İçindekiler
- TEHDİT SUÇU TCK m. 106 – ŞARTLARI VE CEZASI
- Tehdit Suçu Nedir?
- Tehdit Suçunun Nitelikli Halleri ve Unsurları
- 1. Silahla Tehdit Suçu (TCK 106/2-a)
- 2. Kendini Tanınmayacak Hale Koyarak Tehdit Suçu (TCK 106/2-b)
- 3-Tehdidin İmzasız Mektupla İşlenmesi (TCK 106/2-b)
- 4- Özel İşaretlerle Tehdit Suçu (TCK 106/2-b)
- 5- Tehdidin Birden Fazla Kişi Tarafından Birlikte İşlenmesi (TCK 106/2-c)
- 6-Örgüt İsmi Kullanarak Tehdit Suçu (TCK 106/2-d)
- Tehdit Suçu Şikayet, Zamanaşımı ve Uzlaştırma
- Tehdit Suçu Nasıl İspatlanır?
- Tehdit Suçu Yargıtay Kararları
TEHDİT SUÇU TCK m. 106 – ŞARTLARI VE CEZASI
Tehdit suçu, bireyin, kendi hayatını, vücut veya cinsel dokunulmazlığını, ya da mal varlığını tehlikeye atacak bir saldırı ile korkutmaya veya zorlamaya yönelik bir eylemi ifade eder. Bu tür bir suç, toplumun huzur ve güvenliğini derinden etkileyen ciddi bir suç kategorisine dahildir. Tehdit suçu, mağdurlarda korku, endişe ve stres gibi olumsuz duygular yaratarak, yaşamlarını önemli ölçüde etkileyebilir.
Tehdit suçunun unsurları, cezası, nitelikli halleri, suçun özel görünümü, ispat yolları, korunma yolları ve koruma önlemleri gibi konular, bu yazıda detaylı bir şekilde ele alınacaktır. Bu bağlamda, tehdit suçunun hukuki boyutlarına odaklanacak ve mağdurlara bu suça maruz kaldıklarında nasıl hareket etmeleri gerektiği konusunda rehberlik edici bilgiler sunulacaktır.
Tehdit suçunun cezai yaptırımları, hukuki süreç, suçun işlenme şekilleri ve mağdurların korunması gibi konuları içeren geniş bir açıklama, okuyuculara bu suçla ilgili kapsamlı bir anlayış kazandıracaktır. Ayrıca, tehdit suçuyla mücadelede kullanılan hukuki araçlar ve koruma önlemleriyle ilgili detaylar da makalenin kapsamında yer alacaktır.
Ayrıntılı Bilgi için Özen Avukatlık Bürosu ile İletişime Geçebilirsiniz.
Tehdit Suçu Nedir?
Tehdit suçu, bireyin, kendi veya bir başkasının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı girişiminde bulunacağı iddiasıyla bir kişiyi korkutmaya yönelik bir eylemi ifade eder. Türk Ceza Kanunu’nun 106. maddesi, bu suçun düzenlemesini yaparak toplum düzenini koruma amacı güder ve ciddi şekilde cezalandırır.
Tehdit suçu, sadece bireylerin huzurunu bozmakla kalmaz, aynı zamanda kişinin konforunu, bilincini ve irade özgürlüğünü ihlal eder. Bu suç, bireyin yapma veya yapmama konusundaki irade özgürlüğünü tehlikeye atabilir. Ancak, suçun gerçekleşebilmesi için mağdurda korku yaratma şartı aranmaz. Çünkü her bireyin farklı özellikleri ve tepkileri vardır; bu nedenle tehdit suçunun objektif olarak ciddi bir korku oluşturmaya elverişli, yeterli ve uygun olması gereklidir.
Bu bağlamda, tehdit suçunu değerlendirirken sadece mağdurun duygusal tepkisinin ötesine geçilerek, genel olarak suçun ciddiyeti göz önüne alınmalıdır. Tehdit içeren eylemin, sadece bireyin korkup korkmamasıyla değil, aynı zamanda potansiyel olarak toplum düzenini sarsacak bir genel tehdit oluşturup oluşturmadığı da göz önünde bulundurulmalıdır. Dolayısıyla, tehdit suçunda mağdurun duygusal tepkisi değil, objektif bir tehdidin varlığı ve potansiyeli üzerinde odaklanılmalıdır.
