi kefil olamaz, bağış yapamaz, vakıf kuramazlar.
sıhri hısımKan bağı ile değil, kanuni yollarla oluşan hısımlıktır.
suç tasniiSuç uydurma
ŞagilMeşgul eden; meşgul olmayı gerektiren; işgal eden; bir mülkte oturan
ŞahâdetTanıklık
ŞahbenderKonsolos
Şahsı âhar (âher)Başkası; üçüncü kişi
Şahsi edimBorçlunun bizzat bedeni ya da fikri gücü ya da yeteneği ile icra edeceği edim türü
Şahsi haklarAyni hakların aksine, herkese karşı ileri sürülemeyen haklar; kişisel haklar.
Şahsiyet haklarıŞahısların maddi,manevi ve ekonomik bütünlüğü üzerindeki mutlak haktır.
ŞamilIçine alan; kapsayan; çevreleyen
Şâmil olmakKapsamak; içine almak
şantiye1. Yapı gereçlerinin yığılıp saklandığı veya işlendiği yer.
ŞârihŞerhçi; şerh eden; bir konuyu ayrıntılarıyla açıklayan
ŞarkDoğu
ŞartnameSatın alma, satma, yaptırma, kiralama vb. işleri gerçekleştirmek isteyen gerçek veya tüzel kişilerin düzenlediği ve işi yapan ile yaptıranın üstlendikleri koşulları belirleyen resmî belge.
ŞayiPay; hisse
Şâyi hisseOrtak (müşterek) mülkiyette, ortaklardan herbirine ait pay
ŞayianOrtaklaşa
ŞefiŞufa (önalım) hakkı bulunan kişi; önalımcı
ŞeraitŞartlar; koşullar
ŞerhKişisel hakların, devir sınırlamalarının ve geçici tescilin, tapu siciline yazılmasını gösteren terim
ŞerikOrtak; iştirakçi
Şibh (şibih)Benzer; benzeme; benzeyiş
Şifahî beyanSözlü açıklama
ŞimalKuzey
ŞiraSatış
ŞufaÖnalım; öncelikli alım
Şufa hakkıÖnalım hakkı; mükellefin, hakkın konusu olan şeyi bir üçüncü kişiye satması durumunda, hak sahibine tek taraflı bir irade beyanı ile satılan şeyin mülkiyetinin kararlaştırılan bedel karşılığında öncelikle kendisine devrini isteme yetkisini veren haktır, y
ŞuhutŞahitler
Şura-yı DevletOsmanlı Devleti’nde günümüzdeki Danıştay’a karşılık gelen yüksek yargı kurumudur.
ŞümulKapsam; içine alma; kapsama
Şüphe1. Bir olguyla ilgili gerçeğin ne olduğunu kestirememekten doğan kararsızlık, kuruntu, işkil, şüphe, acaba”
ŞüyuPaydaşlık; hissedarlık
ŞayesteUygun, yakışır,layık uygun, münasip.
ŞayestePara alıp vermek yetkisi,saklama yetkisi.
ŞÜPHELİSoruşturma evresinde, suç şüphesi altında bulunan kişi.
ŞİKÂYETÇİZarar gördüğü bir suçun failini, ilgili makam ve memurlara bildiren kişi, müşteki.
ŞahitTanık
ŞÜMULİçine alma, kaplama, kapsama.
ŞiarTutulacak yol, ülkü, ilke
ŞehadetYüksek bir ülkü uğrunda ölme, şehit olma
şehadetnameBir işin yapıldığını gösteren, yetkilisi tarafından verilmiş olan onaylanmış belge
ŞühedaŞehitler, Şahitler
ŞürekaŞerikler, ortaklar
Şûrâ-yı DevletŞura-yı Devlet Osmanlı Devleti’nde günümüzdeki Danıştay’a karşılık gelen yüksek yargı kurumudur.
şahadetnameBir eylemin yapıldığını, bir durumu gösteren ve yetkililerce verilmiş olan onaylı belge.
ŞüpheliSoruşturma evresinde, suç şüphesi altında bulunan kişiyi ifade eder.
ŞecâatYiğitlik, kahramanlık,cesaret
Şahsi cezasızlık sebepleriSuçun işlendiği sırada var olan ve failin cezalandırılmasına mani olan şahsa bağlı sebeplerdir.
şeriklikŞerik olma durumu, ortaklık. Ceza hukukunda suça yardım etme “şeriklik” biçimlerinden biridir. Suça katkı sağlayan, fakat gerçekleştirdiği davranışı faillik oluşturmayan kişiler şerik olarak kabul edilmektedirler.
şifahenSözlü olarak, sözle söyleyerek.
ŞifahiSözlü olarak yapılan
TaaddüdBirden çok
Taahhüdü ihlalBorclunun haciz zaptında borcu kabul ve ödemeyi taahhud edip, tahhüdünü yerine getirmemesi.
TaahhütnameKişinin kendi ad ve hesabına, bir gerçek kişi veya tüzel kişiye karşı, sözleşmeli ya da sözleşmesiz olarak, bir işin yapılmasını veya bir şeyin teslimini üstlendiğini gösterir belge.
TaallukIlişiği olma; asılma; ilgi
TaayyünTayin olunma; belli olma; belirme
TaazzuvUzuvlaşma, bir biçim alma, teşkilâtlanma, organlara ayrılma.
TabiyetKişi veya şeyleri devlete bağlayan siyasi ve hukuki bağ; vatandaşlık. yurttaşlık; bağımsızlık
TacirTicaretle uğraşan; bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimsedir.
TadâtSayma; sayılma; sayım
TadilDeğiştirme; değişiklik
Tafsil EtmekAyrıntiları ile anlatmak.
TağyirBaşkalaştırma; değiştirme; bozma tahakkuk gerçekleştirme; gerçekleşme
TahaddüsOrtaya çıkmak
TahassulHasıl olma; sonuç olarak ortaya çıkma
TahavvülDeğişme; dönme
TahdîdâtSınırlamalar; kısıntılar
TahdidîSınırlayıcı, tüketici.
TahfifHafifletme; azaltma
TahkikSoruşturma.
TahkikatSoruşturma
TahlifYemin
TahliyeBoşaltma; salıverme; serbest bırakma.
Tahliye taahhütnamesiKiracının, kiralananı belli bir tarihte boşaltacağına ilişkin yaptığı yazılı irade beyanı.
TahmilYükleme
TahnitBozulmaması için ölüyü ilaçlama.”
TahripHarabetme; yıkma; kırma; bozma
TahrirYazım
TahrirenYazılı olarak
TahsinBeğenme
TahsisEmrine verme; özgüleme.
TahşiyeÇıkıntı yapmak
TahtAlt; aşağı
TahtaniBinanın alt kısmı
Tahtani fevkaniAltlı üstlü
TahvilDeğiştirme; değiştirilme; borç senedi
TahvilatTahviller
TakaddümÖnce gelme; önde gelme
Takarrür etmekKararlaşmak; kararlaştırmak; istikrar kazanan kararlar
TakasVadesi gelmiş, aynı cinsten ve karşılıklı iki alacağın birbirine sayışılması.
TakibatKovuşturma
TakrîrÖnerge; anlatma; anlatış; tapuda malını sattığını veya ipotek ettiğini söyleme
Takrir etmekSağlamlaştırmak
TaksimOrtak mülkiyette bulunan bir malın, ortaklar arasında yapılan bir sözleşmeyle veya dava açmak suretiyle bölüştürülmesi.
TaksirIradi olarak işlenen bir icra ya da ihmal eyleminden, fail tarafından istenmemiş olmalarına rağmen, kanunun cezalandırdığı sonuçların meydana gelmesi hali
TakyidatSınırlama, kısıtlama.