TCK m.106
1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı dokuz aydan az olamaz. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(2) Tehdidin;
a) Silahla,
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.
https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.5237.pdf
Tehdit Suçunun Nitelikli Halleri ve Unsurları
TCK m.106/2’de düzenlenen nitelikli tehdit suçu, tehdidin aşağıdaki hallerden biriyle yapılması halinde vücut bulur:
a) Silahla,
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
Nitelikli tehdit suçunun işlenmesi halinde TCK m.106/2 gereği faile 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilir. Tehdit suçunun nitelikli, yani daha ağır cezayı gerektiren halleri şunlardır:
1. Silahla Tehdit Suçu (TCK 106/2-a)
TCK’da tehdit suçunun silahla işlenmesi, cezanın artırılmasını gerektiren önemli bir unsur olarak düzenlenmiştir. Suçun silah kullanılarak işlenmesi, hem suçun işlenmesini kolaylaştırır hem de mağduru daha etkili bir şekilde korkutur. Silahla yapılan tehdit, tehdidin ciddiyetini göstermek için en etkili yöntemlerden biridir. Mağdur, silahla tehdit altında olduğunda irade özgürlüğünü korumak neredeyse imkansızdır. Bu nedenle kanun koyucu, suçun silahla işlenmesini daha ağır cezayı gerektiren bir nitelikli hal olarak düzenlemiştir.
Silah kavramı TCK’da belirli bir tanıma tabi değildir. Ancak 5237 sayılı TCK’nun “Tanımlar” başlıklı 6. maddesinde silah şu şekilde tanımlanmıştır:
“Silah deyiminden;
- Ateşli silahlar,
- Patlayıcı maddeler,
- Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet,
- Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler,
- Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler… anlaşılır.”
Silahın varlığı dahi mağdur üzerinde normal bir tehdide nazaran daha büyük bir korku yaratır. Silahın zarar vermeye uygun olup olmamasının bir önemi yoktur; dolayısıyla, silahın doldurulmamış, bozuk veya oyuncak olması da nitelikli halin gerçekleştiği kabul edilir. Mağdur, silahın zarar verebilme potansiyelini değerlendiremeyeceğinden, her durumda iç huzuru daha fazla bozulur. Ancak, silahın zarar vermeye uygun olmadığını anlayacak kadar basit bir durumda nitelikli hal uygulanmaz.
Öğretide, nitelikli halin uygulanabilmesi için tehdidin silahla gerçekleştirilmesinin gerekliliği üzerine farklı görüşler bulunmaktadır. Ancak Yargıtay’ın daha yeni kararlarında silahın mağdura tevcih edilmeden teşhir edilmesinin bile silah kullanımı olarak kabul edildiği belirtilmektedir.
Bu bağlamda, silahın kullanımı veya tehdit edilen kişiye doğrudan doğruya yöneltilmesi gerekli olmayıp, tehdidin etkisini artıracak şekilde kullanılması nitelikli halin gerçekleşmesi için yeterlidir. Dolayısıyla, failin sadece silahlı olması nitelikli halin gerçekleşmesi için yeterli değildir; ancak silahın tehdit amacıyla kullanılması, tehdidin etkisini artırırsa nitelikli hal uygulanır.
2. Kendini Tanınmayacak Hale Koyarak Tehdit Suçu (TCK 106/2-b)
Tehdit suçunu işlerken failin kendisini tanınmayacak bir hale getirmesi, daha ağır cezayı gerektiren nitelikli bir durumdur. Bu, suçun işlenmesini kolaylaştırır, mağdurun huzurunu daha fazla bozar ve savunma imkanını azaltır. Kanun koyucu, bu durumu cezayı artıran bir nitelikli hal olarak düzenlemiştir.
Failin kendisini tanınmayacak hale getirmesi, ahlaki kötülüğünün ileri düzeyde olduğunu gösterir ve suçu işlemeye daha cesaretli bir hale gelmesine neden olabilir.
Bu durumda mağdurun savunma imkanı da azalır, çünkü tehdit eden kişiyi tanımaması durumunda savunma yapması daha zorlaşır.
Failin kendisini tanınmayacak hale getirmesi, fiziksel görünümünde, sesinde ve kıyafetinde değişiklikler yapması şeklinde anlaşılabilir.
Bu nitelikli halin uygulanması açısından, failin kendisini tanınmayacak hale getirmesi genellikle yeterlidir. Ancak mağdurun, faili tanıyıp tanımamasının veya tanıma anının tespiti zor olabilir.