TakyitKısıtlama
TalâkIslâm hukukunda boşanma
Ta’lıkGeciktirme; askıda bırakılma
Talik1.Belli bir zamana bırakma, erteleme.”
TalilSebep gösterme; illetlendirme, bir şeyi bir illete bağlama.
TalîmâtnâmeYönetmelik
TanıkDuruşmada bilgisine, görgüsüne başvurulan kimse, şahit.”
Tapuyu misilTarafsız bilirkişinin belirteceği tapu; bedel; değer baha
taraf ehliyetiHukuk davalarında davacı veya davalı olarak yer alabilme ehliyeti. Medeni haklardan yararlanan herkes kural olarak taraf ehliyetine de sahiptir. Ancak bunu ya bizzat kullanır ya da kanunî mümessili onun adına bu ehliyeti kullanılır.
Taraf teşkiliTaraf oluşturma. Davanın taraflarından biri olabilme yeteneği. Uluslararası ihtilaflarda müzakerenin taraflarından birisi olma durumu.
Tarafeynİki taraf.
TarhÇıkarma, ıtrah etme, bir sayıdan diğerini çıkarma, vergi koyma, kişinin kazancından vergi payı çıkarma, belirleme. Çoğulu tarhiyyâtdır; vergi koyma işlemleri.
TarikYol; yöntem
TârikTerkeden; bırakan
Tariki âmmHerkesin geçebilmesi için bırakılan yol; kamunun yararlandığı yol;
TasarrufBir şeyden yararlanabilme ve o şey üzerinde fiili veya hukuki işlem yapabilme gücü.
tasarruf etmeKullanma ve yapma harcama, yönetme, bir şeyi sevk ve idare gücü. Harcamadan bekletme, biriktirme, tutumlu olma. Çoğulu tasarrufâtdır; işlemler, muâmeleler, harcamalar.
TashihDüzeltme; resmi bir kütüğün, bir hukuki işlemin düzeltilmesi
TasnifDüzen
Tasrih etmekAçıklamak; belirtmek
TasvibDoğru bulma; uygun görme; onaylama
Tatbika medar imzaUygulamaya elverişli imza
TathirTemizleme
TavassutAracılık; ara bulma; aracı olma
TavazzuhAydınlanma
TavzifGörevlendirme
tavzihVâzıh hale getirme, açıklama, bir konuyu anlaşılır hale getirme, çoğulu tavzihâtdır; açıklamalar. Hmk md. 455 vd.
TavzîhAçıklama
Tazammun etmekÖngörmek; sonucu doğurmak; içine almak; kapsamak
TazminatMaddi veya manevi zarara karşılık ödenen bedel; zarar ödencesi;hukuka aykırı olarak başkalarına verilen zararların ödetilmesi biçiminde müeyyidedir.
TAZYİKBaskı, sıkıştırma, zorlama, baskı tatbik etme, darlaştırma. Tbmm:, türkiye büyük millet meclisi. 23 nisan 1920’de kurulmuş ve toplanmıştır. Türk temsili demokrasisinin yasama organıdır. 1982 anayasasına göre her 5 yılda bir yapılan genel seçimle seçilen 5
tazyik hapsiYapılması gereken bir edim yapılmadığında borçlu kişinin onu yapması veya edimi ifası için hapsen tazyikte bulunulurdu. Hapse konulma hali ve böylece borcun ödenilmesini sağlama durumu. Şimdi bu tür bir yaptırım yoktur. Şahitlik veya bilirkişilikten, yemi
TeadülBeraberlik; denklik; birbirine denk gelme
Teahhur(teehhür)Gecikme; temerrüt
TeâmülÖrf ve adet; öteden beri olagelen, insanlar arasında yapılagelen belli bir davranış.
TeatiKarşılıklı gönderme
TebaaUyruk; bir devletin hükmü altında bulunan kimseler
TebâdürAkla gelme; hatırlanma
Tebârüz ettirmeBelirtme; ortaya koyma
tebcilÖğme, medhetme, yüceltme, üstün kılma.
TebdilDeğişme; değiştirilme
TebeddülDeğişiklik
TebellüğBir tebliği alma; tebliğ edilen bir yazıyı imza ile teslim alma
TebellürNetleşme; net olarak ortaya çıkma; aydınlanma
teberruBağış, hibe, karşılıksız olarak mal bağışı. Çoğulu teberruâtdır; bağışlar, yardımlar, hibeler.
TebeyyünOrtaya çıkmak
Tebeyyün etmekSaptanmak ; ortaya çıkmak; aydınlanmak
TebligatBir hukuki işlemin yetkili makamca, ilgili kişinin bilgisine sunulmak üzere, kanun ve usule uygun olarak yazı veya ilanla bildirilmesi.
TEBLİĞBildirme, duyurma, anlatma, yazılı bir emri, mahkeme yazısını ilgili şahsa teslim etme, imzasını alma. Çoğulu tebliğâtdır; duyurular, anlatmalar.
TecditYenileme; tazeleme, açıkça anlaşılacak şekilde önceki borcun, yeni bir borç kurarak ortadan kaldırılması; yenileme.
TecezzîBölünme; doğranma
TecvîzCeza verme; caiz görme
TECZİYECezalandırma; ceza verme.
TedabirTedbirler önlemler
TedarikSağlama; temin etme
TedavülSürüm; elden ele gezme; dolaşma; kullanılma
tedbirTedbir, Tedebbür: Bir işin iyi ve sıhhatli olması için arkasını, önünü gözeterek takdir ve idare etmektir. Bütün evreni yönetmek, her işi evirip çevirmek. Tabii düzenini ayakta tutmak, kanunların işlemesini sağlamak.
Tedip hakkıAna babalara tanınmış çocuğa öğüt vermek, ihtirada bulunmak
TediyeÖdeme; bir borcun ödenmesi
TedricenAzar azar; yavaş yavaş; aşamalı olarak
TedvînHukuku birleştirmek amacıyla,hukukun bir dalı ile ilgili yasa halinde kurallar koyma
Tedvirenvekaleten
TeehhürGecikme; sonraya kalma
TeemmülDüşünüp taşınma; etraflıca düşünme
TeessüsKuruluş; kurulma; yapılma; yapılanma
TefehhümAnlamak; akıl erdirmek
TeferruatAyrıntı, geleneklere göre bir malın daha iyi ve daha verimli kullanılmasında yararı olan, asıl mala sıkı sıkıya bağlı bulunmayan, az bir masraf ve hasar ile asıl maldan ayrılabilen mallara mk. Da teferruât denilir. Bir dairedeki asılı levhalar, avizeler,
TeferruğSatın alanın aldığı mülkün ferağ işlemini yaptırması, tapu kaydını kendi üzerine çevirme
TeffizBkz. tefvîz
TefhimVerilmiş olan kararın veya hükmün,duruşmada hazır bulunan taraflara yargıç tarafından sözle bildirilmesi
tefrikayırma
TefrişatDöşeme araçları; bir yeri döşemek için kullanılan eşya
TefvîzIhale; sipariş etme; havale etme; dağıtım; ısmarlama; bir taşınmazı belli bedel karşılığında üçüncü kişinin üzerinde bırakma
TehâlüfYargıcın iki tarafa da yemin vermesi; birbirine zıt olma
tehirerteleme
Tehir ertelemeAra verme
tehlikeli hükümlüişlediği suçun nitelik ve icra şekli göz önüne alındığında toplum için ciddi bir tehlike oluşturan ve cezaevi güvenlik ve nizamını ihlal edebileceği yönünde kuvvetli delil bulunan hükümlüdür.