Örneğin, maske takan birinin tehdit ettiği durumda, mağdurun faili tanıyamaması ancak daha sonra tanıması halinde, nitelikli halin gerçekleştiği kabul edilmelidir.
İletişim araçlarıyla yapılan tehditlerde, failin kimliğini gizlemesi nitelikli halin gerçekleşmesini gerektirmez. Örneğin, gizli numaradan arama yaparak tehdit etmek durumunda, nitelikli hal uygulanmaz.
3-Tehdidin İmzasız Mektupla İşlenmesi (TCK 106/2-b)
ehdit suçunu işlerken failin imzasız bir mektupla tehdit etmesi durumunda, verilen ceza artırılır. Bu durum, madde gerekçesinde şu şekilde açıklanmıştır: “İmzasız bir mektup veya özel işaretler kullanarak bir kişinin tehdit edilmesi hâlinde de meydana gelen korku bakımından bir duraksama meydana gelmez. Söz gelimi bir kimseye gönderilmiş olan imzasız mektup kişinin kendisini savunma olanağını gidereceğinden ağır tehdidi oluşturacaktır.”
İmza, “kişinin kişiliğini, kimliğini gösteren, onu belirleyen ve diğerlerinden ayıran işaret” veya “kişinin, hukuken beyanın kendisine aidiyetini tespit etmeyi sağlayacak, kendini tanıtıcı şekilde el ile yazdığı yazı veya işaret” şeklinde tanımlanmıştır. Madde metninde mektup denilmişse de; bunun geniş yorumlanarak, mağduru muhatap alan her türlü yazının bu kapsama gireceği kabul edilmelidir. Buna göre mektuptan kastedilen kim tarafından yazıldığı belli olmayan imzasız bir belgedir. Mağdurun, faili tanımasını imkânsız kılan her türlü yazılı bildirim, imzasız mektup kapsamında değerlendirilmelidir.
Failin yazdığı yazı mektup şeklinde değil de bir not şeklinde de olabilir. Ayrıca günümüz teknoloji imkânları da değerlendirildiğinde elektronik ortamlardan herhangi bir şekilde gönderilmiş bir mesaj veya ileti de olabilir. Burada önemli olan fail tarafından yazılan yazının yazılış şekli değil, imzasız olması, yani yazının kim tarafından gönderildiğinin mağdur tarafından anlaşılamıyor olmasıdır.
Yargıtay bir kararında tehdidin telefon aracılığıyla işlenmesi durumunda nitelikli halin uygulanmayacağı yönünde karar vermiştir. Kanaatimizce fail, mesaj çekerken bir şekilde numarasını gizlemişse nitelikli halin uygulanması gerekmektedir. Yazının imzasız olmasına rağmen, failin kullandığı ifadelerden veya mağdur ile olan ilişkisinden yazının kimin tarafından gönderildiği anlaşılıyorsa nitelikli hal uygulanmaz. Örneğin; mektupta “sevgilim” şeklindeki bir hitap mektubun kimin tarafından gönderildiğini ortaya koymaktadır.
Mektubun imzasız olması, yani fail tarafından mağdura hitaben gönderilen yazının kimin yazdığının belli olmaması durumunda olduğu gibi imzanın sahte olması durumunda da nitelikli hal gerçekleşecektir. Bu açıdan uydurma imzalı mektupla imzasız mektup arasında bir fark yoktur.
Mektubun imzasız ve kim tarafından gönderildiğinin mağdurca bilinip bilinemeyeceğinin takdirini hâkim yapacaktır. Mağdurun şüphelendiği kimselerin isimlerini kolluk kuvvetlerine bildirmiş olması, mektubun kimden geldiğini bildiği anlamına gelmemektedir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için önemli olan; mağdurun, kimden geldiğini belirleyemediği yazılı bir tehdit bildirimiyle karşılaşmasıdır. Başlangıçta böyle bir tehdidin var olması nitelikli halin gerçekleşmesi açısından yeterlidir. Sonraki aşamalarda failin kim olduğunun belirlenmesi nitelikli hal hükmünün uygulanması sonucunu değiştirmez.
4- Özel İşaretlerle Tehdit Suçu (TCK 106/2-b)
Tehdit suçunun işlenmesinde özel işaretler kullanılması, cezayı artıracak nitelikli bir durumdur. Madde gerekçesinde bu nitelikli hal şu şekilde benzerleri ile örnek verilerek açıklanmıştır: “… Bir kimseye karşı gönderilen mektuplarda silah resimlerinin yapılması, özel işaretlerin kullanılması korkuyu yoğunlaştırabilir.”
Tehditin özel işaretlerle işlenmesinin nitelikli hal olarak kabul edilmesinin sebebi; bu şekilde gerçekleştirilen bir tehdidin mağdur üzerinde yaratacağı korkunun ve bozulan iç huzurunun çok daha ağır olmasıdır. Ayrıca mağdurdaki tedirginliği artırıp savunmasızlık duygusunu pekiştireceğinden dolayı da nitelikli hal olarak sayılmıştır.
Gerçekten özel işaretler, muhatabının zihnini kurcalayan ve batıl inançlara dayanan korkutucu bir özelliğe sahip bulunmakta ve bu şekilde gerçekleştirilen tehdit fiilinde, mağdur yöneltilen tehdidin değerlendirmesini yapamamakta, dolayısıyla da kendisini savunma imkânından yoksun kalmaktadır. Kanun koyucu özel işaretler kapsamına nelerin gireceğini madde metninde de gerekçesinde de somut olarak belirlememiştir. Sadece gerekçede “kan damlatan bıçak resmi” şeklinde bir benzeri getirilmiştir. Dolayısıyla kanun koyucunun özel işaretlerden kastının tehdit anlamını taşıyan işaretler olduğunu söyleyebiliriz. Bu açıdan mağdurun egemenlik alanına bir şekilde ulaştırılan işaretler açıkça, tehdit suçuyla korunan hukuki değerlere yönelik olmalıdır. Örneğin; mağdurun masasına bırakılan bir not kâğıdına çizilmiş bir hayvan figürü her ne kadar özel işaret sayılabilecekse de mağdurun iç huzurunu bozacak bir durumu oluşturmayabilir. Ancak aynı kâğıda mağdurun evinin kapısının spesifik işaretlerle karakalem şeklinde çizilmesi, kendisinin takip edildiğini düşündüreceğinden tehdit suçunun özel işaretlerle işlenmesi nitelikli halini oluşturabilecektir.
Bu niteliğe sahip olmak kaydıyla resim ve sembollerle, şekille, sözle ve ifadelerle tehdidin gerçekleştirilmesi mümkündür. Toplumun müşterek duygularına göre insanda korku uyandıran söz, yazı, resim, tavır, jest, hareket gibi şeyler özel işaretler kapsamında değerlendirilmelidir.
Özel işaret, mağdurda tehdit suçunun konusunu oluşturan değerlerden herhangi birisine yönelik bir saldırının olabileceğini çağrıştırmalıdır. Yani özel işaret, mağdur, fail tarafından kendisine ulaştırılan özel işareti gördüğünde sıradan bir tehdide nazaran mağduru daha fazla kaygılandıracak ve iç huzurunu bozacak bir etkiye sahip olmalıdır. Bu açıdan özel işaretin, faille mağdur arasında bilinen bir işaret olmasıyla herhangi başka bir işaret olması arasında fark yoktur.
Mağdurun evinin önüne ölü hayvan bırakılması, ölüm işaretinin çizilmesi ve yöresel olarak kötülük gerçekleştirileceğini belirten sembol ve işaretlerin bırakılması bu nitelikli hali oluşturacaktır.
Kanaatimizce özel işaretler mağdura fiziki bir ortamda ulaştırılmak zorunda değildir. Örneğin; bir tecavüz veya saldırı sahnesinin video halinde elektronik ortamdan gönderilmesi de özel işaretlerle tehdit suçunun işlenmesi sayılmalıdır. Zira fail burada karşı tarafa cinsel dokunulmazlığına zarar vereceği yönünde bir mesaj vermektedir.
Failin mağdura yönelerek eliyle boynunu kesme hareketi yapması durumunda tehdit suçu gerçekleşecektir. Fakat bu durumda, özel işaretlerle gerçekleştirilen bir tehdit fiili olmadığı için nitelikli hal hükmü uygulanmaz.
5- Tehdidin Birden Fazla Kişi Tarafından Birlikte İşlenmesi (TCK 106/2-c)
Tehdit suçu, birden fazla kişi tarafından işlendiğinde suçun temel şekline nazaran daha ağır ceza alınmasını gerektiren nitelikli bir durum oluşur. Bu durumda önemli olan, suçun işlenmesinde birden fazla kişinin eyleme katılmasıdır, yani icra hareketlerinin birden fazla kişi tarafından yapılmasıdır. Kanun koyucu, “birlikte” ifadesini bu hususun anlaşılması için kullanmıştır.