Tek taraflı irade beyanıHukuki bir ilişkide taraflardan birinin, o ilişki bakımından hüküm ve sonuç doğurmaya yetecek şekilde iradesini açıklaması.
tekabülKarşılamak,karşılıklı kabulleniş, takasta bulunma.
Tekabül etmekKarşılamak; karşılık olmak
TekaüdEmeklilik
TekâyüdBirbirine hile yapma
TekeffülBirine kefil olma; kefalet verme; garanti etme
tekellüfKülfetli iş yapma, birisine yük yükleme, sıkıntı verme. Yapmacıktan iş yapma.
TekemmülTamamlanma; olgunlaşma
TEKERRÜRTekrarlama, tekrar etme. Bir kimsenin bir suçu işleyip hakkında hüküm verildikten sonra yeni bir suç işlemesi durumu. Mükerrirlik hali. Tck md: 29.
Tekevvün etmeYaratılma; meydana gelme
TekidPekiştirme, üsteleme. Önceden yazılan bir yazının peşine ikinci defa bir yazı daha gönderme. Güçlendirme.
teksifKesâfet arz etme, yoğunlaştırma, bir noktada dikkat toplama, sıkıştırma.
tekzibYalanlama, kizbetme, asılsız bir haber üzerine bunu düzeltmek için basın kanununa göre ilgili kişinin mahkeme kararıl ile basın aracına gönderdiği düzeltme yazısı, yalanlama yazısı. İlgili kişinin bu hakkı kullanmasına tekzib hakkı denir ki, asılsız haber
TelâfiZararı karşılama; giderme; eksikliği giderme
telahukLühûk etme, bitişme, peşinden bir şeye yetişip ona katılma, eklenme. Birbirine katılma. Sonraki bütçenin öncekine katılması veya genel bütçeye yan bazı bütçelerin katılmasına da mülhak bütçe denilmektedir.
TelâhukBirbirine katılma; yarışma; hakların yarışması
telhisHülâsa etme, kısaltma, özetleme.
TelhîsHülasa etme; özetleme; özet
TelifYazma; uzlaştırma
Telif haklarıFikir ürünü eserler üzerinde yaratıcısının sahip bulunduğu haktır.
Telvis etmekKirletmek
TemadiSürüp gitme; süregelme; devamedegelme; sürme; uzama
temayülTANINMA, MEZİYETLERİYLE TANINIR OLMA, ÜSTÜN GELME, ŞÖHRETE ERME.
temdidUzatma, medîd hale getirme. Kanunlarda tanınan sürenin bir kısım makamlarca, hâkimce vb. Lerince bir daha uzatılması durumu. Pas. K md. 13.
TemellükMülk edinme; kendine mal etme; sahip olma; sahiplenme; devralma
TemerrüdDirenme; borcun ifasında gecikme, bir yükümlülüğün yerine getirilmesinde oluşan gecikme; direnme
temerrütDirenme, inad etme, meredleşme, meredlik gösterme. Alacaklının alacağını teslimde ve borçlunun da borcunu ifada inadına direnmesi, geciktirmeye sebebiyet vermesi. Bk md. 90, 95. Borsa’da yapılan işlemler sonucunda, taahhütlerin gerektirdiği ödeme veya men
TemettüKâr; kazanç payı; yarar
temhirmühürleme
TeminatBelli bir hukuksal durumu (genellikle borcun ödenmesini) sağlamak için verilen garanti.
Teminat akçesiBir sözleşmenin kurulması için taraflardan birinin diğerine vermek yükümlülüğünde bulunduğu para
TemlikDevir, alacağın bir başkasına devri, mülkiyetinin geçirilmesi. Alacağın devredilmesi. Bk md. 165.
TemşiyetMeşiyet, dileme, icrada bulunma, yürüme ve yürütme.
temyizİyiyi kötüden; hayrı, şerden ayırt edebilme yeteneği, akıl gücü. İlk derece mahkemelerince verilen yargı kararlarının esas ve usûl açısından denetime tabi tutulduğu üst derece mahkemesi. Bu denetim isteme işine de temyiz işlemi denilir. Cmk md. 305, 326.
Temyiz Kudretiİyiyi kötüden ayırma ve makul biçimde davranışta bulunma yeteneği.
tenakusEksikleştirme, azaltma: iki kişinin verecekleri şeylerde karşılıklı olarak azaltmaları, noksanlaştırmaları.
TenakuzÇelişme, çelişki, tutmazlık
TenâküzÇelişki
TenbihUyarma; uyarı
TenezzülInme; alçalma; düşme; kendine aykırı gelen bir işi veya durumu kabul etme
TENFİZİnfaz etme, bir hükmü uygulama, gereğini yerine getirme. Bir şeyi geçerli kılma.
TenkisIndirme; azaltma; eksiltme
TenmiyeNemalandırma; artırma; işletme
TensipUygun görme
TenvîrâtAydınlatma; ışıklandırma
TenzilIndirtme; azaltma
TerâkümBirikme; biriktirme
Tercihe şayanÜstün tutulan; yeğlenen; tercih edilen
TerditliKademeli
terekeÖlen kimseden, geride bıraktığı mirasçılarına kalan mal, ölenin terkettiği, sağlara bıraktığı mal.
Tereke (terike)Miras bırakanın mirasçılarına geçen kalıtı; kalıt; mirasçılara kalan malvarlığı
Terekküp etmekOluşmak
TeressübâtTortulanmalar; dibe çökmeler; durulmalar
Terettüp etmekDüşmek; doğmak; ait olmak; sırası gelmek; gerektirmek
TerhinRehin olarak verme; emanet bırakma
TerkinBoyama, çizme, bozma, bir kaydın çizilmesi. Tapu kaydının düşürülmesi. Bir kimse üzerinde görülen bir taşınmazın bu durumunun sona erdirilmesi. Bir şeyin parçası ve temel rüknü haline getirme. Asıl unsur yapma. Mk md. 933, 935.
TermimTamir etme; onarma; düzeltme; iyileştirme
tersimResmetmek, bir şeyin çizgilerle şeklini çizmek, çizgilerle ortaya koyup anlatmak.
TersîmâtResmetmeler; resmini yapmalar; çizmeler
TertipSıra; düzen; düzenleme
TesâhubSahip çıkma; koruma
TescilResmi kütük veya defterlere bir konunun (hakkın) yazılması, kayıt düşülmesi.
TesellümTeslim alma
teselsülBirden çok kimsenin alacaklıya karşı aynı borcun tamamını yükümlenmelerine veya birden çok alacaklının tek bir borcu istemeye hakkı olduğunu gösteren durum;dayanışma Zincirleme. Zincir gibi birbirine bitişik kısımlar olma. Silsile peyda etme Man: Bak: Del
TesmiyeAd koyma; isimlendirme; belirleme
TesviyeSonuca bağlama; çözümleme; gereğini yapma; seviye; düzdüzeltme
teşdidŞiddetlendirme, ağırlaştırma, bir suçun cezasının bazı nedenlerle ağırlaştırılması ve aktarılması. Bunun sebebleri ne de teşdîd sebebleri denilir. Meselâ taammüden adam öldürme, kamu malını çalma, küçüklere laf atma vs. Gibi.
TeşevvüşKarışıklık; kargaşalık
teşhisŞahıslandırma, tanıma, bir kimseyi tanıma suretiyle kim olduğunu ortaya koyma, belirleme.
TeşmilKapsamına alma; yayma
teşriiYasama faaliyeti, kanun yapma, kanun koyma işi. Laik hukukta bu yetki ya halkın temsilcilerinindir ya da baştaki yöneten az bir grubundur. İslâm hukukunda ise temelde allah’ındır. Hakikî şâri o’dur. Hz. Peygamber mecâzî anlamda şâridir. Bu faaliyett
TeşrikYaptığı bir işe ortak almak.
TeşvişKarma karışık yapma, iyiyi kötüye katma, zihnin karışık bir durum alması.
TevakkufBağlı olma; durma
TevarüsBir kimseden miras kalma; mirasa konma; kalıtım yoluyla birinden diğerine geçme
TEVDİBırakmak, vedia olarak bir yere emânet etme.
Tevdi etmekVermek; bırakmak; sunmak
TeveccühYönelme; yakınlık duyma; sevgi
TevellütDoğum; doğma
Tevessül etmekBaşvurmak; kalkışmak; girişmek
TevfikUydurma; uygunlaştırma
tevfikanUygun olarak, uygun biçimde.
tevhidBirleme, tekleme, vahdetleme, allah’ı tek olarak kabul etme. İslâm’ın temel amacı allah’ı birlemek ve ona öylece inanmak, şirke sapmamaktır.
tevilBir kâpalı sözü yorumlama, bir başka anlam katma, amacı dışında farklı biçimde yorumlama.
te’villi ikrarYoruma müsâid ikrar. Sanığın ikrarının yoruma müsaid olması durumunda yargıtay bunu kabul etmemektedir.
tevkifTutma, bekletme, bir yerde tutma. Çoğulu tevkifâtdır; tutuklamalar kitle halinde içeri sokma. Para alacaklılarının istihkâklarında yapılan kesintiler, içeride tutulan paralar. Cmk md. 104.
Tevkif MüzekkeresiTutuklama müzekkeresi. Bu müzekkere hâkim tarafından kesilir, üzerinde sanığın kim olduğu, işlediği .:uç ve tutuklama sebebleri ayrıntılı şekilde yazılır. Cmk md. 106 vd.
TevkilVekil olarak tayin edilmiş kimsenin, vekillik yetkisini bir başkasına devretmesi.
Tevlit etmekDoğurmak
TevliyetVakfın işlerini yönetmek
Tevliyet davasıMütevellilik davası; vakfın işlerine bakma göreviyle ilgili dava
tevsiGenişletme, yayma, vüsatini sağlama. Çoğulu tevsîâtdır; genişletme işleri.
Tevsî’Genişleme
TevsîkBelgelendirme
TevziDağıtma
teyitDestekleme, güçlendirme, tasdik etme.
TezadZıdlık gösterme, iki şeyin çelişki arzetmesi.
TezâyüdArtış; çoğalma
Tezkere-i sâmiyyeSadrazamlık makamından yazılan tezkere
TezyifDeğersiz olarak gösterme, aşağılama.
TezyinatSüslemeler
Toplu iş sözleşmesiIşçi sendikaları ile işveren veya işveren sendikaları arasında yapılan ve iş şartlarını, tarafların hak ve borçlarını düzenleyen yazılı bir anlaşmadır.
TutanakZabıt, zabıtnâme. Bir toplantı ve duruşma ile sorgulama sonunda düzenlenen resmî nitelikli tutanak.
tutuklamaTevkif, ceza muhakemesinde kişiyi koruyucu ve önleyici bir tedbirdir. Cmk md. 104 vd. Nda yer alan ve adresi belli olmayan, ağır cezalı bir suçun sanığı olan, delilleri yok etme gibi ihtimallerin bulunması durumunda hâkimce alınan önlem. Hürriyeti kısıtla
tutukluMevkûf, tutuklama kararı verilen.
Tüzel KişiKendisini oluşturan gerçek kişilerin üzerinde ve onlardan bağımsız bir varlığı ve belirli bir amacı bulunan.
TüzükBir kanunun uygulamasını göstermek veya kanunun emrettiği işleri belirtmek üzere, kanunlara aykırı olmamak şartıyla ve Danıştayın incelemesinden geçirtilerek Bakanlar Kurulu tarafından çıkartılan yazılı hukuk kurallarıdır.
TaaddiBaşkasının Hakkında El Uzatma.
TedenniGerileme, Gerilemek, Düşme.
TrampaDeğişim
TemliknameBir hakkın diğer bir kimseye geçirildiğini gösteren belge
TecessümBoyut kazanma, cisimlenme
TerkipBirleştirmek, Bir araya getirmek.
TahakkümHakimiyet ve kontrol altına alma.
Tezahür etmeBelirme, görünme, ortaya çıkma
TahakkukGerçekleşme, meydana gelme, bir şeyin doğruluğunun ortaya çıkması
TagyirBir şeyi değiştirme, başkalaştırma, aslından saptırma
TahkirAşağılama, onur kırma, onuruna dokunma
TeşditMakul orandan arttırma, şiddet, şiddetini arttırma, güç verme
TarumarDağınık. Karışık. Perişan
TekdirAzarlama, Paylama
TardetmekKovmak, Def etmek, Uzaklaştırmak
TemyizenTemyiz suretiyle. Temyiz yoluyla.
TaharriyatAraştırmalar, Aramalar
TaharriArama, araştırma
TakribenTahminen, yaklaşık olarak, aşağı yukarı
TasallutMusallat olma, saldırma, sarkıntı
TaakkulAkıl erdirme, zihin yorarak anlama, hatıra getirme
TaaffünKokuşma, bozulma, çürüme
TaadülBeraberlik, eşitlik
TaaccübŞaşkınlıkla karşılama, hayret etme
TahkimTaraflar arasında çıkan uyuşmazlıkların devletin resmi yargı organları yerine, kendileri tarafından belirlenen hakemlerce çözümlendiği bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir.
TanzimDüzenleme, düzeltme, yoluna koyma
TeşdidenCezada alt sınırdan ayrılarak üst hadden ceza verme
TenzihAyrı tutmak
TahriratResmi bir dairece yazılan yazılar ve mektuplar
TemsilciHak ve görev bakımından birinin veya bir topluluğun adına davranan kimse, mümessil.
TelemmuPırıldama, ışıldama
Tehir-i icraicranın geriye bırakılması
TerakümBirikme, yığılma
tevdi etmekvermek, bırakmak, sunmak
TüzeHukuk. Doğrunun, hakkın korunması
Tenfizİnfaz etme, bir hükmü uygulama, gereğini yerine getirme, bir şeyi geçerli kılma.
TecziyeCezalandırmak
TecezziParçalara ayrılma, ayrılma, bölünme
Tapu SiciliTaşınmazlar üzerindeki haklarını göstermek üzere devletçe tutulan resmi sicildir.
TecritBir insanın dış dünyadan koparılarak kendi haline bırakılması olayıdır. İlişkide bulunduğu topluluktan çıkarmak, sosyal ekonomik ve kültürel olarak yalnızlığa terk etme halidir.
Tenzilatİndirim.
Temerrüt FaiziTemerrüte düşen borçlunun borcun muaccel olması anından borcun ifasina kadar geçen zamandaki faiz.
Teyakkunİyiden iyiye araştırıp şüphesiz tam olarak bilmek.
Tevkifat1. Para konusunda kesintiler. 2.Tutuklamalar (hukuk)
TeşebbüsGirişim, girişme.
TekaüdEmeklilik
TEAMÜLbir yerde öteden beri olagelen davranış,hukuksal olarak toplumun örf ve adetlerinin en küçük hali anlamındadır.
TedvinDerleme
TevcihYöneltme,aşama, makam, mevki verme, terfi ettirme.