Buna göre, bir başkasının azmettirilmesi veya yardım eden sıfatıyla suça iştirak edilmesi durumunda, nitelikli hal hükmü uygulanmayacaktır.
Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddesinde suçun nitelikli halleriyle ilgili atıf yapılmıştı. Kanunda belirtilen nitelikli hallerden biri de “tehdidin birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi” idi. Kanunun bu maddesinde ise bu nitelikli hal “tehdidin birden fazla kişi tarafından birlikte” işlenmesi olarak belirtilmiştir. Bu şekildeki düzenleme, bu tür durumlardaki belirsizliği gidermektedir.
Kanun koyucunun, tehdidin birden fazla kişi tarafından işlenmesini nitelikli hal saymasının nedeni; bu durumun tehdidin ciddiyetini artırması ve mağdurun savunmasız hissetmesidir. Bu nitelikli hal, saldırının yoğunluğunu artırır ve mağdurun savunma imkanlarını azaltır.
Diğer bazı suç tiplerinde olduğu gibi, suçun birden fazla kişi tarafından işlenmesi durumunda daha ağır ceza verilmesini gerektiren bir nitelikli hal olarak düzenlenmiştir.
Tehdit suçunun birden fazla kişi tarafından işlenmesi için, failler arasında önceden bir anlaşma olması gerekmez. Ancak faillerin, bu birlikteliği kasten istemeleri ve kasten hareket edebilmeleri gerekir. Örneğin; iki kişi tarafından işlenen tehditte, faillerden birinin tam akıl hastalığı olması durumunda nitelikli halin gerçekleşmediği kabul edilir. Ancak kasten hareket edebilme kabiliyeti olmayan failler çıkarıldıktan sonra geriye en az iki fail daha kalıyorsa nitelikli hal gerçekleşir.
Faillerin hepsinin tehdit içeren sözler söylemesi, müşterek fail konumuna gelmeleri bakımından gerekli değildir. Bir fail tehdit içeren sözler söylerken, diğerleri de ona destek verirse, suçun işlenmesinde müşterek fail konumuna gelirler. Örneğin; iki kişi mağdurun etrafını sarıp birisi tehdit içeren sözler sarf ederken, diğer kişin de silah göstermesi durumunda müşterek faillik durumunun ve nitelikli halin gerçekleştiği kabul edilir.
6-Örgüt İsmi Kullanarak Tehdit Suçu (TCK 106/2-d)
Tehdit suçu, var olan veya varsayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlendiğinde, suçun daha ciddi bir nitelik kazanır ve cezası artırılır. Bu tür tehditler, bireysel bir fail tarafından yapılan tehditlere kıyasla mağdurlarda daha büyük bir korku ve savunmasızlık hissi yaratır.
Suç örgütleri, belirli bir organizasyon içinde, ortak bir irade üzerine kurulan ve suç işleme amacıyla bir araya gelen en az üç kişiden oluşan yapılanmalardır. Bu örgütler, tehdit suçunun işlenmesinde kullanılan korkutucu güçlerinden dolayı cezanın artırılmasını gerektirir.
Örgütün esas amacının suç işlemek olması aranmaz; örgüt siyasi, dini veya başka amaçlarla kurulmuş olabilir. Ancak, suç örgütü olması ve bu örgütün korkutucu bir güce sahip olması yeterlidir.
Kanunlarda örgütün gizli veya açık olmasıyla ilgili bir ayrım yapılmamıştır. Yeterli olan, örgütün suç örgütü niteliğini taşıması ve bu nitelikten kaynaklanan korkutucu bir güce sahip olmasıdır.
Örneğin; herkes tarafından bilinen ve adli organlarca dahi tanınan bir örgütün oluşturduğu korkutucu güç, tehdidin daha ciddiye alınmasına ve mağdurların daha fazla korkmasına sebep olabilir.
Tehdit için örgüt adı kullanılması veya failin o örgüte üye olması gerekmez; önemli olan, tehdidin yapılmasında örgütün korkutucu gücünden faydalanılmasıdır.
Tehdit Suçu Şikayet, Zamanaşımı ve Uzlaştırma
Tehdit suçunun yalnızca malvarlığına yönelen veya başka zararlar oluşturan basit şekli, mağdurun şikayeti üzerine takip edilir. Bu sebeple, malvarlığına yönelik tehdit suçunda mağdurun 6 ay içinde şikayet hakkını kullanması gerekmektedir. Şikayet süresi, mağdurun suçun gerçekleştiğini ve faili öğrendiği tarihten itibaren başlar.