TAHSİSBir şeyi bir kimseye veya bir yere ayırma
terkinBir alacağın tahsil edilmesinin olanaksız olması nedeniyle,bu alacağın,idârî bir kararla düşürülüp,idârenin alacak defterinden çıkarılmasıdır.
TefekkürDüşünme,fikretme,akıl erdirme;Bir konuda kişinin kendi kendine değerlendirmede bulunması.
TüzelHukuki, hukuksal
Tebarüz etmekBelirmek, görünmek.
tehir i icraYapılan yargılama sonucunda yerel mahkeme tarafından verilen alacağın tahsiline dair kararı temyiz eden borclu tarafın , icra işlemlerinin durdurulması için yargıtay’dan talep etmesi mümkün olan; karşılığında tüm dosya alacağını icra veznesine teminat olarak yatırmayı gerektiren , teminat bedeli icra dosyasına yatırıldığı vakit yerel mahkeme kararı gelinceye kadar icra işlemlerini durduran karar.
Tatbikuygulamak
Takyitsöz konusu taşınmaz mal üzerinde var olan kısıtlama
TeşriYasama
teşbihbenzetmek
teselsul karinesiiki veya daha fazla kişi ticari işlerde borç altına girmiş ise , borcun tamamından her birinin sorumlu olma hali
TevziatDağıtmalar,üleştirmeler
takbihÇirkin görme, beğenmeme. Kınama
TilâvetKuran’ı yüksek sesle, güzel ve yöntemince okuma.
TröstAynı alanda iş yapan çeşitli ortaklıkların pay belgitlerinin bir ortaklıkça elde edilmesi ve yönetimlerinin bu ortaklığı yöneten gruba aktarılmasıyla oluşan, tekelci anamalcılığa özgü bir ortaklıklar birlik
TeşhirGösterme,sergileme
Tahrikharekete geçirme,kımıldatma
TEKÂSÜLÜşenmek. Gevşeklik. İhtimamsız davranmak. Tembellik.
TemevvüçDalgalanmak, çalkalanmak.
TANIKDavacı veya davalı olmadığı hâlde duruşmada bilgisine, görgüsüne başvurulan kimse, şahit.
TevellütDoğum tarihi
TebliğBildirmek haber vermek
TekitBelirli süre zarfında cevap alınamaması halinde tekrar yazı yazarak cevap istenmesi .
terminbelirli zaman, randevu
tecilErteleme.
tavikGeciktirme, erteleme
TöhmetBirine isnat olunan suç; işlenildiği sanılan, fakat henüz aydınlanmamış olan suç, suçlama.
TasfiyeBir ticaret kuruluşunun batması, kapanması gibi nedenlerle hesapların kesilerek ortada kalan maldan ve paradan alacaklılara paylarına düşen miktarın verilmesi işlemi.
Tehiri İcraİcranın Geri Bırakılması
TefhimMahkeme tarafından verilen kararın, duruşmadan hazır bulunan tarafa veya taraflara hakim tarafından sözle bildirilmesi.
TezkiyeTemize çıkarma, aklama.
TafsilatAyrıntılı bir şekilde, detayları da ortaya konulmuş açıklama
TezyidArtırma, miktarca çoğalma, ziyadeleşme
TerviçBir düşünceyi tutma, destekleme
TahrifBozmak, aslını değiştirerek yozlaştırmak.
Tecellibelirmek, ortaya çıkmak, görünmek; belirti, görüntü
TevkifhaneTutukevi
Tetkikatİncelemek, araştırmak
TalimatnameYönetmelik
TerahiHerhangi bir konuda ileriyi düşünerek çekinmeyi gerektiren sebep veya durum, rezerv, ihtiraz. Savcının yasada yazılı yetkilerine dayanarak, tüze işlerinden dolayı kendilerinden bir işin yapılmasını istediği devlet görevlilerinin, işten kaçınmaları ve görevlilerin görevlerini yapmakta olumsuz davranmaları.
Tensip ZaptıAçılmış olan davaya ilişkin olarak, davayı incelemekte olan mahkeme tarafından yürütülecek olan inceleme faaliyetlerine ilişkin saptama ve hükümleri barındıran, bir çeşit yol haritasıdır.
TevhitBirleştirme
Teknokrat1.Yönetimde ve ekonomide uzmanlığı nedeniyle devlet yönetiminde söz sahibi bulunan, uzmanlığı kuramdan çok tekniğe, uygulamaya dayanan, ekonomik ve yönetimsel düzeneklerin işletiminde insan öğesini her zaman yeterince göz önünde bulundurmayan üst düzey devlet görevlisi.
tenasübuygunluk, orantı.
teşkilat-ı esasianayasa
Tevali1. Arası kesilmeksizin sürme. 2. Art arda gelme, ardı arası kesilmeme, sürüp gitme.
Tehir-i İcraİcranın Geri Bırakılması
taksimatBölüştürmeler; bölümleme
Tasvip EtmekBir düşüncenin ya da davranışın doğru, uygun, yerinde olduğunu belirtmek, onu uygun bulmak, onamak, onaylamak.
TörebilimIyi, kötü, yarar gibi sorunları inceleyen, töresel bir davranış yasası geliştiren, ahlak ve onun ilkeleriyle uğraşan felsefe kolu.
Tevil Yollu İkrarKaçamaklı ikrar; şüpheli veya sanığın suçlama konusu vakıanın kendisi tarafından işlendiğini dolaylı bir şekilde kabul etmesidir.
Tadadibirer birer söylemek, saylamak; örnek olarak sıralamak
TegayyürDeğişmek, başka bir hale geçmek
TedhişYıldırı, terör, terörize etme, şiddet içerikli korku yayma
Teyide MuhtaçHenüz doğrulanmamış
Tensip ZaptıDavanın açıldığı mahkemenin ilk duruşmadan önce, duruşmaya kadar yapılacak iş ve işlemleri belirlemek için tuttuğu bir tutanaktır.
TelakkiAnlayış, görüş
Teffi taaufAnlaşılır ve tarif edilir
Tevali etmekArkası gelmek, sürüp gitmek.
TaammütBir işi ya da suçu bilerek, tasarlayarak yapma, işleme.
Tasfiye1.Katışıksız bir duruma getirme, arıtma, temizleme. 2.Bir ticaret kuruluşunun batması, kapanması gibi nedenlerle hesapların kesilerek ortada kalan maldan ve paradan alacaklılara paylarına düşen miktarın verilmesi işlemi.
TevellütDoğma, doğum
TefritHerhangi bir konuda geride kalma , yeterli olmama durumu ‘ dur.
Tabâbet1.doktorluk, hekimlik. 2.hekimlik bilimi, tıp.
Tekamül1.olgunlaşma, olgunluk. 2. gelişim, gelişme, evrim.
Teselsül KarinesiBirden çok kişinin ticari sayılan bir iş dolayısıyla bir kimseye karşı borçlanmaları halinde bunlar arasında var olduğu kabul edilen zincirleme sorumluluktur. Bu borçluların her biri söz konusu borçtan dolayı müteselsilen sorumlu olurlar.
Tebellüğ EtmekKendisine gönderilen resmi bir belgeyi bildirimi imza karşılığı aldığını kabul etmek
TeberruBir malın karşılıksız olarak verilmesi. Mecburiyet olmadığı hâlde birisine bir malı vermek.
tagayyürbaşkalaşma,değişim,yeni bir hal alma
temdituzatma,devam ettirme
TahditSınırlı, belirli bir sayıda ya da çerçeve ile belirtme
TasdikDoğrulama, onaylama. Var olan bir işlemin yetkili resmi veya özel kurum ya da gerçek veya tüzel kişi tarafından onaylanması.
Tecavüz1.Ötesine geçme, sınırı aşma 2.Saldırı
tasaddiTeşebbüs etme, sataşma
Tam EhliyetliAyırt etme gücüne sahip, ergin olan ve kısıtlı olmayan fiil ehliyetinin tüm koşullarına sahip kişileri ifade eder.
Tam EhliyetsizFiil ehliyeti hiç olmayan kişilerdir. Ayırt etme gücünden yoksundur.
TahkimTarafların, aralarındaki hukuki ilişkiden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümünü, ya yasal bir zorunluluk ya da anlaşmak suretiyle Devlet mahkemeleri yerine, hakem olarak nitelendirilen kişi veya kişilere bırakmalarına denir.
tahdîdîSınırlı, belirtilen sayıda. Numerus clausus.
UhdeGörev; birinin yapmakla yükümlü olduğu iş; bir işin yapılacağına söz verme
UhdesindeÜzerinde; sorumluluğunda
UlakHaberci; haber götürücü
UmranBayındır
UmranîBayındırlıkla ilgili; imarlı hale getirme
UmurIşler
UrupArşının sekizde biri
UsulŞekle ilişkin.
UYARMAİkaz, ikaz etme, dikkatini çekme. Bir tür idârî disiplin cezasıdır
Uygulama imar plânıOnaylı halihazır haritalar üzerinde, varsa kadastral durumu işlenmiş olarak, nazım imar plân esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzeni, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama plânlarına esas olacak u
UyruklukŞahısları veya şeyleri devlete bağlayan hukuki ve siyasi bağdır.
Uzatılmış mal ortaklığıEvlilik birliğinin, eşlerden birinin ölümüyle son bulması halinde, sağ kalan eşin, ölen eşin çocuklarıyla birlikte devam ettirdiği mal ortaklığı rejimi.
uzlaşmaAnlaşma, bir ihtilafın sona erdirilmesi, sulhlaşma, sulh olma.
UkudKarşılıklı anlaşılan şeyler, şartlar, sözleşme
Usuli Müktesep HakUsuli kazanılmış hak, görülmekte olan bir davada taraflardan birinin ya da mahkemenin yapmış olduğu bir usul işlemi ile yanlardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakka usule ilişkin kazanılmış hak denilmektedir.
ukubatİslâm ceza hukuku
Uyuşmazlıkİki tarafın bir konu üzerinde farklı görüşlere sahip olmasından ortaya çıkan anlaşmazlık.
usülbir kimsenin kendisinden geriye doğru kan bağı olan kimseler, ana, baba, dedeleri ve nineleri., yukarıya doğru devam eden üst soy hısımlar
Üçüncü şahısBir sözleşmenin, davanın veya icra takibinin taraflarından olmayan kişi.
Üst hakkıTaşınmaz malikinin, bir başkasına, arsasının üstünde ya da altında inşaat yapma veya mevcut inşaatı koruma (ona sahip olma) yetkisi verdiği irtifak hakkı.
Ücret-i VekaletEmeği karşılığı avukata ödenen vekalet ücreti.
Üst Soy- Alt Soy Kan HısımlığıEbeveyn- çocuk ilişkisine bağlı hısımlıktır. Anne, baba üst soy iken, çocuk ve torun alt soydur.
VabesteBağlı
vadeBelirlenen süre, borcun ödeme zamanı, ifa zamanı. Ecel, ölüm, ölüm olayı.
VakfiyeVakfedenin vakfa ilişkin bildirimini ve hakimin tescilini kapsayan belge
vakıaOlay, gerçek, olgu. Vuku’: Düşüş. Başa gelen, çatan büyük iş.
VakıfTesis; başlı başına bir varlığı bulunmak üzere bir malın belirli amaca tahsisi
VÂKİvuku bulan,olan,olmuş.
VALÖRBankacılıkta, faizin fiili olarak hesabına esas alınan tarihe VALÖR denir. Bankadan çekilen para için aynı günün, yatırılan para için tahsil edilen tarihi izleyen ilk iş günü VALÖR olarak kabul edelir.
VarakaBelge; yazılı kağıt
VarantRehin senedi; umumi mağazaya tevdi edilen mallara ve tahıla ilişkin rehin hakkını gösteren ve bu mallar üzerinde herhangi bir alacaklı yararına bu hakkın yaratılmasını sağlayan senet
varesteKurtulma, kurtulan, yoksun tutma, ilişiğinin kalmaması. Mahkemedeki duruşmalara gelme mecburiyetinin kalmaması.
VarîdGelen; vasıl olan; gerçek olan; varolan
VâridâtGelirler; devlet(kamu)gelirleri
VârisMirasçı
VARİTGelen, bir yere ulaşan, meydana gelen, ortaya çıkan.
Vasıl olmakUlaşmak, erişmek
VasiKanunun öngördüğü durumlarda, küçük veya kısıtlı kişilerin haklarını korumak üzere mahkeme tarafından atanan kanuni temsilci.
VatandaşlıkBir hakiki şahsı bir devlete bağlayan hukuki bağdır.
Vaz’Koyma; konulma (yürürlüğe koyma)
Vazıyed etmeBir şeye veya bir işe el koyma
VaziyetDurum; hal
VecîbeBorç
Veçhile(bu) yönden; böylece; uyarınca
vedaAyrılma, allah’a ısmarladık deme, bırakma, sonverme.
VediaSaklama
Vefa hakkıHak sahibine, sattığı şeyin mülkiyetinin kararlaştırılan bedel karşılığında tekrar kendisine devrini, tek taraflı irade beyanı ile isteme yetkisi veren hak
VehleÖncesi; baş tarafı; dakika; an
Vehle-i ûlâIlk başlangıç; birdenbire
vekâletVekillikte bulunma, birisini temsil etme. Başkası nâm ve hesabına bir sözleşmeyle temsil eden kimse. Bakanlık, nâzırlık, icra organında görev alan ve belli işleri yürüten kişinin makamı. Bk md. 386 vd.
Vekalet SözleşmesiKişinin, bedelli veya bedelsiz olarak, bir işi yürütmeyi veya yerine getirmeyi başkası adına üstlendiği sözleşme.
vekaletnameVekil bırakanın vekiline yazılı olarak verdiği temsil belgesi. Genelde noterlerce düzenlenen ve hangi konularda ne şekilde müvekkili temsil edeceğini gösteren yazılı belge.
vekilNâzır, bakan. Bir kimseyi vekâlet sözleşmesi ile temsil eden. Başkası nam ve hesabına hareket eden ve bir kısım işler yapan.
VelayetAna ve/veya babanın, reşit olmamış çocukları üzerindeki (kanundan doğan) eğitim ve terbiye hak ve yetkisi.
veledÇocuk, erkek veya kız çocuğu için kullanılır. Halk arasında çoğu kez erkek çocuğu içindir.
VelevOlsa bile; hatta; ister; isterse
VeliVelayet hakkına sahip bulunan ana ve/veya baba.
verasetMirasçı olma, soya çekim, bir kimsenin kendi atasına çekmesi.
veraset ilamıÖlen bir kimsenin mallarına kimlerin ne miktar ve ne nisbetle mirasçı olacağını gösteren mahkeme kararı.
veraset ve intikal vergisiÖlenin vârislerine kalan mal ve paradan alınan vergi
VereseMirasçılar
Vergi ziyaıVergi kaybı. Vergi mükelleflerinin, işlemlerde yaptıkları eksiklikler ve gecikmeler sebebiyle vergi kaybına neden olması, vergi kaçırmaya girişmesi.