Ancak, yaşam hakkına yönelik basit şekil ve diğer nitelikli hallerde, şikayete bağlı olmayan suçlar kategorisine girer. Bu tür suçlar için, mağdurun dava açma hakkı, suçun işlendiği tarihten itibaren 8 yıl süresince devam eder ve bu süre içinde soruşturma başlatılabilir veya dava açılabilir.
Tehdit suçunun Türk Ceza Kanunu’nun 106/1. maddesinde düzenlenen temel şekli, taraflar arasında uzlaştırma prosedürünün uygulanmasını gerektiren suçlardandır. Uzlaşma sürecine dahil olan suçlarda, hem soruşturma hem de yargılama aşamasında öncelikle uzlaştırma prosedürüne başvurulur. Uzlaşma sağlanamazsa, soruşturma veya yargılama devam eder.
Tehdit Suçu Nasıl İspatlanır?
Ceza yargılamasında her türlü delille ispat mümkündür. Dolayısıyla tanık, ses kaydı, sosyal medya yazışmalarına ilişkin ekran görüntüleri, video kayıtları, yazılı ve sözlü her türlü delil yargılamanın her aşamasında dosyaya sunulabilir. Mahkemece sunulan deliller değerlendirmeye alınmalıdır.
Tehdit Suçu Yargıtay Kararları
YARGITAY YİRMİÜÇÜNCÜ CEZA DAİRESİ
Esas | : 2015/15529 |
Karar | : 2016/5603 |
Tarih | : 02.05.2016 |
- TEHDİT VE MALA ZARAR VERMEK
ÖZET
Şikayetçinin bir gece kulübünün müdürü olduğu, sanık Kübra’nın ise bahse konu işyerinin işletmesini almak için işletme sahibini yıldırmaya yönelik olarak şikayetçiyi tehdit ettiği bu amaçla şikayetçinin evini yaktığı, olay sonrasında şikayetçiye mesaj çekerek evi tehdit amaçlı yaktığını beyan ettiği bu suretle tehdit ve yakarak mala zarar verme suçlarını işlediği iddia ve kabul olunan somut olayda; sanığın tehdit içeren sözlerinin, tehdit ve mala zarar verme suçlarında sübut delillerinin nelerden ibaret olduğunun karar yerinde gösterilip tartışılmamış olması bozmayı gerektirmiştir.
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Şikayetçinin bir gece kulübünün müdürü olduğu, sanık …’nın ise bahse konu işyerinin işletmesini almak için işletme sahibini yıldırmaya yönelik olarak şikayetçiyi tehdit ettiği bu amaçla şikayetçinin evini yaktığı, olay sonrasında şikayetçiye mesaj çekerek evi tehdit amaçlı yaktığını beyan ettiği bu suretle tehdit ve yakarak mala zarar verme suçlarını işlediği iddia ve kabul olunan somut olayda; sanığın tehdit içeren sözlerinin, tehdit ve mala zarar verme suçlarında sübut delillerinin nelerden ibaret olduğunun karar yerinde gösterilip tartışılmamış olması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02/05/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kaynak: https://www.corpus.com.tr/
YARGITAY
DÖRDÜNCÜ CEZA DAİRESİ
Esas | : 2020/29847 |
Karar | : 2023/645 |
Tarih | : 25.01.2023 |
- MAĞDURUN TABANCANIN KURU SIKI OLDUĞUNU BİLMESİ HALİNDE – SİLAHIN KORKUTUCU ÖZELLİĞİNİN ORTADAN KALKTIĞI
- SİLAHLI TEHDİT SUÇUNUN KOŞULLARININ OLUŞMAYACAĞI
ÖZET
Tehdit suçunun nitelikli hali olan silahla tehdidin kabulü için, silahın tehdit suçunda bizzat mağdura yönelik olarak görüp hissedilebileceği ve mağdurun üzerindeki etkisini artıracak biçimde teşhiri veya kullanılmasının gerekmesi, mağdurun tabancanın kuru sıkı olduğunu bilmesi halinde silahın korkutucu özelliğinin ortadan kalktığı ve silahlı tehdit suçunun koşullarının oluşmayacağının anlaşılması karşısında, mağdurun hazırlık aşamasındaki “kuru sıkı tabir edilen tabancayı elbise dolabının çekmecesinden çıkarttı” şeklindeki beyanı ile mahkeme aşamasında silahın gerçek mi kuru sıkı mı olduğunu bilmediği silahtan anlamadığı beyanları arasında bulunan çelişki yöntemince tartışılıp giderilmeden eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle sanık hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykırıdır.