Vergide adalet ilkesiHerkesin mali gücüne göre vergiye tabi tutulmasıdır
VesaitVasıtalar; araçlar
VesayetKüçük veya kısıtlıların haklarının korunması amacıyla özel hukuk tarafından düzenlenen ve bir kamu hizmeti niteliğini taşıyan kurum.
VezâifVazifeler; görevler
VicahîYüze karşı; tarafın yüzüne karşı
VikayeKoruma
voliBalıkçının bir yere, denize balık ağı sermesi. Buraları kamunun ortak yerleridir. Balık ağının serpildiği yerler. Kısa yoldan kâr ve kazanç sağlama.
Vuku bulmakOlmak; oluşmak; meydana gelmek
Vücut bulmakDoğmak; yapılmış olma
Vaki (vâki)Bir şeyi ıslah edip düzene sokmak, himaye etmek, bir şeyi korumak, görüp gözetmek
VeçheYön, taraf
VetoBir yetkinin, bir yasanın, bir kararın yürürlüğe girmesine karşı çıkma hakkı. Reddetme
VasiyetKişinin sağlığında tek taraflı irade açıklaması ile yaptığı ölüme bağlı tasarruf
VezaifVazifeler
VakarAğırbaşlılık,kişinin bulunduğu makamına uygun bir ciddiyet göstermesi.
VürudVârid Olma, Gelme, Bir Evrakın Varması Gereken Yere Ulaşması, Gelmesi
vaveylaçığlık , feryat, bağırış
VakfTecvidde, durmak ve durdurmak mânalarına gelerek, nefesle beraber sesin kesilmesine denir. Yâni: Kur’an-ı Kerimi tilâvet ederken herhangi bir kelime üzerinde bir müddet sesi kesip, nefes alarak dinlenme halidir
Vukuat-ı mahalolay yeri
Vazıülyed1.Bir şeye veya bir işe el koyan kimse. 2.Bir şeyi elinde bulunduran kimse.
Vakıf senediVakfın adı, amacı, bu amaca özgülenen mal ve haklar, vakfın örgütlenme ve yönetim şekli ile yerleşim yerinin yazılı olduğu belge.
Vergi TarhıVergi alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibariyle tespit eden idari muameledir.
Verginin TahakkukuTarh ve tebliğ edilen bir verginin ödenmesi gereken bir safhaya gelmesidir.
Verginin TahsiliKanuna uygun surette ödenmesidir.
Vergi MükellefiMükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettübeden gerçek veya tüzel kişidir.
Vergi SorumlusuVerginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişidir.
Verginin İdarece TarhıMükelleflerin verginin tarhı için vergi kanunları ile muayyen zamanlarda müracaat etmemeleri veya aynı kanunlarla kendilerine tahmil edilen mecburiyetleri yerine getirmemeleri sebebiyle zamanında tarh edilemiyen verginin kanunen belli matrahlar üzerinden idarece tarh edilmesidir.
Vergide UsulsüzlükVergi kanunlarının şekle ve usule müteallik hükümlerine riayet edilmemesidir.
victimilojiMağduroloji, suçları mağdurun bakış açısından inceleyen, kriminoloji içindeki disiplindir.
Vergi ziyaiMükellef veya sorumlu tarafından görevlerin yerine getirilmemesi nedeniyle, verginin hiç tahakkuk etmemesi, zamanında tahakkuk etmemesi, eksik tahakkuk etmesi veya verginin haksız yere geri ödenmesine neden olunmasıdır.
Vuzuha kavuşmakAçıklığa kavuşmak
VicahiYüz yüze olan veya yapılan
Vaidİleride gerçekleştirilecek bir şeye dair söz vermek
vacibürriayeBağlayıcı, riayet edilmesi (uyulması) zorunlu
vediaBir kimseye, bir şeyin korunması ve gereğinde geri verilmesi için bırakılan eşya, emanet.
YabancıBir devletin ülkesinde oturan ve o devletin uyruğunu iddia etmek hakkı olmayan kimselerdir.
YalamukÇam ağacının reçineli kabuğu; soymuk
Yapıimar hukukunda karada ve suda, sürekli veya geçici, resmî veya özel yeraltı ve yerüstü inşaatı ile bunların ilave, değişiklik ve tamirlerini içine alan sabit ve hareketli tesisler
Yapı alacaklısı ipoteğiBir yapıyı yapanların, o yapıdan doğan alacaklarını teminat altına almak için koydurdukları gayrimenkul rehni
Yapı kullanma izniIskân belgesi
Yapı malikinin sorumluluğuBir binanın veya diğer yapı eseri malikinin, bunların çürük yapılmasından veya korunmasındaki kusurundan dolayı sorumlu tutulması
Yapı ruhsatıInşaat izni; inşaat ruhsatı
YargıHukuk kurallarının bağımsız ve tarafsız mahkemelerce belli bir olaya uygulanmasıdır.
yargıçhakim
YARGITAYTemyiz mahkemesi, bir üst derece mahkemesidir. Hukuk ve ceza mahkemelerinden verilen kararların denetim mercii. Hukuk ve cezâ dairelerinden oluşur. Her daire bir başkan ve en az dört üyeden ibârettir. Askerî ceza yargısında ise bu mahkeme askerî yargıtay
YaylaÇevresi dik bayırlarla çevrili, düz ve yüksek yer; genellikle yüksek platolarda yer alan, insanların serinlemek ve hayvanlarını otlatmak için yaz aylarında gidip kaldıkları yer
YaylakBir veya birkaç köy ya da beldeye, ayrı ayrı veya ortak olarak, yaz mevsimini geçirmeleri ve hayvanlarını otlatmaları için tahsis edilen veya öteden beri bu amaçla kullanılagelen arazi. hayvanların yayılıp otlamasına uygun yer; otlak
YedEl ;elinde bulundurma
Yed’i istirdatMal üzerindeki yitirlmiş egemenliği, tasarruf gücünü geri almak, yeniden ele geçirmek
YedieminUyuşmazlık konusu şeyin saklanması ve idaresi kendisine verilen kişi; güvenilir kişi; yediadl
yeknesakHER TARAFI DÜZ, TEK DÜZE, BİR İHTİLAF VE PÜRÜZ BULUNMAYAN YAPI TEK DÜZEN, BİR PARÇA HALİNDE OLUP KARIŞIK OLMAYAN.
YekûnToplam
Yeni arazi teşekkülüKimsenin mülkiyetinde olmayan yerlerde birikme, dolma, kayma ya da kamunun malı olan akarsuların yatak veya seviyelerinin değişmesi gibi olaylarla oluşan toprak parçası.
Yeniden değerlemeVergi matrahının hesaplanmasıyla ilgili ekonomik kıymetlerin takdir ve tespiti; paranın değer kaybı gözönüne alınarak, bilançolardaki stoklar, sabit varlıklar gibi kalemlerde düzeltmeler yapılması.
Yerleşme alanıImar Plânı sınırı içindeki yerleşik ve gelişme alanlarının tümü
Yeşil alanŞehir imar plânlarında toplumun yararlanması için ayrılan ve üzerinde inşaat yapılması mümkün olmayan ve ileride veya şimdiden park, çocuk parkı vb. hizmet alanı olarak ayrılmış alan
YoklukKeen-lem-yekûn, sanki hiç olmamış. Mutlak butlan. Bir çeşit yaptırım türüdür. Emredici kurallara uymama durumunda bir kısım işlemlerin geçerli kabul edilmemesi. Meselâ resmî nikâhla evlenmeme, tapulu gayrı menkûlün el senediyle satışı gibi.