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Tehdit
Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
… Asliye Ceza Mahkemesinin 17.03.2016 tarih, 2015/623 Esas, 2016/248 sayılı kararı ile sanık hakkında tehdit suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 106 ncı maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi, 62 nci maddesinin birinci fıkrası ve 53 üncü maddesi uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanığın temyizinin, eşine silah çekmediğine, silahın kime ait olduğunu sorduğuna, şikayet ve tanık olmadığına ve re’sen tespit edilecek sebeplerle hükmün bozulması ve beraatine karar verilmesi talebine yönelik olduğu belirlenmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
Sanık ile mağdurun karı-koca olup olay günü sanığın işten geldiği ailevi bir neden yüzünden tartıştıkları, tartışma esnasında sanığın gardropta bulunan silahı alarak mağdura gösterdiği, mağdurun korkarak polisi aradığı böylece sanığın üzerine atılı tehdit suçunu işlediği Yerel Mahkemece kabul olunmuştur.
IV. GEREKÇE
Tehdit suçunun nitelikli hali olan silahla tehdidin kabulü için, silahın tehdit suçunda bizzat mağdura yönelik olarak görüp hissedilebileceği ve mağdurun üzerindeki etkisini artıracak biçimde teşhiri veya kullanılmasının gerekmesi, mağdurun tabancanın kuru sıkı olduğunu bilmesi halinde silahın korkutucu özelliğinin ortadan kalktığı ve silahlı tehdit suçunun koşullarının oluşmayacağının anlaşılması karşısında, mağdurun hazırlık aşamasındaki “kuru sıkı tabir edilen tabancayı elbise dolabının çekmecesinden çıkarttı” şeklindeki beyanı ile mahkeme aşamasında silahın gerçek mi kuru sıkı mı olduğunu bilmediği silahtan anlamadığı beyanları arasında bulunan çelişki yöntemince tartışılıp giderilmeden eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle sanık hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması,
Nedeniyle hukuka aykırılık görülmüştür.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle, … Asliye Ceza Mahkemesinin Kararına yönelik sanığın temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
01.2023 tarihinde karar verildi.
Kaynak: https://www.corpus.com.tr/
T.C. YARGITAY DÖRDÜNCÜ CEZA DAİRESİ
Esas | : 2020/28433 |
Karar | : 2023/177 |
Tarih | : 12.01.2023 |
- “SİZİ MAHKEMEYE VERECEĞİM, GÖRÜRSÜNÜZ GÜNÜNÜZÜ, BENİM ARKAMDA TALAT ABİ VAR.”
- ŞİKAYET HAKKINI KULLANACAĞINI BİLDİRME NİTELİĞİNDE
- TEHDİT – BERAAT
ÖZET
sanığın “sizi mahkemeye vereceğim, görürsünüz gününüzü, benim arkamda Talat abi var.” şeklindeki sözleri bütün olarak ve söylendiği bağlam içinde değerlendirildiğinde şikayet hakkını kullanacağını bildirme niteliğinde olduğundan tehdit suçunun yasal unsurları oluşmadığı halde sanık hakkında tehdit suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Tehdit
Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir sebeplerin bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Yukarıda tarih ve sayısı belirtilen incelemeye konu Yerel Mahkemenin kararı ile sanık hakkında tehdit suçundan, sanığın müştekiye yönelik tehdit eyleminin haksızlık içeriğinin azlığı nedeniyle 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin dördüncü fıkrasının (d) bendi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
A. Katılan Vekilinin Temyizi
Katılan vekilinin süre tutum dilekçeyle sunmuş olduğu temyiz isteğinin, sanık hakkında tehdit suçundan verilen ceza verilmesine yer olmadığı kararının usul ve Yasaya aykırı olması sebebiyle bozulması talebine yönelik olduğu belirlenmiştir.
B. Sanık Müdafiinin Temyizi
Sanık müdafiinin temyiz isteğinin, sanık hakkında tehdit suçundan verilen ceza verilmesine yer olmadığı kararının usul ve Yasaya aykırı olduğu, tehdit suçunun unsurları itibariyle olayda oluşmadığı, eylemin haksızlık içeriğinin azlığı gibi bir nedenin sanığa atılı tehdit suçu yönünden uygulanamayacağı, taraflar arasındaki husumet nedeniyle katılanın beyanlarına itibar edilmemesi gerektiği, kabule göre sanık tarafından söylenen sözün şikayet hakkının kullanılması niteliğinde olduğu, sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği, bu nedenlerle ve re’sen tespit edilecek sebeplerin hükmün bozulması talebine yönelik olduğu belirlenmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
Katılanın taraf olduğu bir davada sanığın tanık olarak dinlenildiği, katılanın duruşmada kendi aleyhine ifade verdiğini düşündüğü sanıkla bu sebeple tartıştığı ve bu sırada sanığın katılana “sizi mahkemeye vereceğim, görürsünüz gününüzü, benim arkamda Talat abi var.” şeklinde söz söylediği Yerel Mahkemece kabul olunmuştur.
IV. GEREKÇE
A. Katılan Vekilinin Temyizi Yönünden
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, Mahkemenin yargılama sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dava dosyası içeriğine göre, katılan vekilinin temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir.
B. Sanık Müdafiinin Temyizi Yönünden
Tehdit suçu, kişinin ruh dinginliğini bozan, iç huzurunu, bilinç ve irade özgürlüğünü ihlal eden bir olgudur. Fiilin mağdur üzerinde ciddi bir korku yaratabilmesi açısından sonuç almaya objektif olarak elverişli, yeterli ve uygun olması gerekir. Ayrıca tehdit içerdiği düşünülen sözlerin olay kapsamında hangi bağlamda kullanıldığının da değerlendirilmesi gerekir.
Yerel Mahkemece kabul ve oluşa göre olayda sanığın “sizi mahkemeye vereceğim, görürsünüz gününüzü, benim arkamda Talat abi var.” şeklindeki sözleri bütün olarak ve söylendiği bağlam içinde değerlendirildiğinde şikayet hakkını kullanacağını bildirme niteliğinde olduğundan tehdit suçunun yasal unsurları oluşmadığı halde sanık hakkında tehdit suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
V. KARAR
Gerekçe bölümünün (2.B) bendinde açıklanan nedenle Yerel Mahkemenin kararına yönelik sanık müdafiinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanunun 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
01.2023 tarihinde karar verildi.
Kaynak: https://www.corpus.com.tr/
T.C.
YARGITAY
DÖRDÜNCÜ CEZA DAİRESİ
Esas | : 2017/19444 |
Karar | : 2018/245 |
Tarih | : 09.01.2018 |
- SİLAHLA TEHDİT SUÇU
ÖZET
Müştekinin adres araştırmasında Ege Üniversitesi Hemşirelik Bölümü Bornova/İZMİR ‘de üniversitede öğrenci olduğunun belirlenmesi karşısında, silahlı tehdit suçunun mağduru olan Şükran’ın belirtilen adresten çağrılarak iddia ve delillerin sorulmasından sonra hüküm tesisi yerine, yerinde olmayan gerekçe ve eksik kovuşturma ile silahla tehdit suçundan beraat verilmesi kanuna aykırıdır.
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
A-Sanık hakkında hakaret suçundan kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde,
Kararda öngörülen cezanın nitelik ve niceliğine göre, karar tarihi itibariyle hükmün temyiz edilemez olduğu anlaşıldığından, 5320 sayılı Kanunun 8/1 ve 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddeleri uyarınca sanık …’ın tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ İSTEĞİNİN REDDİNE,
B- Sanık hakkında, tehdit suçundan kurulan mahkumiyet ve silahla tehdit suçundan verilen beraat kararlarının temyizine gelince,
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1-Müştekinin adres araştırmasında Ege Üniversitesi Hemşirelik Bölümü Bornova/İZMİR ‘de üniversitede öğrenci olduğunun belirlenmesi karşısında, silahlı tehdit suçunun mağduru olan Şükran’ın belirtilen adresten çağrılarak iddia ve delillerin sorulmasından sonra hüküm tesisi yerine, yerinde olmayan gerekçe ve eksik kovuşturma ile silahla tehdit suçundan beraat verilmesi,
2- Sanık hakkında tehdit suçundan kurulan mahkumiyet hükmü yönünden ise;
02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Kanuna aykırı ve sanık … ve O yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, tebliğnamaye uygun olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 09/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kaynak: https://www.corpus.com.tr/