Yönetim planıKat Mülkiyeti Kanunu’na göre anagayrimenkulün yönetimini düzenleyici hükümler içeren ve bütün kat maliklerini bağlayan sözleşme
yürürlükMer’iyet, tatbikâta girme. Bir kanunun yayımından sonra pratiğe konulması. Bu da ya belirtilen tarihte olur ya da yayımından 45 gün sonra.
Yan Soy HısımlığıBiri diğerinden gelmeyip de, ortak bir kökten gelenlerdir. Kardeş, dayı, amca, hala vs. yarı soy hısımlarıdır.
yalangerçek olmayan uydurma söz
YandalYandal eğitim, üniversitenin bir lisans programına kayıtlı olan bir öğrencinin, bilgisini artırmak amacıyla ikinci bir lisans programından ders almasıdır.
YayımKitap, gazete vb. okunacak şeylerin basılıp dağıtılması, neşir.Yayma işi.
YayınBasılıp satışa çıkarılan kitap, gazete vb., neşriyat
yazanakrapor
Yed-i eminUyuşmazlık konusu şeyin saklanması ve idaresi kendisine verilen kişi; güvenilir kişi; yediadl
Yetkinlik BelgesiRuhsat
YönetmelikAnayasanın 123. maddesinde tarif edildiği şekliyle; Cumhurbaşkanı, bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerinin kendi görev alanlarını ilgilendiren konularda, kanunlara ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine aykırı olmamak koşuluyla çıkardıkları yazılı hukuk kurallarıdır.
Yerindelik DenetimiÜst bir birimin altta bulunan bir birimin yapmış olduğu eylem ve işlemlerin yerinde olup olmadığına karar vermesidir.
YaftaÜzerine asıldığı veya yapıştırıldığı şeylerle ilgili bir bilgi veren yazılı kâğıt parçası
yedinde olmakTasarruf etme yetkisinde olmak
Zabıt defteriEski hukukta, tapu sicili gibi kullanılan defter.
ZabıtnameTutanak
ZahirAçık
ZâhireYiyecek; gerektiği zaman harcanmak üzere ambarda saklanan hubûbat
ZâhirîGörünen; görünüşte
ZailZeval bulma; bitme
ZamanaşımıKanunda öngörülen ve belirli koşullar altında geçmekle, bir hakkın kazanılmasını, kaybedilmesini veya bir yükümlülükten kurtulmayı sağlayan süre.
ZaminBir şeyi tazmin eden; kefil
zanlısanık, şüpheli
zayiKAYIP, YİTİK. ÇOĞULU ZÂYİÂTDIR. YİTİKLER, YOK OLANLAR, KAYBOLANLAR ‘
Zevâid (zevait)Vakıfta gelirin dağıtılmasından sonra geri kalan
ZevalSon; bitim; nihayet; yok olma
ZevciyyetKocalık,karılık; karı-kocalık; eşlik
zeyil nameEk yazı, bir belgenin eki ve açıklaması niteliğindeki yazı.
ZımnındaDolayısıyla; için; olarak
ZımnîÜstü kapalı; açık olmayan
ZikretmekAnmak; anılmak; bildirmek; belirtmek
zillyetlikSahibi olsun ya da olmasın, bir malı elinde bulunduran veya kullanan kişi.
ZilyetBir şeyi fiilen elinde bulunduran kişi; bir şeyde tasarrufta bulunan kişi; elmen
ZilyetlikBir şey üzerinde fiili hakimiyet veya bi eşyayı fiili hakimiyet ve kudret alanı içinde bulundurma demektir.
ZinharSakın, asla
ZiyadeFazla; çok; aşırı
ZuhurOrtaya çıkma, görünme, belirme, baş gösterme, meydana çıkma.
Zuhur etmekOrtaya çıkmak; doğmak
ZürriyetBireyin neslinden gelenler
Zaman-i rücuCayma akçesi, Pismanlik akçesi; Sözlesenlerden birinin sözlesmeden caymasi halinde diger tarafin alikoyma hakkina sahip oldugu miktar
Zuhulensehven, yanlışlıkla, hata sonucu
Zarar-ı HasGenel zarar
ZimmetTemellük mal edinme. Kurum ve kuruluşlarda çalışanlara veya para işleri ile uğraşan görevliye imza karşılığı teslim edilen para veya eşya. Bir kimsenin yasal olmayan yollardan üzerine geçirip ödemeye zorunlu olduğu para. Bir ticaret kuruluşunun borçlarının tümü
ZaruretGereklilik, zorunluluk, sıkıntı
ZımniAçıktan olmayarak, dolaylı anlatım.
ZilyedlikBir şey üzerindeki fiili hakimiyet.
zaviyeKöşe, Anlayış, görüş, bakış açısı
ZannetmekSanmak, tahmini bilgilere dayalı olan görüşler.
ZinaZina Bekar Biri İle Veya Evli Biri İle Girilen İlişki.
ZABIT KÂTİBİMahkemelerde duruşma zabıtlarını tutmak ve öteki yazı işlerini yürütmekle görevli adliye memuru.
ZecrîZorlayıcı, zorlayan, yasaklayan
zihni kayıtbir kimsenin bilerek ve isteyerek, asıl iradesiyle uyuşmayan bir beyanda bulunması
ZımnenÜstü kapalı bir biçimde, dolaylı olarak
Zillethor görülme, horlanma, aşağılanma, alçalma.
Zabıt katibiAdliyelerde, mahkemelerde veya diğer yargı kurumlarında çalışan bir kamu görevlisidir. Temel görevi, duruşma salonunda yapılan konuşmaları ve alınan kararları yazmak, tutanakları düzenlemek, evrakları takip etmek ve diğer yazılı işleri yerine getirmektir.
ZinhârSakın,asla
ZıyaKaybolma, yok olma, bir şeyin elden çıkması
zecriZorlayıcı, zorlayan, yasaklayan
ÂhirSon; sondaki; en son; en sondaki
ÂkideynHer akitte akdi yapan iki taraf
ÂkidînSözleşenler; sözleşme yapanlar
ÂkitBir işi karşılıklı olarak kararlaştırıp üstlerine alan taraflardan her biri; sözleşme veya mukavele yapan
ÂmilYapan; etken; etmen; sebep; faktör
ÂmirEmreden; buyuran; bir memurun vazife bakımından büyüğü; bir fiili yapmaya veya yapmamaya zorlayan, buna gücü yeten
ÂmmGenel; umumi; herkese ait
Âmme hükmî şahsiyetiKamu tüzel kişiliği
Ânif’ül-beyanAz önce beyan olunan, bildirilen
ÂraReyler; oylar
ÂriBoş; çıplak; soyut; arınmış; yüksüz
ÂriyetÖdünç; eğreti; ödünç sözleşmesi
ÂtîGelecek; gelen (kişi veya şey); gelecek zaman; istikbal
ÂzâUzuvlar; üyeler; organlar
ÂzâdeSerbest; hür; özgür
ÂdabEdeb’in çoğuludur. Terbiye, güzel ahlak, iyi davranış. Usul, Erkan, Tarz
ÂriyetenEmaneten
ÂrifAnlayışlı, sezgili
ÂludeBulaşmış, karışmış
ÂlikadrKıymeti yüksek
ÂlicenabYüksek ahlaklı
ÂlemsümulDünya çağında
Âdi KefaletBorçlar kanununda esas olan adi kefalet sözleşmeleridir. Adi kefalet sözleşmelerinde esas olan, alacaklının öncelikle esas borçluya takip yapmasıdır. Bu takip sonucunda borcun karşılığı alınamazsa kefile gidilmektedir.
ÂlâmElemler, kederler, üzüntüler
ÎrâdGelir; gelir getiren yapı; söyleme, getirme